Dede Ersel Aksu

Dede Ersel Aksu

PİLOTLARIMIZ SABOTAJA MI KURBAN GİTTİ?

PİLOTLARIMIZ SABATOJ KURBANI MI? 

Malum, son iki haftada, üç tane F-4 savaş uçağımız düştü ve altı pilotumuz şehit oldu. Peş peşe iki kazada üç uçağımızın düşmesi ve 6 pilotumuzun da bu  kazalarda şehit olması, "sabotaj olabileceği" şüphesini gündeme getirdi. 


Konu ile ilgili olarak, ilk önce A Haber kanalına, canlı yayınına telefonla bağlanan, emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi çarpıcı açıklamalar yaptı. 


Tanrıverdi: "F-4 Phantom uçakları Amerika'nın 1958 yılında üretmeye başladığı seri uçaklar. …acaba Amerika Birleşik Devletleri kendi ürettiği bu uçağın uçuş anında kontrolünü uçağın pilotun kontrolünden alma ihtimali olabilir. Acaba bu özellikle Türkiye'ye karşı yapılan bir teknik olarak bir yaptırım veya tehdit midir? Bunun da göz ardı edilmemesi gerekir çünkü Türk dış politikası Amerikan dış politikası ile tam uyumlu bir şekilde gitmiyor. Bir şekilde bu Türkiye'ye yaptıkları askeri satım veya Türkiye'nin Amerika'dan yaptığı alımlar vasıtası ile Silahlı Kuvvetlerimizin bazı uygulamalarını imkanları dahilinde bu şekilde sonuçlanacak müdahaleleri yapma imkanına sahip olduklarını zannediyorum'' dedi.


Ardından,  emekli asker ve  güvenlik uzmanı Mete Yarar’ın, CNN Türk’e yaptığı açıklamalar dikkat çekiciydi. 

“Son üç kazada 6 pilotumuz da şehit oldu. Neden hiç birisi atlama girişiminde bulunamadı.” diye soran Mete Yarar “Bir tahminim var ama şu an paylaşamayacağım. O kazalarda farklı konular var” dedi. Uçakların düşmesinden ziyade askerlerin fırlatma koltuklarını harekete geçiremediğine dikkat çeken Yarar bir “dış müdahale” ihtimali üzerinde durdu ve “Malatya’da kaza yapan uçağın, 2015’de kullanımdan kaldırılacağı,  ancak, Konya’da düşen uçağın ise modernizasyonun yapıldığı ve daha uzun yıllar TSK’ya hizmet edeceğini, kısacası Farklı şeyler olabileceğini ” söyledi. 

Aslında bu tip komplo teorileri, bana çok inandırıcı gelmez. Ancak  karşınızdaki ülke, emperyalist  ABD olunca, durup düşünülmesi gerekir derim. Üstelik, bu uçakların yazılımlarını çözen ASELSAN mühendislerinin, peş peşe şüpheli şekilde intihar süsü verilerek öldürüldüğüne dair haberlerin, basında yer alması inancımızı katlamaktadır.  

Yine, yıllar önce Yunanlılar tarafından, Ege denizinde vurularak düşürülen uçağımızın radar sisteminin, Yunan uçaklarını görmediği, hatta silah sistemlerinin çalışmadığı, yazılımın buna göre yapıldığı, bu nedenle uçağımızın ve pilotumuzun Ege Denizinin karanlık sularına gömüldüğü iddia edilmişti.

Bir de, düşen son uçağımızın İsrail tarafından modernize edilmesi, ayrı bir konu. 

"Muavenet Olayı" ise başlı başına bir muamma!

Alman Silahlı Kuvvetleri bile, bilgisayarlarındaki bilgilerin, veri alışverişi yolu ile ABD'ye aktarıldığından bahisle, yıllar önce XP ve Windows programlarının kullanmayı bıraktı. Yerine kendi yazılımlarını geliştirdiler.  

Yaklaşık 60 yıl önce, aya gidecek teknolojiyi geliştiren bir ülkenin, 60 yıl içinde  teknoloji konusunda nerelere geldiğini tahmin etmek, çok da zor olmasa gerek. Dolayısı ile yukarıda açıklanan komplo teorililerinin gerçek olma ihtimali kanımca mevcut.

Özellikle son kazada şehit olan iki kurmay yüzbaşının da, "öğretmen pilot olması" dikkat çekici. Kazada şehit olan pilotlar, eğitime çıkmış genç, tecrübesiz pilotlar olsa, kaza ihtimali belki denebilir. Ancak,  kıdemli ve öğretmen pilot seviyesindeki pilotlarımızın, uçağın kontrolünü kaybettikleri anda fırlatma koltuklarını kullanmamaları veya kullanamamaları önemli bir husus.

Uçaklar yerleşim birimi üstünde uçuyor olsa, belki pilotlar, "muhtemel bir felaketi önlemek adına  atlamamış olabilir" diyeceğiz ama düşen uçakların tamamı, kırsal kesimde boş araziye düştü.

 Pilotlar, belki de fırlatma sistemini kullanmak istedi, ancak dışarıdan müdahale ile komuta kontrolünü kaybettikleri uçaktaki fırlatma sistemi  de, aynı şekilde devre dışı bırakılmış olabilir. 

Ayrıca söz konusu kazaların, başbakan ve heyetinin ABD ziyareti öncesi ve esnasında olması diğer bir ayrıntı.  Malum, IŞİD’e karşı bahar aylarında büyük bir operasyon yapılacağı öngörülmekte ve bu operasyonu öngören Türkiye, Süleyman Şah Saygı Karakolunu, sınıra yakın daha güvenli bir bölgeye çekti. Buradaki amaç olası bir harekatta karakol personelinin IŞİD’in eline geçerek pazarlık konusu olmalarını önlemek olabilir. 

 Tam  da bu günlerde, Başbakan’ın “Irak ve Suriye kuzeyine,  olası bir harekatta Türkiye’nin silahlı güç olarak yer almayacağını ve sadece Lojistik yönünden destek vereceğini açıklaması” ABD’nin beklentilerini karşılamamış olabilir.  İşte ABD, gelişmeler bu durumdayken, uçaklarımıza dışardan müdahale ederek düşürmüş olması ihtimali  göz önüne geliyor.

Okuyucularımızdan, "uçakların düşmesi, pilotoj hatası veya bakım hatasından kaynaklanabilir " diyenler de olabilir.

Meslek hayatımın üçte biri havacılık birliğinde geçti. Bir pilotun teğmenliğinden, 2'nci pilotluktan, birinci pilotluğa ve yüzbaşılığa kadar olan geçiş sürecini gözlemleme imkanım oldu.

Uçuş Eğitimlerindeki zorlukları, intibaklarını hatta muayenelerindeki çok titiz kontrolleri biliyorum.  Kan değerlerindeki en ufak bir değişiklikte bile uçuşları kesiliyor. Yıllık ve 5 yıllık uçuş  muayeneleri tüm detaylarına kadar yapılıyor.  

Yani TSK’da yetişmiş bir pilotun pilotoj hatası yapması mümkündür ama çok düşük bir ihtimaldir. Hele bunlar öğretmen pilot ise pilotaj hatası ihtimali daha düşüktür.

Bakım konusuna gelince, ülkemizin kısıtlı imkanları ile TSK’ya aldığı hava araçlarının bakımları  da oldukça titiz yapılmakta. Teknisyen assubaylar sıkı bir eğitim ve öğretimden geçmekte, bakımlar defalarca kontrol edilmektedir.  Yedek parçaların muayenesi, kontrolü, bakım araç ve gereçleri oldukça üst seviyede. Herşey  en ince ayrıntısına kadar kontrol edilmekte. 

Ayrıca, TSK’daki bakım ekipleri, bırakın Türkiye’yi yurt dışından bile bakım konusundaki başarılarından dolayı uluslararası ödüller almaktadır.  Yani  uçaklarımızın bakım eksikliği yönünden düşme ihtimali de yok denecek kadar azdır. 

Tabi insanın olduğu her yerde hata olabileceği gerçeğini de göz ardı etmemek gerekir.

Bu konudaki son noktayı kaza kırım ekiplerinin hazırlayacağı rapor koyacaktır. Ancak  yere çakılarak partamparça olmuş uçakların, düşme sebebini bulmak, samanlıkta iğne aramak gibidir. Muhtemelen varsa, pilotların son telsiz konuşmaları bu konuya ışık tutabilir. 

***

Konumuz ışık tutması açısından, geçmişte yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum;

Yaklaşık 12-13 yıl önce, bu tip konularda sohbet ettiğimiz, özellikle "ABD ile Türkiye  arasındaki savaşı" anlatan “Metal Fırtına” kitabını okuduktan sonra, bu konularda çokça fikir yürüttüğümüz, genç bir pilot  üsteğmen arkadaş,  internette bana “GOOGLE EARTH”ı gösteri.

Google Erath ile uydu görüntüsü şekline, bulunduğumuz birliğin üzerine geldi.  Helikopterler sinek gibi sayılıyordu, yan birlikteki uçak ve helikopterlerde öyleydi. Hatta otoparkta duran otomobilimi,  bana uydudan gösterince şok olmuştum. 


Biz ise, o günlerde askeri birliklere, fotoğraf makinası, kamera, cep telefonu sokmayarak güya (İKK) İstihbarata Karşı Koyuyorduk.  

Bir de  hava araçlarını zaten bu adamlardan almıyor muyduk? Adamlar bize kaç tane uçak helikopter sattığını ve sattığı araçların  özelliklerini bilmiyor mu? 

Google Earth’ı görünce yaptıklarımızın ne kadar anlamsız olduğunu,  işe yaramaz çözümler olduğunu gördüm.

Adamlar her an bizi gözetleyerek, istedikleri herşeye ulaşabildikleri bir teknoloji geliştirmişler ve bunun bir kısmını,   bize internetten ücretsiz olarak sunmuşlardı. 

Buradaki kritik soru şu; Bize gösterdikleri teknoloji bu kadar, ya göstermedikleri, bilmediğimiz teknolojileri nerelere ulaşmıştır?

Sonuç olarak çözüm, milli üretim ve milli yazılımdır. Bu şekilde dışarıdan alınan ve tamamen kontrol edemediğimiz araç gereçler ile olası bir savaşta ne kadar başarılı olacağımız, üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. 

YAZARIMIZI TAKİP ETMEK İÇİN;

FACEBOOK :https://www.facebook.com/dedeersel.aksu.1

TWITTER :https://twitter.com/DedeErselAksu

Önceki ve Sonraki Yazılar