HOLLANDA NOTLARI II

Habere göre Hollanda Başbakanı Mark Rutte, yere döktüğü kahveyi kendisi temizlemiş. İşine de bisikletle gidip geliyormuş. Şimdi biz bu haberlerden nasıl bir sonuç çıkaralım?

Tevazu mu?

Tutumluluk mu?

Bay Rutte’nin, Flamanların ödedikleri vergileri çarçur etmediğini mi düşünelim?

Siz bu Rutte’yi de, Hollanda’yı da bana sorun; bir ay kaldım, anamdan emdiğim sütü burnumdan getirdiler. Nitekim buradan Bay Rutte’ye sormak istiyorum:

Tarım ülkesiyiz diye caka satıyorsunuz; söyle bakalım senin çarşında pazarında patlıcan kaç kuruş? Sivri bireri de söyle, yeşil soğanı da söyle. Bu işler kahve temizlemekle olmuyor Bay Rutte.

Hesapta yürütmenin başısın; 8 yılda ne kadar yürütebildin Bay Rutte; kendine faydası olmayanın memleketine faydası olur mu?

Hollanda’nın itibarı için ne yaptın; bir saray yaptırabildin mi, Trump’ı altı kapıya bağladın mı, cavcav edene defteri kebirden okudun mu, ibik kaldıranı, makas değiştireni, racon keseni hacamat edip façasını bozdun mu? Piyaz kesene gamatoyu bastın mı?

İlmi hikmetten anlar mısın Bay Rutte?

Öyle bisiklete binmekle karizma yapılmıyor; biz gördüğümüz yanlışı eleştiririz ama gerçeğe de sırtımızı çevirmeyiz; bize gösterdiğiniz konukseverliği de burada anmak zorundayım. Amsterdam havaalanında uçaktan inen 72 milletten yolcuya yol verirken biz Türkleri 1,5 saat misafir ederek gösterdiğiniz inceliği de burada not etmek isterim. Gerçi ayakta kaldık, bir ikramda da bulunulmadı ama önemli olan niyettir. Yorgun olduğumuzu düşünüp bizi alıkoyarak itibarımızı dosta düşmana gösterdiğiniz için ne kadar teşekkür etsek azdır.

Sizin için “daha çok demokrasi” diyerek bitiriyorum, insanlar buna layıktır.

Flaman olsalar da.  

Önceki ve Sonraki Yazılar