Özgürlük Dirençtir Dilencilik Değil

“Halk’ın tepesinde oturanlar, o halk ’tan itiraz gelmedikçe her yaptıklarının doğruluğuna inanırlar” denilir. Yalan mı?

 Özgürlük Dirençtir Dilencilik Değil   
  
“Halk’ın tepesinde oturanlar, o halktan itiraz gelmedikçe her yaptıklarının doğruluğuna inanırlar” denilir.
  
Yalan mı?
  
Birilerinin konuşup konuşmama kararının da tepemizdekiler tarafından belirlendiği bu günlerde bir ezber de sen bozdun Dilek kız.
Sanma ki şahsınaydı o dilenci muamelesi. Alışmışlardı tepkisiz topluma.  
Ve şaşırdı (Bakan göz.) Öyle bir şaşırdı ki, kapılarına kömür fırlatılan, kahve dağıtılan, bir günlük tokluğa beyni yıkanan, rüşvetle susturulanlardansın sandı senide. O yüzden şaşırdı.

Yanıldılaaaar!

Bu olayla birlikte bir değil, birkaç (Bakan göz) birden telaşa kapıldı hükümet kanadında. Çünkü gündem olmakla kalmadı tepkin. Çok iyi biliyorlardı ki, daha niceleri uyanacaktı ileriki günlerde de.  
 
Telafi etmek istediler. Çaba gösterdiler, beceremediler. Bir suçlunun beceriksizce kurduğu cümleler dolandı dillerine. Yalana sarıldılar nihayet. Seni de bir daha yaralamak, yalancı çıkarmak pahasına utanç duymadan miktar belirttiler. “Şu kadar verdik” dediler.
   
Demek ki insan olmanın cinsiyet ve yoksullukla alakası olmadığı gibi, makamla, şanla, şöhretle de bir bağlantısı yokmuş.
  
Olabildiğince kahırlıydı duruşun. Ama dimdik. “ Hem, bu ülke ‘de tek sorun sadece sağlık mı?” der gibiydin. Ve çokça eminim ki, insancıkla insan olmak farkını koydun ortaya. “İnsanım” diye sıfat takınan onlar, bir parçacık da olsa utanmışlar mıdır acaba?  

Evet, Dilek kız. Midesinden çok beyin açlığının verdiği acıyla kavrulup ölen yananlar var. Ama beyin açlığını doyurdukça yaşayacağına inanlar da var. Demokrasi kılıfı giydirilerek maskelenen, yalan bilgilerle doldurulup kandırıldığının daha nice adaletsizlikleri de var bu ülke’ de ne yazık ki.
    
   
Vicdan ve cüzdan arasındaki farkı gözler önüne serdin sen. Öyle bir haykırdın ki, “Ben dilenci değilim." Herkes adına bir çözüm istiyorum” dedin. Şaşırıp kaldı (Bakan göz) ler. Çığırtkanca fazlalaşan sineklerin bile uğuldayarak kulak tırmalayan seslerini susturdun bir parça. Ülke ’nin umudu oldun.
    

Aynı yarayla kanamayanlar da sarsıldı eminim. Ve her yerde her an itilip kakılarak kaybolanları hatırlattın ülke vicdanına. Öyle yürektendi ki dile getirdiklerin, “Sağlıkta da reform yaptık” şişinmeleriyle göz boyayan beyin yıkayan İktidar’a, en güzel cevaplardan birini de sen verdin. Şimdiki adı “İleri Demokrasi” olan o iddiaların, eylem değil söylem olduğunu. Demek ki, en okkalı tokat el gücüyle değil, yürekten kopan dil gücüyleymiş. 
   

Yaşamdan daha değerli görülen maddeciliğin hâkimiyeti var ya dilek kız. Öyle bir yakıyor ki cümle âlemi aynı metalaşmalar. Hem de evlat acısı gibi inaaaaan. Yanıyorum. Ben de yanıyorum, yandıkça kahroluyorum. Kahroldukça sorguluyorum kendim gibi suçluları da. “Özgürlük dirençtir dilenci değil” dediysem, biraz da senin duruşundandır. Ben de yeniden silkelendim, o kahırlı ama dik duruşunla. Ve ansızın önce yüreğime sonra dilime de bu yüzden dolandı dört satırlık bu cümle.

” Özgürlük direnmektir dilenmek değil.”

  
Renk nedir ki? İster sarı olsun, mavi, yeşil, siyah, beyaz. Her neyse. Yine savuracaksın rengârenk saçlarını özgürce, o ılık bahar rüzgârlarında emin ol.

Özgürlük öldürmeden yaşatmak değil mi zaten?


https://twitter.com/TCnalanturkeli

Önceki ve Sonraki Yazılar