Muharrem İnce konusunda NE YAPMALI?

NE YAPMALI?

Muharrem İnce, seçim gecesi peşine düşen milyonları yüzüstü bırakıp kaybolduktan yaklaşık 15 saat sonra ortaya çıkarak “Oylar çalındı ama sonucu etkileyecek düzeyde değil”, dedi. Yüzlerce belge ve kanıt ortalıkta dolaşırken oyların çalındığını yadsımak olanaksızdı zaten. Ancak o çalıp çırpma işinin sonuçlara etkisi konusunda, herkes Sayın İnce gibi düşünmedi. Seçim gecesi gelişmeleriyle ilgili olarak AA’nın sağladığı manipülatif veriler dışında bilgi olsa belki farklı düşünülebilirdi. Demokrasinin ortadan kaldırılmasının oylandığı tuhaf bir seçimde bütün muhalefetin rol aldığını saptayabiliriz. Sonuç tasarlandığı gibi oldu.

Eşeğini dövemeyen semerini dövermiş; sonuçlar ortaya çıkınca el birliğiyle sorumluyu bulduk. Bu seçimin kaybedeni olmadığı için (!) seçmeni sorgulamaya başladık.

Öyle ya, şeker fabrikalarının kapatıldığı seçim bölgelerinde kapatan parti birinci oluyordu. Fındık ya da kayısı üreticilerinin ağladıkları yerlerde üreticiyi ağlatan parti ilk sıradaydı. Açlık ve yoksulluk sınırları içinde umarsız kalan varoş insanları Stockholm sendromunu doğrularcasına kendilerini aç ve işsiz bırakanlara oy vermişti.

Sorumluların oy kullanırken yaptıkları yanlışlarla yüzleşmeleri gerektiği üzerinde hepimiz birleştik. Çünkü “bütün kabahat onlarındı”. “Yoksulluk ve yoksunluk içinde iyice ezilirlerse belki gerçekleri görebilirlerdi.”

Gerçi bu insanların, kullandıkları oyla kendi çıkarları arasında ilişki kuramama gibi küçük (!) bir sorunları olduğu anlaşılıyordu ama ne kendileri, ne de muhalefet bunun farkındaydı.

Sonuçta yasal dayanaktan yoksun bir dönüşüm geçirdik:

Egemenlik artık ulusun değil.

Yol göstericimiz de artık bilim değil.

Peki, ne yapalım?

İktidarların yapay olarak ayakta durabildiğini unutmayalım. Gücünü bizim güçsüzlüğümüzden, örgütsüzlüğümüzden alıyor.

Uygar dünyanın bir parçası olabilmek için ödememiz gereken bedelin her gün biraz daha artmakta olduğunu bilerek işe başlayalım.

Olup biteni meşrulaştırmaktan başka işe yaramayan ve ortaçağ karanlıklarına geri dönmemizde en az bunu planlayanlar kadar sorumluluğu olan yapılarla ve kadrolarla bu işin başarılamayacağını da artık anlayalım.

Cumhuriyeti ve demokrasiyi, üretim, tüketim ve eğitim başta olmak üzere her alanda yeniden örgütlemek zorundayız.

Teslim olmak yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar