İbrahim Karamemet

İbrahim Karamemet

"KİTSCH"

Çokca kullanmasak da, çok duyduğumuz bir terimdir “Kitsch” Sondaki ş harfinin önüne hafiften bir t sesi eklenerek ve biraz da ç sesi ile karıştırılarak “Kiçş” diye okunur. Tıpkı denizcilerin teknenin arkası için kulandıkları ve üstüne basa basa söyledikleri “kıç” sözcüğünün i sesi ile söylenmesi gibi. Birçok felsefi kavram ve sanat terimi gibi Alman kökenlidir.

Bir de Fransızların tuzlu turta kalıplı soğanlı, ıspanaklı veya daha birçok malzemeyle fırında yapılan yemekleri Kiş vardır ki, bu bambaşka birşeydir, çok da lezzetlidir. Karıştırmamak gerekir. Kitsch öyle bir sözcük, öyle anlamı olan bir kavramdır ki, hiçbir dilde tam karşılığı yoktur. Onun için bütün dünya dillerine almancadan olduğu gibi girmiştir. Tıpkı “Lumpen” gibi “Geist” gibi. Türkçede de tam karşılığı bulunamamıştır. Kitsch için türkçede banal, rüküş bayağı, zevksizlik, sakil, üstünkörü gibi bazı yakıştırmalar yapılmıştır. Bu açıklamalar kitsch kavramının içinde olabilmekle beraber tek başına hiçbiri tam karşılayamadığı gibi yerine göre bazıları olmayabilir de.

Almancada günümüzde kullanılmayan “kitschen” fiilinden gelir. Yaymak, bulamak, karıştırarak birbirine bulaştırmak anlamına gelir. Bunlar açık seçik zarasız ve kusur taşımayan eylemler olabilir ama, kitsch tam olarak bunlardan öte birşeydir. İçinde beğenilmediğini işaret eden, ikinci üçüncü sınıf zevksizliği içeren hatta, aşağılayan bir anlam taşır. “Kitsch” in hiçbir dilde tam karşılığı yoktur ama, zengin türkçemizde tam karşılığı olmasa da çok iyi anlatacak iki deyim vardır. “Aynet buynet etmek” ve “Bokuyla oynamak”.

Aslında bir sanat terimi olarak ortaya atılmıştır. Amerika’da XIX. Yy. Sonunda ve XXyy. da özellikle II. Dünya Savşı sonrası beliren seri imalat sanatı bu sözcüğü yaratmıştır. Daha çok aynet buynet boyalı teneke objelerin ortaya çıkmasıyla belirmiş, sonraları bu yerini kötü plastik objelere bırakmıştır. Günümüzde hepimizin bildiği  örnekler olarak fastfood tabelalarındaki karışık ve zevksiz grafikleri gösterebiliriz. Avrupa bu tür objeleri aşağılamış ve kitsch olarak değerlendirmiştir. Ne var ki, bu akım sonraları pop art olarak gelişmiş ve içselleştirilmiştir. Bir ara kültür oluşumu olan pop art biraz da kitsch değil midir?. Ki, oldukça kendini toparlamış şeklidir. Bu doruğuna gene Amerika’da Andy Warhol ile ulaşmıştır. Andy Warhol’un aynet buynet işleri biraz da medya pompalamasıyla bugün bile milyonlarca liraya alıcı bulabilmektedir. Bu olgu sanattan çok büyük bir halkla ilişkiler başarısıdır. Tabii ki, kitsch den kitsche fark vardır. Kaba plastikten yemyeşil dalları ve cart kırmızıyla yapılmış bir televizyon üstü süsü domates demeti veya arabaların arka camına konan donuk örme plastik karpuz dilimiyle bir pop art yapıtı, hele Andy Warhol yapıtı arasında da fark vardır ve biri diğerine kendi de  bir çeşit kitsch olduğu halde kitsh diyebilir.

Charles Baudelaire göre kitsch, “yaratıcılığı ve özgünlüğü dışarda bırakan eğrelti bir şeydir.” Bize göre en uygun açıklama budur.
Milan Kundera, Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği romanında sık sık kitsch kavramına değinir. Kundera bu kavrama biraz daha değişik bakar. Roman neredeyse kitsch kavramının ele alındığı bir uzun manifestodur. “Stalin’in oğlu Yakov esir düşmüştür ve bir grup İngiliz subayıyla birlikte Alman esir kampındadır. Yakov’ un günlük dışkılaması sonrasında tuvaleti temizlememesi İngilizler tarafından eleştirilir. Yakov’un gururu kırılmıştır, bunu sorun yapar ve kamp komutanına çıkar. Kibirli kamp komutanı bok meselesini tartışmayı red eder. Bunun üzerine Yakov kampı çevreliyen elektrikli tellere atlar, intihar eder. Milan Kundera bundan sonra, bokun yalnız Alman komutan tarafından değil, bütün totaliter dünya görüşleri tarafından dışlandığını anlatır.

Gene Milan Kundera, .. Son zamanlara kadar bok lafının basında b.. olarak geçmesinin ahlâkî kaygılarla hiçbir ilgisi yoktur.Bokun ahlaksız olduğunu öne sürmek olanaksızdır. Boka karşı çıkmak metafizik bir karşı çıkıştır. Her gün yaptığımız dışkılama işi yaradılışın kabul edilmediğinin birebir kanıtlanması olacaktır. Veyahut: Ya bok kabuledilebilir birşeydir. Bu durumda banyonun kapısı kilitlenmemeli, ya da kabul edilemeyecek bir şekilde yaratılmışız demektir. Bundan da şu çıkar. Demek ki, varoluşla kesin uzlaşmanın önerdiği estetik ülkü, bokun reddedildiği ve herkesin bok yokmuş gibi davrandığı bir dünyadır. Bu estetik ülkünün adı kitsch’dir.

Ekşi Sözlükte ise kendine özgü değişik açıklamalar var. Bazıları şöyle:
“zevk-i selime mugayyir olan”, kaptanın seyir defteri
“malesef türkiyede bir yaşam biçimi, bir ulusal akımdır”, utanmaz ayı
“genel anlamıyla yüzeysellik, ucuzluk, gösterişçilik, kendini olduğundan daha değerli ya da önemli gösterme hali. Kendi varetmediği bir hayatı yaşama sevdasına kapılan türkiye kitsch in birçok özelliğini barındırır”, tabularasa
“Tarifi zor ama görünce hemen anlaşılan şey, tıpkı faşizm gibi”, bilmeklanetlenmektir.
Gerçekten yurdumuzda kitsch için örnek verebileceğimiz sonsuz malzeme var. Son günlerde yaşadığımız bazı şeyler ise olağanüstü uygun örnekler olarak karşımıza çıkıyor. Mesela Başbakanın Paris’te Charlie Hebdo baskınına telin yürüyüşüne katılması, ünü dünyayı saran Ak-Saray ve hele hele Ak-Saray merdivenlerinde dizilmiş köstümlü figüranlar. Cumhuriyet Gazetesi’nin, dünyada sadece iki yabancı gazeteye Charlie Hebdo’nun tarihi sayısının yayınlanmasına izin verildi, biri biziz deyip, dört sayfalık bir özetle işi geçiştirmesi. Ama gene de güvenlik güçlerimizin bunu bile hiç olmayacak, akıl havsala almayacak bir şekilde engellemeye çalışması, ama, doğal olarak engelleyememiş olması. Bakalım yarın öbürgün ne kitschlerle karşılaşacağız. 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar