Kuyruklu Yalan

Ramazan geldi.
Harıl harıl çalışıyor siyasal rantçılar.

“Bu ay, mübarek ay. Sakın sızlanma. ''Günaha girersin” telkinleri yankılanıyor, hep bir ağızdan.
Cadde ve sokaklar Müslümanlarla doldu, bizim Ümraniye’de de.
Başta Belediye başkanımız; “Seyreyle beni” diyenlerden geçilmiyor dört bir yan.
İlla da Ümraniye çarşı meydan, insan kaynıyor.

İftar vakti, Ümraniye son durağın, çarşı meydandan aşağı kalır yanı yok.
Bu yıl da hareketli mi hareketli, aynı mekân.
Bir düğün salonunun zemin katına inen merdivenler tıklım tıklım.
Yukarıdaki yüksek kaldırım, iftara iki saat kala kuyruklanmaya başlıyor. Ana artere taşıyor kuyruk, ezilmek pahasına. Uzadıkça uzuyor kuyruk.
Kimler yok ki kuyrukta.
Yüzde sekizi tanıdık sima.
Bazen bir kuruşa, çok zaman hiç kuruşa, kış aylarının soğuğunda donan, yaz aylarında, kömür karası yanan işportacılar.
Kızıp köpüren, hayata.
Sabırsızlaşan bir öğünlük açlığa.
Aç karnına el atan, ovuşturan açlığını.
Bazen farkında olmadan, bazen de çaktırmadan aşağılardan (Bel altı) duyum alanlar var aynı kuyrukta.
Her iki açlığı da, tek ihtiyaç sanan.

Harıl harıl kaynıyor rant kazanları.
Ekşimiş ter kokuları geliyor aşağı mı aşağılardan.
Haremlik-selamlık iki ayrı kuyruk.
İki ayrı cins alayının sesleri karışıyor birbirine suçlamalarla.

Aşağılara doğru bir kuyruktur uzayıp gidiyor bizim Ümraniye’de de.
”Ezilip büzülürsem insanca yaşayacağım” sanan.
Kadere kafa tutan ama bir öğün tokluğa da razı olan.
Karıştıran, buruşturan, anlayamadıklarını.

Ana yemeği sanan kaynayan kazanları.
Ama (Anayasa) dendi mi, (Baba yasa) anlayan.
Baba yasanın sürü kalabalığına karışan.
Hem kuyruktaki, hem de tabaktaki baba yasaya, ağzı açık kalan ama görmemişçe kaşıklayan.

Ve hala.
Karanlığı aydınlık sanan.
Aydınlığa kör bakan.

Aş, iş, ekmek denildiğinde, rızıktan fazlasının yenilmediğine inanan tanıdıklar da var o kuyrukta.

Cepleri meteliksizler.
Asgari ücretliler.
İşportacılar.
Kâğıtçılar….
Var da var.
İnanan, inanmayanlar.


Öyle kolay mı insan olmak, ısmarlama Müslümanlık varken?
Hele de Müslümanlıksa mevzu, ısrarla, ite kaka da olsa, düzenin yoğurduğu her bir kimseler katılmalı kuyruğa.

Açlar doyacak bir öğün.
Kalan iki öğüne, “Allah kerim” denilecek.

Toplayıcılar, daha nice açlar, bir öğün karın doyuracak.

Domates, biber, patlıcan, her neyse işte, varsın uçsun fiyatı.
En ucuz meyve 5 TL den başlıyor, ne önemi var?
Pazarcıların akşam karanlığına bıraktığı ezik çürükler neye yetmiyor?
“Bu ay, en bereketli ay.”
“Mübarek ramazan ay.”
“Sırayı bozma.”
“Nedenini sorgulamaya kalkıp da sakın günaha kalma;” İnancı yayılacak.
Harıl harıl çalışıyor siyasal rantçılar.
Her bir sömürüye Allah inancı şahit gösterildikçe çoğalan açlığın, utandıran muhtaçlığın, yıkanılır saklanılır süslü bir kılıfı mutlak var.
Onlar, seni de, onu da, beni de, şunu da, bunu da, bu kuyruklu yalanlarla daha çoook uyuturlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar