Dr. Hasan Vasfi Altay

Dr. Hasan Vasfi Altay

Türbansız çıkmam abi

Son demde yükselen Refah Partisi’ne karşı çözümler üretemeyip türbanlı Merve Kavakçı’yı Malkoçoğlu gibi azarlayan yine Ecevit. “Meclis cumhuriyete meydan okuma yeri değil” demişti. “Al sana cumhuriyet” dediler.

Mecliste türbanlı milletvekillerinin olmasını pek önemsemiyorum. Zira, marifet türbanda olmayıp, türbanı tepe tepe kullanan zihniyettedir. AKP 11 yıldır iktidarda olduğuna göre suyundan da koymasının ekstra bir sakıncası olmayacak. Dört AKP’li kadın milletvekilinin meclise türbanlı gelmesi siyasi ortamı gerdi. Memlekette örtünmek de artık konjonktür meselesi. On bir yıl örtünmüyorsun ve birden hacca gidip tesettüre giriyorsun. Bu milletvekilleri mesela 2011 yılında örtünemez miydi? Belki de o vakit yaşları küçüktü. Belki 2013 yılında buluğa erdiler. Bilemiyoruz yani. O gün meclis çocuklar gibi şendi. (Öyle duygusal bir hava oluştu ki, ertesi gün bir milletvekili daha örtünüverdi). Türbanlı dört milletvekili bir basın açıklaması yapıp, bundan sonraki çalışmalarını türbanla yapacaklarını belirttiler. Ama bu milletvekillerinin yıllardır mecliste hiç çalışma yapmadıkları, hiçbir aktiviteye katılmadıkları, soru önergesi filan vermedikleri, meclise gelip gittikleri ve zaman zaman parmak kaldırdıkları söyleniyor. Neyse. Parmak kaldırmak da az bir meziyet değil. Zeyid Aslan gibi uyumuyorlar neticede. AKP’nin türban açılımı CHP’yi biraz gerdi. Kimi rahmetli Ecevit gibi kuru bir efeliğe yeltendi. Kimi onay verip sessiz kalmayı tercih etti. Kimisi de olayı mecliste sert bir biçimde protesto etmek gerektiğini söyledi. Meclis konuşmasında Muharrem İnce kendi kız kardeşinin de başının kapalı olduğunu ifade etti. “Size mağdur rolü oynatmayız” diye de ekledi. Ne demek istediğini kimse anlamadı. Ben bakkal olsam, laf ebesi Muharrem’i yanımda çalıştırmam dostlar. Muhteremin dilinde var ama elinde yok. Lakin, adam CHP kurmayı. Katı laikler ise hem genel başkana, hem yumuşaklara tepkili. CHP’li katı laiklerle yumuşaklar bir süre birbirini yer artık. Peki ama, adama sormazlar mı; sen 3x4 eğitim sistemi meclisten geçerken ne yaptın? Ve yine adama sormazlar mı; türban Çankaya’ya çıkarken neden bir tepki vermedin? Aynı CHP’ye şunu da sual etmek mümkün: Fakir memleketin bütçesinin kallavi bir kısmını yutan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılması niçin aklınıza gelmiyor? Hazır yeni anayasa yapılırken bunu araya sıkıştıramıyor musunuz? Ben sosyal demokratların IQ’sundan şüphe etmekteyim dostlar. Abdullah Gül’ün karısı türbanıyla Çankaya’ya çıkıp, türbanıyla meclise gelince dişini kurcala, AKP’li kadın milletvekilleri türban takınca vaveyla yap. Öte yanda, BDP’nin hararetle türbanı savunması beni şaşırtmadı. AKP’nin açılım numarası BDP’lileri bir hayli gıdıklıyor. Selahattin Demirtaş Kürt özerkliği için takke bile takar. Laf aramızda, saçların örtülmesinin kitapta yeri yok sayın seyirciler. Kadınların cahiliye devrindeki gibi açılıp saçılmamaları (Ahzab 33), ziynet yerlerini göstermemeleri (Nur 31) yazılmıştır. Saç telleriyle ilgili bir ayet bulunmamaktadır. Zaten saç tellerinden tahrik olmak açık bir sapkınlık. Birkaç sapık saçtan tahrik olacak diye milyonlarca kadının örtünmesini anlamak zor. Öte yanda, sapık saçtan da tahrik olabilir, elden, ayaktan da. Hatta acaba altında ne var diye örtünmekten bile tahrik olabilirler. Dinlerde ölçü sapıklara göre ayarlanamaz. Dereden tepeden konuşurken, bir de Ecevit ve Merve Kavakçı olayına değineyim. Ben bu türban, daha doğrusu ılımlı İslam  meselesinin sorumlularından birinin Bülent Ecevit olduğunu düşünüyorum. 12 Eylül darbesinden sonra CHP’yi terk eden Ecevit. 1994 yerel seçimlerinde SHP adayının karşısına CHP lideri Deniz Baykal’la birlikte başka sol adaylar çıkarıp Tayyip Erdoğan’ı İstanbul Belediye Başkanı yapan Ecevit. Kendisini partiye davet eden Erdal İnönü’yü reddeden Ecevit. Son demde yükselen Refah Partisi’ne karşı çözümler üretemeyip türbanlı Merve Kavakçı’yı Malkoçoğlu gibi azarlayan yine Ecevit. “Meclis cumhuriyete meydan okuma yeri değil” demişti. “Al sana cumhuriyet” dediler. Cumhuriyet de gitti, kendisi de. Şimdi abdestli kapitalizm bize vururken rahmetli de yattığı yerde takla atıyor olmalı. Neyse mevtayı rahat bırakalım. Ölen kurtuldu. Hırpalanan diriler ise duvarları tırmalıyor. Elimizde sadece bir Kemal var. (Kılıçdaroğlu). O da olmaz olaydı. Gandhi dediler de hepten yumuşadı. Ebelek gübelek laflar edip orta yerde avare geziyor. AKP’nin emniyet sibobu.

Önceki ve Sonraki Yazılar