TGB DEV-GENÇ’İN YERİNİ (Mİ?) ALIYOR…

Halamlara misafirliğe gittiğimde apartman yönetim panosunda 29 Ekim kutlamasına çağrı broşürünün camın arkasına özenle asıldığını gördüm. Aynı broşürden bizim apartmanın panosunda da vardı çünkü. Sonra bunun hemen hemen her apartmanda asıldığını öğrendim.

Halamlara misafirliğe gittiğimde apartman yönetim panosunda 29 Ekim kutlamasına çağrı broşürünün camın arkasına özenle asıldığını gördüm. Aynı broşürden bizim apartmanın panosunda da vardı çünkü. Sonra bunun hemen hemen her apartmanda asıldığını öğrendim.

İstanbul’da 250 bin kişi yürütmeyi başaran TGB’nin bir broşürüydü bu. 19 Mayıs 2012′de başardıkları İstanbul/Beyoğlu yürüyüşü bir dönüm noktasıydı aslında. İlerici sol düşünceye sahip gençliğin içinde toparlanacağı bir güç merkezi olduklarını bu mitingde kanıtladılar.

Bir zamanlar 1978′deki Tandoğan Mitingi, Dev-Genç’le aynı örgütlülükte olan Devrimci Yol’un önünü açmış ve Devrimci Yol bu tarihten sonra kendisini yönetenleri bile yönetemez duruma sokacak biçimde çığ gibi gelişmişti.

“Emperyalizme, Faşizme ve Oligarşiye” karşı FKF’nin içinden çıkanların kurduğu Dev-Genç’in geçmişinde 1967-1969 yılları arasında özellikle eğlence yerlerinin genelevlerin bulunduğu Beyoğlu’nda Amerikan askerlerinin başlarından keplerini kapmak, üstlerine kırmızı boya atmak, üniformalarını jiletlemek ya da kıstırıp hırpalamakla başlayan antiemperyalist eylemler vardı. Bu antiemperyalist direnç daha sonra 6. Filo askerlerini denize döken kuşağı oluşturmuştu. Üniversitelerde gençliğin en seçkin, en nitelikli kesimini saflarına katmış, mahallelerde “analar!, “bacılar”, köylerde süt üreticileri, fındık, tütün, pancar üreticileriyle bir iklim oluşturmanın yolunu bulmuşlardı. Öyle ki halkla bu yakınlık Dev-Genç’le yakın ilişki içindeki Devrimci Yolcular’ın -bugün TGB’lilere yapılan suçlamalar gibi!- diğer “marksist/leninist!” sol örgütlerce “devrimci/demokrat” bir hareket olarak anılmasına bile neden olmuştu.

Devrimci Yol, o tarihlerde herkes, Çin, Moskova, Enver Hoca gibi “dışarıdan” birilerine bağlıyken -bir zamanların TİP’i gibi- yerli bir devrimci/sol/gençlik hareketiydi. Ayaklarını Anadolu’nun üzerine “sağlam” bastığı ve düşmanının emperyalizm olduğunu net olarak tarif ettiği için Türkiyenin tüm demokrat birikimini, şanlı ilerici geçmişini, -bugünkü kalıntıları olduğunu iddia edenler gibi- aptalca reddetmek yerine sıcak ilişkiler kurmayı başaracak politikalar üretmişti.

TGB bugün, ayaklarını emperyalizmin hegemonyası altında hem ekonomik hem sosyal açıdan paramparça olmanın eşiğinde kıvranan Türkiye gerçeği üzerine basarak dost/düşman ayırımını iyi yapmış, Türkiye’nin zengin devrimci geçmişini özümsemeye çalışıp onu soğurmuş, ilerici / demokrat / antiemperyalist tüm güçlerle hem fiili olarak hem deneyim olarak ilişki kuracak politikalar geliştirmiş.

*

Ankara’daki 29 Ekim 2012 Pazartesi günü yapılan milyonluk mitingi kazasız belasız yönetmek kolay değildi. Bu miting yalnızca ülkemizde değil dünyada yapılmış en “çılgın”, en hareketli, en dinamik ama en bilinçli mitingdir diye iddia ediyorum. Saatlerce bir kez olsun bayraklar gevşeyip omuza düşmedi.

Yüzlerce sol mitinge katılmış birisi olarak ömrümüzde ilk kez tam yerinde ve zamanında “Faşizme karşı omuz omuza!” sloganı attık; barikatlardaki gaz bulutu yükselmeye başladığında atıldığını duyup slogana eşlik ettik.

Barikatları aşmada TGB’lilere yapışık ikiz gezen, üstleri ıslak, gözleri gazdan kızarmış Ankargüçlü gençleri gördüm ve yanımda dünyanın en güzel marşlarını ve sloganlarını söyleyen Çarşı grubunun zekasına şapka çıkardım.

*
Paraşütçülerin sessiz ve terkedilmiş zavallı Hipodroma doğru atlamalarına “Biriniz erkekseniz buraya halkın yanına inin!” haykırışlarına katılmamak olanaksızdı. Ancak “Türk yıldızları!”nın uçuşlarını alkışlayanlara, “Niçin alkışlıyorsunuz? Bizim yönümüze gelip uçsunlar erkekseler…” diyenlere de hak verenler çok oldu.

*

Gar çevresi ve Tandoğan yönünden gelen otomobillerin selde mahsur kalmış halleri mitingcileri üzdü. Bir mitingci bir taksideki aileye, “Kusura bakmayın, sizin yolunuzu bilinçli açık bırakmışlar, bizim suçumuz yok…” özürüne taksidekiler hep bir ağızdan, “Ne demek biz de zaten mitinge katılamadığımız için üzülüyoruz!” yanıtını verdiklerini duydum.

*

Gar tarafından yürünüp Tandoğan’a gidilmesi gerekirken, koca kitleyi Sıhhıye / İşçi Partisi binası önünden yürütüp götürme çabası kitleyi böldü. TGB’liler yalnız kaldılar ve Sıhhiye’den gittiler. Bu büyük bir hataydı. Böyle mükemmel bir organizasyon başarısında küçük particilik yapmaya çalışmak eleştirilecek tek yanlarıydı. Bu da bir deneyim olsun.

*
Bu halk emperyalizme karşı ilk mücadeleyi vermiş, dünyada yenilmemiş tek halktır. Üç beş liboş ve üç beş dinci androidlere bağımsızlığın tadına varmış Anadolu asla teslim olmayacaktır. Bu ancak yönetenlerin hainliği ve yalan dolanla olur ki yalancının mumu da yatsıya kadar yanar sözü ünlü bir Türk atasözüdür!

*
TGB’nin bu gücü elbette deneyimli düşmanları harekete geçirecektir. Ve bir zamanlar Dev-Genç’e yaptıkları gibi gibi bölmeye, şiddete çekmeye, olmadı, dar particilik gibi oportünist politikalar uygulamasına, olmadı yargılamaya çalışılacaktır.

Ahmet Yıldız

Önceki ve Sonraki Yazılar