Sana ait oldum!

Herkes bir yerlere/şeylere ait...


Evlada, anneye, babaya, eşe, işe, sevgiliye, arkadaşa, kardeşe, taşa, ağaca, bahçeye, ülkeye, dünyaya...


Aidiyet ihtiyacı iyi bir şey mi? Kötü mü?


Maslow demiş ki; ait olamama durumu duyan bir insanın kendine güveni düşük olur ve kendini gerçekleştiremez.


Aidiyetsizlik için özgürlük diyen de var gerçi.. Bu tartışma sürer gider... Benim konum o değil.


İki gündür bir kuşu izler oldum. Adı Boncuk... Ben sonuna Bey ekledim hani unisex kalmasın diye... Oldu bana Boncuk Bey.

Boncuk Bey evde ceviz kırmak için kılıfına uydurduğumuz iki koca beyaz taşı sahiplenmiş.

Neden bilmem onlarla konuşuyor, gülüşüyor, üstüne çıkıp oturuyor.

Kısacası taşlarının yanına yaklaştırmıyor...

Öyle aşık... Öyle de karşılık bulmuş aşkına... Öyle neşeli... Öyle sevimli...


Konu bu olunca düşündüm durdum... Hiç yapmadığım işmiş gibi... Aşındım kaşındım... İki konuyu buluşturdum...


Herşey de bundan kaynaklıymış gibi... Hani ayağım kaysa da düşsem “ait değilim ondan düşüyorum” diyeceğim.

Aidiyet'in kelime anlamı efendim şu imiş;

Bir gruba, klana, cemiyete takıma, etnik gruba vb... ait hissetme hali. Aidiyet; varolmanın en büyük yapıcısı. Yalınlığın ve yalnızlığın zıttı bir durum. Değerlerini varetme. Bütün olma hali...


Hani tartışıldı epeydir tırnak içinde üç beş ağaca sıkıca sarılma hali...

Sahip olmak kadar kötü değil de belki sahip çıkma erdemi...


Nitekim karışık işler... Dedim ya “acizlik” diyen de var “eziklik” diyen de ama ve lakin hepimiz eziğiz o halde... Hepimiz inandıklarımıza aitiz bir şekilde...


Çok kişiselleştirebiliriz konuyu ama bir o kadar son zamanlara bakarsak toplumsal bir olgudur da....

Ben her ikisini de yaşıyorum... Boncuk Bey'de...


Misal çok gururlu bir hareketle Che Guevara demiş ki;

...ne kadar farklı olursa olsun, sana ait olmayana tenezzül etme... ve ne kadar basit olursa olsun senin olandan asla vazgeçme...

.. ve..

Toplum olarak baktığımızda da bize ait olana el uzatıldığı için sinirlendik diyebiliriz...


Bize ait taşa, ağaca, bize ait insanlara Ethem'e Ali'ye, bize ait ruha, özgürlüğe, sevgiye, sevgiliye...

Yerkürede dağlar bizim, ormanlar yine... sarp yollar, uçurumlar...

dokunulunca sinirlendiğimiz taşlarımız var.... O filmde Yaşar Usta'nın dukunakl dokunaklı dediği gibi...

Bak Bey'im;

Sana iki çift lafım var...



Şunu iyi bil; dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi.... Çünkü biz birbirimize parayla pulla değil sevgiyle bağlıyız, bizler birbirimizi seviyoruz,  güzel bir toplumuz. Bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun...


Dokunma artık bize, dokunma... 

dokundurmadığımız insan bizim...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar