İbrahim Karamemet

İbrahim Karamemet

Başbakan telefonda uzun uzun ne konuştu..

Epey oluyor geçenlerde değerli başbakanımız, alın o tapeleri nerenize koyarsanız, koyun dedikten sonra  artık sayın başbakanımızın söyledikleriyle ilgili birşey yazmamaya, ‘Bir Başbakan Böyle Konuşamaz’ yazı dizimi sonlandırmaya karar vermiştim ama, iki gün önce değerli başbakanımız cok doğru bir tesbitte bulundu. Basınımızı, bugünkü terminolojiye göre radyo-televizyonla ve dahi sosyal paylaşım ağlarıyla birlikte medyayı ve diğer bazı unsurları kastederek,”İstanbul işgal kuvvetlerinin işgali altında dahi bu denli bir ihaneti yaşamamıştır”, dedi. Bu ihanetin içinde yalnızca bir kısım yayın kuruluşlarını değil, bir kısım, ama büyük bir kısım iş adamlarını kattığını da sezinliyoruz. Başbakanımızın hain olarak kimi kastettiği bir yana bırakırsak, yıllar sonra bu alıntıyı gören bir araştırmacı ne düşünür?.. Bence, vayy be ne kadar doğru söylemiş der. Evet, söylenecek birşey yok, doğru söze ne denilebilir ki.. Ancak başbakan biraz eksik söylemiş. Hainler yalnız İstanbul’da mı?. Ankara’da, Eskişehir’de, Hatay’da, Adana’da, İzmir’de yurdun dört bir yanında kol geziyor. Neyse söylem sahibinin kastini tam bilemem ama, söylenen söz çok doğru. Kuşkusuz tarihe altın harflerle geçecek.

İyi güzel de, başbakan dün bir toplantıda yine Kabataş dedi, başörtülü bacı dedi, yine deri pantalonlu, deri eldivenli yarı çıplak vahşetten söz etti. Tanrım, bu ne fantazi. Bunca kanıttan, daha doğrusu kanıtsızlıktan ve asılsızlıktan sonra bu söylemini sürdürmesini doğrusu benim aklım almıyor. Sanırım ben akıl tutulmasına uğradım. Ne yapacaksın işte. Allah herkesi bir yaratmıyor, benim kapasitem de bu kadarmış.

Başbakanımız dün de A.B.D. başkanı Barak Obama ile telefonda görüşmüş. Hem de uzun uzun konuşmuşlar. 6 ay on gün sonra nihayet telefonda da olsa birbirlerine kavuşmuşlar. Aslında şu dışardaki malûm faiz lobisinin görünüşte resmî devlet başkanı Barak Obama’dır ama, bizim başbakanımız, ve tüm devlet kurumlarımız bu ABD başkanlarına çok bağlı ve bağımlıdırlar. Obama bizimkine son aylarda biraz Clark Çekiyor, telefonlara çıkmıyordu. O garibim de çok zor durumda. Bana kalırsa faiz lobisinin elinde neredeyse oyuncak. Çok çekiyor büyük patronlardan. Üstelik bir de karısıyla başı dertte. Onun adına çok üzülüyorum. Dün kendi aramış. Uzun uzun görüşmüş, hasret gidermişler. Biz haberleşme hürriyetine saygılıyız, telefonda ne konuştuklarını bilemeyiz. Konuştukları onlara kalsın, Ancak basına tek elden çıkmış kısa bir resmi bülten hüviyetinde şu haber servis edildi.

ABD Başkanı Obama ve Başbakan Erdoğan, 6 ay sonra ilk kez telefonda görüştüler. Görüşmede ikili ilişkiler, Suriye, Irak enerji anlaşmazlığı, Kıbrıs ve İsrail ile ilişkiler ele alınırken, Obama Erdoğan’a hukukun üstünlüğü ilkesinin önemini vurguladı.

İki liderin uzun süredir görüşmüyor olmalarının da etkisiyle uzun tutulan görüşme notunda, konu başlıkları itibarıyla şu noktalar belirtildi:

-İKİLİ İLİŞKİLER: Başkan Obama, Türkiye Cumhuriyeti ile olan güçlü, karşılıklı saygı ilkesine dayanan ikili ilişkilere verdiği değeri tekrarladı ve olumlu angajmanıyla Türkiye’nin dünyada liderlik gösterebileceğine dair taşıdığı görüşü dile getirdi.
-SURİYE: Başkan Obama ve Başbakan Erdoğan, Suriye’de büyüyen terörist varlığı ve Suriye ihtilafına yönelik politik bir çözümü ilerletme konusunda devam eden çabalardaki ortak çıkarları ele almak için iki ülke arasında yakın işbirliğinin önemi konusunda mutabık kaldılar.
-IRAK: Başkan Obama ve Başbakan Erdoğan, Bağdat ve Erbil’i (Kürdistan Bölgesel Yönetimi) enerji konularında ortak bir zemin bulmaları ve başardıkları anlaşmayı desteklemeleri konusunda cesaretlendirmenin önemini görüştüler.
-KIBRIS: Başkan Obama, Başbakan Erdoğan’a Kıbrıs’ta bir anlaşma için müzakereleri yenileme çabalarındaki yapıcı rolü için teşekkür etti.
-İSRAİL: Başkan Obama ve Başbakan Erdoğan, İsrail ile normalleşme anlaşmasının hızlıca sonuçlanmasının önemi konusunda konuştular.

