Kılıçdaroğlu: “komuta Kademesi Haddini Bilsin. Siyaset Askerin İşi Değildir. Herkes Haddini Bilecek”

Kılıçdaroğlu: “komuta Kademesi Haddini Bilsin. Siyaset Askerin İşi Değildir. Herkes Haddini Bilecek”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün Sakarya’daki tank palet fabrikasındaki konuşmasını generallerin alkışlamasını eleştirdi. Erdoğan, “Kendisini askerlere alkışlatır oldu. Devlet açısından büyük bir çürümüşlüğün göstergesidir bu. Etrafınıza siyaset koridorlarında kariyer devşiren askerler koyarsanız; elinizde bol yıldızlı, apoletli, Ortadoğu üniformaları kalır. Unutmayın ki bol bol apoletli Ortadoğu askerleri savaşlardan, cephelerde kaçtılar. Onun için komuta kade

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün Sakarya’daki tank palet fabrikasındaki konuşmasını generallerin alkışlamasını eleştirdi. Erdoğan, “Kendisini askerlere alkışlatır oldu. Devlet açısından büyük bir çürümüşlüğün göstergesidir bu. Etrafınıza siyaset koridorlarında kariyer devşiren askerler koyarsanız; elinizde bol yıldızlı, apoletli, Ortadoğu üniformaları kalır. Unutmayın ki bol bol apoletli Ortadoğu askerleri savaşlardan, cephelerde kaçtılar. Onun için komuta kademesi haddini bilsin. Siyaset askerin işi değildir. Herkes haddini bilecek” dedi. Kılıçdaroğlu, eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş suikastı ile ilgili olarak da “Madem bu kadar bağırıyor, çağırıyor. O zaman daha açık ve net konuşayım. Yanında azmettiricileri barındırıyorsun, teslim edeceksin” diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün TBMM’de; grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“PARTİLERİ KAPATIP, HAZİNE YARDIMINI KESMEK GİBİ DEMOKRASİ DIŞI UYGULAMALARI ASLA KABUL ETMİYORUZ: CHP olarak demokrasiye inanıyoruz. Geçmiş yüzyılın acıları var. Demokrasiye yapılan darbeler var. Askeri darbeler var, sivil darbeler var. Bütün bunlardan artık, Türkiye’nin kurtulması lazım. Önümüzdeki seçimler bu bağlamda önemli. Demokrasiye inanıyorsak, düşünce özgürlüğüne de inanacağız. Siyasal partilerin kapatılması askeri dönemlere ait bir gelenektir. Artık demokrasilerde siyasal partiler kapatılmaz. Çünkü hangi siyasi partinin iktidar olup olmayacağını egemen güçler değil bizzat 85 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı karar verecektir. O nedenle demokrasi vazgeçilmezimizdir. Partileri kapatıp, hazine yardımını kesmek gibi demokrasi dışı uygulamaları asla kabul etmiyoruz, doğru da bulmuyoruz. Hep beraber diyoruz: Yaşasın demokrasi. Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.

CHP’LİLERİN, BEN DAHİL, DOKUNULMAZLIKLARINI KALDIRMAZSANIZ NAMERTSİNİZ: Öyle bir noktaya geldik ki tehdit ediyorlar. Gücü elinde tutan tehdit etmeye başlıyor. ‘Dokunulmazlığınızı kaldırırız’ diyorlar. İki milletvekilinin Ali Mahir Başarır CHP’li, Lütfü Türkkan İYİ Partili; dokunulmazlıklarını kaldırmak için komisyonu topluyorlar. Açık ve net söylüyorum: Bizim, CHP’lilerin, milletvekillerinin ben dahil dokunulmazlıklarını kaldırmazsanız namertsiniz. Biz, kul hakkı yemedik ki korkalım. Düşüncelerimizden ötürü mü yargılamak istiyorsunuz? Yargılayın. Yolsuzluk yapmadık ki korkalım. Sizler gibi değiliz, sizlere de benzemek istemiyoruz. Biz alnı ak tertemiz annemizin sütünü içtik. Bu ülkeye hesap verilecekse hesap vermekten de korkmayız. Bizi dokunulmazlıklara tehdit edeceklerini sanıyorlar. Parlamentonun geleneklerini ayaklar altına alıyorlar. Korkmuyoruz, korkmayacağız. İnandığımız yolda kararlılıkla yürüyeceğiz, yürüyeceğiz, yürüyeceğiz.

