Turgut Yılmaz Güven'i ve Liberal sakinliği kaybettik

Turgut Yılmaz Güven'i hatırlar mısınız bilmem. Basın şeref kartı sahibi, uzun yıllar Süleyman Demirel'in, basın müşavirliğini yapmış bir gazetecidir. Bu gün hayat mücadelesinin 86. yılında son bir ayını yaşadığı yoğun bakımda kaybettiğini öğrendim. Bundan tam 6 yıl 5 gün önce nedense onu anımsayıp köşemde bir yazı yazmışım. Onu tekrar yayınlayıp anmak istedim. O hayatında en çok önemsediği Süleyman Demirel'in peşinden yola çıktığı gün. Yazıya şöyle başlamışım.

****

Süleyman Demirel'in, 12 Eylül yasaklısı olduğu dönemde demeçleri, “bir bilen” adıyla çıkardı. Turgut Yılmaz Güven de, o demeçleri “ bir bildiren” lakabıyla basına servis ederdi.

MC hükümetleri döneminde ben öğrenciydim, o da Demirel'in basın müşaviri.

Kızları arkadaşımdı, çok sık bir araya gelirdik Turgut Yılmaz Güven'le.

Eşi, kızları, ben bir olur, onu sıkıştırmaya çalışırdık. Biz onu en çok kapitalistlikle suçlardık, o da bizi komünistlikle.

Bir gün çok ilginç bir savunma yapmıştı Turgut Yılmaz Güven. Hiç sinirlenmeden, sakin bir savunma.

“Siz farkında değilsiniz biz kapitalist değiliz. Kapitalizm, sosyalizm gibi kavramlar artık çağ dışı kavramlar. İlkel ve günümüze uymayan ideolojiler. Biz liberaliz. İleride siz de liberal olacaksınız.”

MC Hükümetleri dönemi, ülke gençliğinin sağ-sol konusunda en keskinleştiği, en çok çatıştığı zamanlardı. Çatışmada ölenler, artık 2., 3. sayfalarda sıradan haberler halinde çıkıyordu, gazetelerde.

Arkasından bildiğiniz gibi 12 Eylül darbesi geldi.

Bu çatışma ortamında birçok sloganı vardı tarafların. “Kahrolsun komünizm” ülkücülerin, “Kahrolsun faşizm” ise solcuların temel sloganlarıydı. Ama ben hiç kimsenin, “kahrolsun liberalizm” diye slogan attığını duymadım.

Ya da vardı da, ben denk gelmemiştim.

Yani o kargaşa ortamında, liberalizm hiç dikkatini çekmemişti farklı düşünce kutuplarının.

Sonuçta, 12 Eylül darbesi tüm ülke siyasetini hallaç pamuğu gibi atarak, bugün darbelerden en çok yakınan, liberalleri tek başına iktidara getirdi. 20 seneden fazladır da, Türk Halkı liberaller tarafından yönetiliyor.

12 Eylül öncesinde, üretken bir entelektüel birikimine sahip sol kesim aydınları bu süreç içerisinde liberalleştiler. Bir kısmı da yeni liberal söylemler geliştirdiler. Şimdi küçük görüş ayrılıkları ile hepsini okuyoruz köşelerinden. (düşünde değişmek, akılda revizyondur. Ahmet Hakan okuyunuz.)

Bence, herhangi bir siyasi parti yanında ya da karşısında olmadan, öncelikle “Cumhuriyet Dönemini” ağırlıklı olarak ülkemizi yönetmiş, liberal -sağ politikalarının sonuçlarını irdelemeliyiz.

90 lı yılların başında, eski Sovyet toprakları gezilerimden birinden döndüğümde, Ankara Sanayi Odası Meclis toplantısında söylediğim cümleyi nakletmek istiyorum.

“Eğer, birçok kez gidip, yüzde 70'ini gezdiğim Sovyetler Birliği gerçekten de Sosyalist bir birlikse, Türkiye yeryüzünde kalmış tek komünist devlettir.”  Bu, Türkiye için bir başarı ise, sağ iktidarların başarısıdır.

Gerçektende bizim klasik liberal sağcılarımız, hep devleti küçültmekten söz ederler, ama her yeni gelen iktidar, kontrol ettiği devlet etkisini hem ekonomik alanda, hem de siyasi kurumlarda sürekli büyütürler. (Neo klasik liberalizm de bir ütopyadır zaten. Gerçek olsa yeryüzü cenneti olurdu. Nerede adres verebilecek var mı?)

 Son dönem iktidarının TOKİ'si buna en güzel örnektir.

Liberal söylemin, öncelikli değeri özgürlük ve düşüncenin temeli, özgürlük üzerine inşası değil midir? Öyleyse neden, yazarlar, çizerler, düşünenler hapistedirler?

 Neden en özgürlükçü ülke varsayılan ABD, yoksul Ortadoğu halklarını, Afganlı sivilleri, özgürlük ve demokrasi gerekçesi ile sürekli yok etmektedir?

 Sosyalizm neden moda olmaktan çıktı? Neden sicili bozuldu, uzun bir konu. Bu yüzden geçiyorum.

 Ama uzun yıllar bu ülkeyi ve dünyayı yöneten, liberal düşünce değil midir?

 Darbeleri, sağ iktidarlar hep eleştirdiler haklı olarak ama her darbe sonucunda, yeniden iktidar olmadılar mı?

 Ben daha kısa yanıtı olabilecek, bir soru sormak istiyorum. Sadece bizim ülkemizi değil, dünya halklarının çoğunu on yıllardır liberaller yönetiyor.

 Şimdi demokrasimiz var mı? Halk üzerinde, yazar, çizer üzerinde baskı yok mu, korkutulmamış mı? Dileyen düşündüğünü söylüyor, güç odaklarını eleştirebiliyor mu?

 İnsanların ne kadarı mutlu, ne kadarı baskı altında, ne kadarı kan gölünde, ne kadarı tok, ne kadarı zorba iktidarlar tarafından korkutulmuş sindirilmiş.

 Size bana ait olmayan bir tarif vereceğim. İçerisinde Liberalizm var mı yok mu? Siz karar verin.

 Ben de, hazır Ankara’dayım Turgut Yılmaz Güven’i bir arayayım.

*******

Yazımın başına bu ASO'da yaptığım bir konuşmadan şu paragrafı eklemişim. Şimdi sonuna eklemeyi uygun buldum.

Eğer, birçok kez gidip, yüzde 70 ini gezdiğim Sovyetler Birliği gerçekten de Sosyalist bir birlikse, Türkiye yeryüzünde kalmış tek komünist devlettir.” Bu Türkiye için bir başarı ise, sağ iktidarların başarısıdır.

Güle güle git yeni yoluna Sevgili Turgut yılmaz Güven

Önceki ve Sonraki Yazılar