Bu devlet adabıyla yazılmış diplomatik bültenin türkçesi şöyle: Obama uzun bir aradan sonra Erdoğan’ı arayarak bazı talimatlar verdi. Konuların önemi ve çokluğu nedeni ile uzun süren görüşmede: Aman ikili ilişkilerimizi fazla yıpratma, bak bundan en çok sen zarar görürsün. Bak bizi de zorlamaya macbur etme. İkili ilişkiler al gülüm ver gülüm devam etsin.

Suriye’de ayağınızı denk alın, teröre yataklık ve yardım ediyorsunuz, çıkarımız burada değil. Yapacaksanız da çaktırmadan yapın. Beceremiyorsanız uzak durun, elinize yüzünüze bulaştırmayın. Biz ne dersek onu yapın daha kârlı çıkarsınız. Bizi destekleyin, daha diplomatik bir şekilde Suriye’yi sömürelim, bis semirirken size de birkaç birşey düşer elbette. Zar zor bir Türkiye imajı yarattık, bozmayın.

Irak’a Kürt özerk bölgesi üzerinden posta koymayın. Bu Irak meselesi bizim canımıza okudu. Daha yumuşak yollar deneyerek anlaşa anlaşa, koklaşa koklaşa yapalım ticaretimizi.

Kıbrıs konusundaki tumunuz iyi, aferin. Başın zaten içerde dertte, bir de Kıbrıs’la uğraşma. Ver, kurtul. Zaten sen vermesen de biz alacağız, doğal zenginlikler bakımından aldık bile. Boyun eğ uslu çocuk ol, sana aferin deriz.

İsrail ile barışman olmazsa olmaz. Bak uzatma, bir an evel buzları erit, ilişkileri kur, bu sorunu bitir yoksa sana Ortadoğu’yu da Akdeniz’i de dar ederim haaa…  Doğrudürüst bir deniz kuvvetin de kalmadı.. Bak Ukrayna’nın haline... Beter olursun. İyisi mi boyun eğ, sesini çıkarma, el sıkış, sıkışalım.

Bak seni anlıyorum ama, vitrini de bozma, şu hukukun üstünlüğü meselesinde sanki öyleymiş gibi daha göstermelik bir yol bul. Bu konuda radikal olma yoksa, foyanız çıkar ortaya. Bak, bizim gibi ol. Bizde de hukuk guguktur ama, kimseye çaktırmayız. Bizi herkes ileri domokratik bir hukuk devleti zanneder. Hatta bazı cahiller demokrasiye örnek bile gösterirler. Daha ince oyna bu oyunu, beni mahcup etme. Bak bunu da beceremiyeceksen bırak, eline yüzüne bulaştırma, ben ne dersem onu yap.

Kasımpaşa jargonu ile ise bu konuşmanın özeti şöyle: Hopp birader, bize de mi lolo. Epeydir biraz yoldan çıkmış görünüyorsun, ileri geri laf sokuşturuyorsun. Öyle dış mihrak, lobi falan.. Ne oluyoruz bakalım. Bak bilir bilmez bana lolo yapma, alırı façanı aşağı… Raconu bozma, racona uy!.. Baştan kestik bütün bunları. Yoksa karışmam haa.. Hadi bakalım şimdi doğru işinin başına, dediklirimi yap.

Başbakan içte ısrarla kendisine kayıtsız şartsız uyulmasını istiyor. Uymazsanız ben kanun çıkarır sizi hizaya getiririm diyor. Yani, anlayışında biat esastır. Bunu resmen söyleyen müritleri var. Resmi ağızlardan biat etmeyene hain diyecek kadar da deklare ediyorlar. Ama işte bir de büyük ağabey var… Sen içte baskıyla kabadayılıkla biatı zorlarsan. Bu ağabey de kayıtsız şartız seni kendine uymaya zorlar. Bir şey de yapamazsın çünkü paçayı çoktan kaptırmışsın. Ancak horozlanırsın, horozlaırsın da  da kimse seni kaale almaz. Araplar-İranlılar bile elinin tersiyle iterken Amerika, Avrupa mı seni dinleyecek..

Bir önceki yazımızda bunlara değinmiş ve yakında Kıbrıs da gidecek, İsrail ile de sarmaş dolaş kuzu sarması olacağız demiştik. Bu çok süratli gerçekleşecek gibi gözüküyor. Bu kadar çabuk gelişeceğini pek beklemiyordum.

Önceki ve Sonraki Yazılar