DEVLET MEMURLARINI TOPLAYIP, KENDİSİNE ALKIŞLATTIRANLARDAN BU ÜLKEYE HAYIR GELMEYECEĞİNİ 85 MİLYONUN BİLMESİ LAZIM: Türkiye’nin her tarafından derdi olanlar; ‘aman ne olursunuz sayın genel başkan ya bir küçük video çek ya bir tweet at bizim sorunlarımızı dile getir. Öyle dile getir ki bari bazıları da bizim sorunlarımızın olduğunu hatırlasın.’ Kendisini saraya hapsedip, devlet memurlarını toplayıp, kendisine alkışlattıranlardan bu ülkeye hayır gelmeyeceğini herkesin bilmesi lazım. 85 milyonun da bilmesi lazım.

UMUTSUZLUĞA KAPILMAYIN: Ziraat mühendisleri, onlar da diyorlar ki 177 yıl önce 10 Ocak 1846’da İstanbul Yeşilköy’de bulunan Ayamama Çiftliğinde ilk ziraat mektebi kuruldu diyorlar. Tam 177 yıl önce 21. yüzyıldayız, ziraat mühendislerinin sorunları var. Geçen yıl bir tweet atmıştım, bu yıl o tweeti kürsüden seslendirmemi istediler. Aynen seslendiriyorum: ‘Sevgili ziraat mühendisleri. Yaşadığınız tüm sorunları biliyorum. Hiç umutsuzluğa kapılmayın. Bu bereketli topraklarımızda mesleğinizi mutlulukla icra edeceğiniz. Meslek gücünüzü coşku ile kutlayacağınız günler çok yakındır.’

PİKTES ÖĞRETMENLERİ MAĞDUR: Toplumun çok fazla bilmediği bir sorun daha var. PİKTES projesi diye bir projeyi uygulamaya koymuşlar. Açılımışu: Suriyeli Çocukların Eğitim Sistemine Entegrasyonunun Desteklenmesi Projesi. Bu proje kapsamında sözleşmeli öğretmenler var. Bunlar da diyorlar ki: ‘Bizim derdimiz var, biz sözleşmeliyiz, yıl sonu gelince bizi görevden çıkarıyorlar, işten çıkarıyorlar, yeni yılda tekrar yeni bir sözleşme başlatıyorlar. Yeni bir sözleşme imzalıyoruz. Böylece bize kıdem tazminatıödememenin yollarını arıyorlar.’ Akıl var, mantık var. Devlet hile yapar mı? Devlet hile yapmaz ama saray ve sosyetesi hile yapar. Onları işi hile bazlık. Nasıl olur da biz bu öğretmenlere, hocalara daha az para öderiz. Kıdem tazminatını nasıl ödemeyiz? Siz de meraklanmayın. Yaptığınız görevi, işinizi biliyorum. Mücadelenizi biliyorum. Kıdem tazminatını alacaksınız, kadronuzu alacaksınız, seyyanen zamlarınızı alacaksınız. Az kaldı, geliyor gelmekte olan.

NAMUSLU BÜTÜN GAZETECİLERE HEPİMİZİN ŞÜKRAN BORCU VAR: Bugün, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü. Öncelikle kalemini satmayan, haber peşinde koşan, öğrendiği haberi doğrulatan, sonra bunu haberleştiren namuslu bütün gazetecilere hepimizin şükran borcu var. Çünkü doğruları, olayları, olayların perde arkasınıçoğu zaman onlardan öğreniyoruz. Onurlu bir gazeteci asla kalemini kiralamaz, satmaz, onuru ile haberini yapar. Eğer bir baskı ile karşılaştığında da baskıdan da çekinmez ve ürkmez. Haberini bir gazeteci ideali içinde yazar ve kamuoyunu bilgilendirir. Gazetecinin; gerçek demokrasilerde dördüncü güç olarak algılanmasının, kabul edilmesinin temel felsefesi de budur. Toplum adına haber yapmak, toplumun sorunlarının güce, siyasal iktidara doğru aktarabilmek. Ocak ayının gazeteciliğimiz açısından büyük acılar barındırdığını bilmenizi isterim. Metin Göktepe onlardan biriydi… Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Hrant Dink onlardan biriydi. Bu gazetecilerimiz farklı tarihlerde ama birer ocak ayında vuruldular, katledildiler. O nedenle ocak ayının bizim demokrasi tarihimiz açısından da medya tarihi açısından da özel bir önemi var. Elbette ki basın özgürlüğünün olmadığını; sansür uygulandığını, doğru haberlere yasak getirildiğini biliyoruz.

SÖZDE GAZETECİLERİ DE BİLİYORUZ: Kalemini satan ama kendine gazeteci diyenleri de biliyoruz. Televizyonlara çıkıp AK Parti adına konuşan; kalemini, düşüncesini satan, aklını saraya kiralayan sözde gazetecileri de biliyoruz. Ama onlar da meraklanmasınlar bu ülkeye demokrasi geldiğinde zaten onlar televizyonlara çıkamayacaklardır, zaten onlar bir daha kalemlerini satamayacaklardır. Kalemini satmayan yürekli gazetecilerin 10 Ocak Gazeteciler Günü kutlu olsun.

RTÜK GİBİ, BASIN İLAN KURUMU GİBİİNFAZ KURUMLARI VAR: Evrensel Gazetesi’ne ilan vermiyorlar. RTÜK gibi Basın İlan Kurumu gibi. Kendilerinin infaz kurumları var. Bunları da yeniden düzenleyeceğiz. Ahlakı egemen kılacağız. Adaleti egemen kılacağız. Evrensel ve Yeni Asya gazetesine ilan verilmiyor. Yeni Asya gazetesine ilan verilmeyen süre 3 yılı aştı. Akıl var, mantık var. Bunların tamamını değiştireceğiz, hiç kimse endişe etmesin bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi ya getireceğiz ya getireceğiz. Bunun mücadelesini vereceğiz.

POLİSİN İNTİHAR ETTİĞİ DEĞİL EMEKLİ OLDUĞU, ÇOLUĞUNUN ÇOCUĞUNUN HAKKINI KORUDUĞU BİR SÜRECİ BAŞLATACAĞIZ: Güvenlik güçlerimiz de diyorlar, ne olursunuz bizim de sorunlarımızı gündeme getirin. Bizim için canını veren, bir emir ile ölüme giden, bizim çocuklarımız rahat uyusun diye kendi çocuklarının yetim kalmasını göze alan, görev zorluğu bakımından dünyanın en zor mesleğini icra eden kahraman asker, polis ve jandarmamıza, onlarla beraber görev yapan sivil memur ve işçilerimizin tamamına selamlarımızı, saygılarımızı gönderiyoruz. Onlar kadar bu fedakarlığa katlanan ailelerine de selamlarımızı gönderiyoruz. Öncelikle polis, jandarma ve bekçilerimize seslenmek isterim. Polis, jandarmamızın intiharına yol açan olayları biliyoruz. Bu konuda son derece yetkin araştırmacıların yaptıklarıçalışmalar var. Ağır çalışma koşullarının ne olduğunu biliyoruz. Fazla mesainin verilmediğini biliyoruz. Bunların farkındayız. Özlük haklarınızın ihlal edildiğini biliyoruz. İkinci şark zulmüne de asla izin vermeyeceğimizi de sizin bilmenizi istiyorum. Emekli polislerimiz var. İlkokul, ortaokul mezunu. Onların da intibak haklarını sağlayacağız. Tayin ve terfiler liyakate göre yapılacak. Yazılı sınavda 90 alan polisimizin sözlü sınavda dayısı yok, amcası yok, torpili diye elenmesine asla ve asla izin vermeyeceğiz. Güvenlik güçlerimizin örgütlenmesine izin vereceğiz. Örgütlenecekler ve haklarını arayacaklar. Bunu da sağlayacağız. Polisin intihar ettiği değil emekli olduğu, çoluğunun çocuğunun hakkını koruduğu bir süreci başlatacağız.

VATAN SAVUNMASININ SÖZLEŞMESİ OLMAZ: Uzman jandarma arkadaşlarıma da sesleniyorum. Uzman jandarma okullarında geçen sürenin hizmetten sayılmasını sağlayacağız. Bunu da Bay Kemal’in bir sözü olarak bir köşeye yazın. Sözleşmeli uzman çavuşlarımıza sesleniyorum. Sözleşmeli uzman çavuş olmaz, vatan savunmasının sözleşmesi olmaz. Tamamını kadrolu yapacağız ve görevlerinizi de alınteri ile yapacaksınız.

ASTSUBAYLARIN SORUNLARINI ÇÖZME SÖZÜ VERDİ: Astsubaylarımıza da sesleniyorum. Verdiğiniz adalet mücadelesini biliyorum. Bakın bir olay var. Bombayı imha et diye emir verene 8 tazminat ödeniyor. Bombayı imha ederken şehit olan Esma Astsubaya ise tazminat verilmiyor. Bu garabeti kaldıracağız. Hiç kimse endişe etmesin Bay Kemal varsa demokrasi, adalet, insan hakları, alın terine değer vardır.

SÜKÛNETİMİZİ KORUYACAĞIZ. BEKLEYECEĞİZ: Bütün bunları sağlıklı işleyen bir devlet ve kamu mekanizması ile yerine getireceğiz. Devletin görevini biliyoruz. Kamu kurumunun, kamu yönetiminin de bir amacı var. Toplumda huzuru sağlamak, güveni sağlamak. Huzuru ve güveni sağlamazsanız, toplum kutuplaşır, kamplaşır. İç çatışmalara zemin hazırlayan bir ortama dönüşür. Türkiye için en büyük risk şu anda budur. Bütün vatandaşlarıma sesleniyorum. Ne kadar büyük bir haksızlık ile zaman zaman karşı karşıya kaldığınızı biliyorum. Bunun farkındayım: Ama sükûnetimizi koruyacağız. Bekleyeceğiz. Kalbimizin ve vicdanımızın sesini dinleyeceğiz. Sandığa gittiğimizde özgürlük, insan hakları, demokrasiden yana; haksızlıklara karşı, adaleti savunan bir anlayış ile oyumuzu kullanacağız. Saray ve şürekasını, sosyetesini, beşli çeteleri bu ülkeden söküp atacağız. Demokrasiyi, insan haklarını, bütün güzellikleri ülkemize getireceğiz.

YARIN SABAH NEYE UYANACAĞIMIZI BİLMİYORUZ: Devleti yönetmek vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlamaktır. Devlet yönetmek aslında hukuku ve adaleti sağlamaktır. Siz bunu yapmazsanız, kamuya karşı görevinizi yapmamış olursunuz. Halkın huzur ve güveni var mı, halk huzur içinde mi?.. Bu memlekette her birimiz yarın sabah neye uyanacağımızı bilmiyoruz. 10 dakika sonra ne olacağını bilmiyoruz. Ekonomide, hayatta istikrar yok. İşsizlik almış başını gidiyor. İcra daireleri giderek artıyor. Akıl alacak şey değil, bütün bunlardan Türkiye’nin kurtulması lazım.

HER KİŞİDEN 3 BİN 97 DOLAR ÇALINDI: Bazı rakamlar vereceğim… Baskı altında tutulan ve o da iradesini saraya ipotek etmiş olan TÜİK’in rakamları. Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak seçildiğinde Türkiye’de kişi başına gelir 12 bin 582 dolardı. Bugün 2022’de kişi başına gelir 12 bin 582 dolardan 9 bin 485 dolara düştü. Her kişiden 3 bin 97 dolar çalındı. Şimdi şu soruyu geçmişte AK Parti, MHP’ye oy veren vatandaşlarımın kendi vicdanı, ailesi, çoluk çocuğuna, kasabına, bakkalına sormasını isterim. 12 bin 582 dolardan 9 bin 485 dolara kim indirdi? Eğer bu soruyu sormazsanız; çocuklarınızın hakkını, bayrağınızın, vatanınızın hakkını savunamazsınız. Bu olayı kim çıkardı ve milletin başına bela etti? Yoksulluğun derinleşmesi işte budur. Kaynakların beşli çetelere aktarılmasının nedeni budur.

