Dervişin fikri ve/veya hırsızın günce’si?!

 

Dervişin fikri ortada!?

Birinci şık;
Amaca giden yolda tükenmekte olan imajını yukarı çekmek ve yerel seçimlere kadar diri tutmak! … 

Yani?!
“Kontrollü kaos’ ortamı yaratmak, muhalif güçler üzerinde baskı kurmak, korkutmak, bezdirmek, sindirmek!
Kendi tabanına “hala güçlüyüm” mesajını vermek!
… Ve kaybolan güven ortamından nemalanmak!

İkinci şık ise;
Gerçekleşme ihtimali ‘düşük’ olsa da AKP’nin mecburiyetleri üzerinden üretilecek,
“komplolar, kışkırtıcı eylemler, destabilizasyon” neticesinde seçimlerin ertelenmesi! 
İçine düştükleri bataklıktan çıkmak için her zaman başvurdukları, ama hiçbir zaman inanmadıkları,
daha doğrusu amaçlarına ulaşmak için araç olarak kullandıkları çok önemli bir güç var!
Yargı!

Yani?!
Demokrasi’nin üzerine oturtulduğu ‘sacayağının’, ‘olmazsa olmaz’ ayağı…   
Hani, Silivri toplama kampına tıktıkları, esir ettikleri yargı!
Uydurma, düzmece, sahte belgeler, gizli tanıklar / ajanlar ile katlettikleri, kirlettikleri, tecavüz ettikleri yargı!
Şimdi o yargının el’ine / ‘dal’ına tutunmaya çalışıyorlar.. 
Ne var ki el kirli!
Dal kurumuş, çürük! 
Akıbet belli!
Bataklık!

Özetle;
Yargı üzerinden AKP despotizmi!
AKP, 12 yıllık iktidarı döneminde yargıyı baskı altında tutmayı, yargıyı yürütmenin emrine almayı amaçlamıştır.
12 Eylül Anayasa referandumu ile bunu büyük ölçüde başarmıştır.
17 Aralık yolsuzluk vakasından sonra yapmış olduğu atamalar ile de bunu “tescil” etmiştir!

Yani?!
Savcı istemeyen, 
Mahkeme istemeyen,
Yargıtay’ı istemeyen, 
Sayıştay’ı istemeyen, 
Denetim istemeyen,
Yasaları yok sayan, 
Anayasa’yı çiğneyen, 
… Ve ülkeyi zorbalıkla yönetmeye kalkan bir “Tiran”!?

AKP iktidarında, Anayasa’nın emrettiği “Kuvvetler Ayrılığı” ilkesi fiilen yok edilmiştir..
“Yolsuzluk ve rüşvet” iddialarının üzerini örtmek için “sivil darbe” gerçekleştirilmiştir.
Sonuçta yargının bağımsızlığı ortadan kaldırılmıştır.

Netice:
Hitler’leştirilen, Menderes’leştirilen, Saddam'laştırılan, yani hukuk ve kural tanımayan despot bir “RTE Profili” var karşımızda!


Bu kapsamda dışarıdan gelen mesajlar açık ve net:

- RTE & AKP iktidarı, dünya güvenliğini tehdit eder hale geldi!
- AB sürecini, laik yaşamı, demokrasiyi, yargıyı, adaleti, ulusal güvenliği tehdit eder hale geldi!”
- Enerjinin güvenliğini tehdit eder hale geldi!

Sözün özü;
Hükümetin, polisinin alenen suç işlediği, polis, jandarma ve MİT’in yargıya direndiği,
savcıları tehdit ettiği, ulusal güvenliğin kalmadığı “kaotik süreç” yaşıyoruz?!.


Yani?!

RTE & AKP’nin, Laik Türkiye Cumhuriyeti ile “doku” uyuşmazlığı!
Başka?!
Kan uyuşmazlığı!..
Başka?!
Şiddetli geçimsizlik!.
Aldatma!
Hile!
İhanet!.  
Başka?!
Destabilizasyon!
Kaybolan güvenlik ortamı!?.
… ”1993 şartları!”
… “BDP’nin özerklik resti!”

Başka?!
Çevrilemez cari açık ve dış borç!
Makyajı dökülen ekonomi!
Kredi notunun düşmesi!
… Ve borçlanma maliyetin yüksekliği!

Başka?!
Devleti saran yolsuzluk ağı!
Emniyet ve yargıda rahatsızlık!
Çürümüş medya!
… Fay hatlarında biriken metan gazı!?
Sansür!
Baskı! 

Özetle;
30 Mart milat / keskin viraj?!
Her kesim için dayanıklılık / güvenlik testi!? 
Error Control / Hata denetimi zamanı!?

Ne diyor Selahattin Demirtaş;
“Seçimden sonra sadece fuar ya da kültür merkezi inşa etmeyeceğiz. Asıl inşa edilecek şey demokratik özerkliktir.
Bu halk artık kendisini yönetme aşamasına geldi.
Muhtarlar, mahalle meclisleri vs. Anadilimizde, lehçelerde Arapça, Ermenice, Süryanice hizmet alma noktasına geldi.
Bunları yapmak için devleti bekleyemeyiz. Halkımızın ana dilinde eğitimi olacak, ders kitapları olacak.
Devleti bekleme zorunda 
değiliz.”

Anlamı;
PKK'yı, 30 Mart sonrasına hazırlama girişimleri!?

Netice:
30 Mart RTE için, kazansa da kaybettiği bir seçim olacak!
... ve bundan sonra atacağı her adım, yapacağı her manevra, T
Türkiye'yi hızla bataklığa sürükleyecek ve uluslararası arena da "Yönetilemez ülke" kategorisine sokacak.

Sözün özü:
Özde laik bir Çankaya şart!
Laik Atatürk Türkiye’sini tasfiye etmek isteyenlerin,
Cumhuriyete “şaşı” bakanların “tarihin çöplüğüne” atılma vakti!
Türk milleti, “RTE & AKP & Gül & Gülen ihanet  iktidarı” ile bu ‘gudubet nikah’ı sonlandırmak zorunda!.

Ne demiş atalar;
"Zoraki izdivaçtan”  hayırsız evlat doğar!.

Sevgi ve Saygıyla,
Metin Korkmaz

Önceki ve Sonraki Yazılar