CUMHURİYET BAYRAMI

 

Otoriter yönetimlerde toplum, dinsel bir kisveye büründürülen buyruklarla yönetiliyor. Çocuk sayısından, çocuğunuzun okuluna, yiyeceğinize, giyeceğinize ve içeceğinize kadar her şeye tiran karar veriyor.

Cumhuriyetlerde ise toplum yaşamı, halkın koyduğu ve gerektiğinde değiştirebildiği kurallara göre düzenleniyor.

Cumhuriyet, her şeyden önce egemenlikle ilgili bir kavram.

Halk, seçimlerde oy kullanarak istencini yönetime yansıtıyor, seçtiği temsilciler aracılığıyla da yönetime katılıyor.

Bir toplumda cumhuriyet yönetiminin işlerlik kazanabilmesi için, temsil görevini üstlenenlerin, halk adına hareket ediyor olmaları ve halkın çıkarları için çaba harcamaları gerekiyor.

Yönetenler bir kişi, aile ya da gurubun çıkarlarına hizmet ediyorlarsa; adı cumhuriyet olsa bile o yönetim gerçekte bir cumhuriyet değildir. Bu durumda temsilcilerin varlığı da yönetime meşruiyet kazandırmaz. Demek ki cumhuriyetlerde en önemli sorun temsilci seçimidir.

Seçimlerin amaca ulaşması ise, iki temel koşula bağlı.

Bunlardan birincisi, halkın kendi çıkarlarını görebilecek bilinç düzeyine ulaşabilmiş olmasıdır. Oy kullanacak kişi, eğitimle, hukukla, laiklikle, ülkesinin bağımsızlığıyla, üretimle ve kaynakların bölüşümüyle kendi yaşamı ve çıkarları arasında bağ kurabilmelidir. Bu bağları kuramayan, ilişkileri değerlendiremeyen toplumlar, temsilci seçimini doğru yapamazlar. Yönetenlerin ustaca kullandığı alalamalara kapılarak oylarını çoğu kez kendi aleyhlerinde kullanırlar.

İkincisi ise halkın, seçtiği temsilciyi denetleyebilmesidir.

Denetim kanalları kapalıysa, temsilcilerin seçimlerde verdikleri sözlerin tersini yapmalarına kimse engel olamaz.

Bağımsızlık konusunda söz verenler, küresel sermayenin temsilcilerine dönüşebilirler.

Ülkenin birliğinden dem vuranlar, açık-örtülü pazarlıklara girişebilirler.

Laikliği savunacaklarına yemin edenler, laikliğin kökünü kazımaya sıvanabilirler.

Demokrasiyi geliştirecekleri vaatleriyle erke gelenler; demokrasinin verdiği olanaklardan yararlanarak demokrasiyi ve cumhuriyeti ortadan kaldırmaya yönelebilirler.

Demek ki, 3-5 yılda bir sandığın başına gitmekle ya da bir siyasal partiye üye olmakla iş bitmiyor; Cumhuriyet emek istiyor.

Emek vermezsen nimetlerinden yararlanamazsın. Birileri çıkar, 90 yıllık kazanımlarına el koymaya kalkışır; sen de “Cumhuriyet’i kutlayacak mıyım, anacak mıyım” ikilemi arasında sıkışıp kalırsın.

Atatürk’ün yaktığı aydınlanma ateşiyle haşır neşir olmuş bir toplum olarak; halkımızın, Cumhuriyetten başka bir yönetim biçimini kabul edebileceği beklentisi, akılcı bir tutum değildir. Tersini düşünenler belki görece başarılar elde edebilirler ama sonunda iş olacağına varır.

Kimsenin yaptığı da yanına kâr kalmaz.

Bayramınızı kutluyor, aydınlanma ışığında nice bayramlar diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar