Bal Tutan Parmakçılar

Türkiye Büyük Millet Meclisi, ballı mı ballı parmak kaldırıyor. Milletvekilliğiyle göğsü şişinen, çatık kaşlarıyla, "Devran bizim" diye seslenenleri sessizce dinliyor memleket.


 


Türkiye Büyük Millet Meclisi, ballı mı ballı parmak kaldırıyor.  
Milletvekilliğiyle göğsü şişinen, çatık kaşlarıyla, “Devran bizim” diye seslenenleri, sessizce dinliyor memleket.  
Çoğunlukçu, Parmakçılar.
Gardıropçular.
Adalet Gardıroba kaldırılırken, parmakla gösteriliyor o Parmakçılar.   
Onlar parmak kaldırdıkça titriyor memleket.
Askeri, dekanı,  gazetecisi…
 
Uyan uyana, parmak sayısına.
Briyantinli saçlılar.
Yapışkan çıkarcılar.
Korkaklar.
Uyuşturucular.
Hizbu katiller.
Namus bekçileri.
Dönekler.
Memleket parmak ucunda satılırken savruluyor, aynı millet meclisinden en galiz küfürler de.
Ana avrat dolanıyor dile.
Koca memleket kanunu, ana gibi analardan da yaka silker oluyor. Kanun yapıcılar parmak kaldırdıkça artıyor ahlaksızlık.  
Ana avrat düz gidiyor.
 “Hadi oradan. Ananı da al git lan” deniliyor…
“Ben senin ananı…”
 
Kelimeler galiz.
Kelimeler aciz.
Milet’in meclisinde, tavan yapıyor ahlaksız sözler.
İnsanlık, en galiz sözlerle aşağılanıyor.
Yetmiyor, kelimeler icat ediliyor.
Köpek edebiyatı yapılıyor.
Köpek benzetmesiyle aşağılanıyor hedeftekiler.
Ne tuhaf.
Köpek kadar kıymet bilmeyenler ömür biçiyor memlekete.
Köpek bile çileden çıkıyor.
 “Oysa senden de iyi ayırt ediyorum zehirle panzehri,” diye haykırıyor o köpek oğlu köpek bile.
 Köpekler utanırken bayram ediyor bukalemunlar.  
 
Kanunlar, parmak ucuyla yapılıyor halk meclisinde.
Bal tutan parmak yalanırken yaltaklanıyor yalamalar. “Hani bana “ diyenler kuşatmış meclisi, sanki?
Adalet kan ağlıyor. Kaan.
 
Yönsüz, ömürsüz, şuursuz mekân sofralarında karın doyuranların aklı nerede peki?
Hal böyleyken, yine onlar değil mi akıl pazarında filozof olan, altıncı hislerde binde bir yanıldığına inananlar da?
Parmakla gösteriyorlar Parmakçıları, illa da onlar.
 
 “Bal tutan parmak yalanır” diyenlerin sayısı bilinmez. Ama Türkiye genelinde, İstanbul Ümraniye ve çevresi başı çekiyor olabilir.
“Adam çalıp çırpıyor, yiyip içiyor, memleketi satıp savıyor ama hizmet de getiriyor” diye inanmaları sebepsiz değil.
Sadaka kültürünün yarattığı şükürcülükle, öz iradesini de ballı parmaklara çoktan teslim edenlerin şikâyet hakkı olabilir mi?
Bahçeler müdürlüğü de iyi çalışıyor.
Meydan geçitlerinin dört yanı çiçekli, çimli böcekli olunca, mideyi kafayı doyurmuyor ama göz dolduruyor bu görüntüler. Bizim buradakilere bu da yetip artıyor zaten.   
 
Yönsüz, hayalsiz, şuursuz, ömürsüz mekân sofralarından kalkıp da derin uykulara dalanlar değil mi onlar?   
Avuçları çatlayıncaya dek alkışlıyorlar parmak yalayıcılarını, yine onlar.Onlar alkışladıkça kalkıyor parmaklar.
 
Siyaset bilmeyen vatandaşa çiçek böcek, bilene ise biber gazı, ya da parmaklıklar ardı.
İnsanlık, parmak ucunda rafa kaldırılıyor son hızla.
 
Not: Geçen haftaki yazımın devamını ertelemek zorunda kaldım, özür dilerim. Önümüzdeki günlerde kaleme alacağım.

https://twitter.com/TCnalanturkeli

 

Önceki ve Sonraki Yazılar