NE İÇİN REDDEDİYORSUNUZ, ADI ZATEN ÜSTÜNDE ASGARİÜCRET: Geçen hafta CHP grubu bir kanun teklifi indirdi. En düşük emekli aylığı asgari ücret miktarına yükselsin diye. Reddetti AK Parti ve MHP milletvekilleri. Ne için reddediyorsunuz, adı zaten üstünde asgari ücret. Emekliye ne veriyorsun, asgari ücret bile vermiyorsun, çok görüyorsun asgari ücreti bile. Bunu soruyorlar kamuoyuna, siz milletvekili olsaydınız Meclis’te CHP’nin bu kanun teklifi görüşüldüğünde ne oy kullanırdınız? Kabul oyu verirdim diyenlerin oranı yüzde 83,3. AK Partili seçmene soruyorlar, ne oy verirdiniz diye. Yüzde 72,4. MHP’li seçmene soruyorlar, CHP’nin teklifine ne oy verirdiniz diye, o da yüzde 74,5’i evet oyu verirdik diyor. Toplumda bir konsensüs var. Bu şunu gösteriyor, CHP’nin parlamentoda toplumun yakıcı sorunlarına ne kadar akılcı ve mantıklışekilde yaklaştığını gösteriyor. Toplumun en fakir ve korumasız kesimlerini koruyan partinin adının halk partisi olduğunu herkes şöyle veya böyle öğrenmeye başladı.

KAÇACAKSINIZ. SANDIK GELİNCE DERSİNİZİ ALACAKSINIZ: Türkiye yönetilmiyor, savruluyor. Türkiye’nin sorunlarını benden öğreniyorlar, çünkü halkın arasına çıkamıyorlar. Halkın arasına çıkamıyorlar, evlere giremiyorlar, kadınlara dertlerini anlatamıyorlar, devlet memurlarını görevlendiriyorlar. Erdoğan’ın bir mektubu, ben devlet memuruyum, size getirdim. Senin kadın kolların yok mu? Senin gençlik kolların, milletvekillerin yok mu? Sokağa çıkamıyorlar, dert dinleyemiyorlar. Kaçıyorlar. Kaçacaksınız. Sandık gelince dersinizi alacaksınız.

O MAKAMA MAHALLE KABADAYISI GİBİ OTURULMAZ: Malum, beyefendi tank ve palet fabrikasına gitti. Bir sürü laf etti. Erdoğan, yine bildiğimiz Erdoğan. Değişen bir şey yok. Sürekli küfür, kıyamet, iftira. Atmaktan da çekinmiyor zaten. Çünkü cumhurbaşkanlığının ne olduğunu bilmiyor. O makamın ne kadar değerli ve önemli olduğunun farkında bile değil. Mahalle kabadayısı gibi o makama oturulmaz. O makam Türkiye Cumhuriyeti devletini, bayrağını temsil eden bir makam. O makama küfretmek, iftira atmak yakışmaz.

ZAVALLI, KENDİ TROLÜ OLDU: Ama maalesef üzülerek ifade edelim, Erdoğan yine bildiğimiz Erdoğan. Öyle bir noktaya geldi ki zavallı kendi trolü oldu. Ama devleti ne kadar çürüttüğünün göstergesi de dün yaşandı. Ben diyordum devleti çürütüyorsunuz diye. Gösterdi. Yalan, dolan ve iftiralarını alkışlayan kurmay askerler. Şimdi iki şeye halkımızın dikkatini çekmek isterim. Birincisi biz CHP olarak bize düşeni cesurca yaptık, kan kusup kızılcık şerbeti içtik. Ama değişmeyi bildik ve başardık. Her değişim önce içerden başlar. Sonra dışarıya taşar. İç reformlarımızı yapmayı başardık. Önce biz özgürleştik, sonra özgürlükçü olduk. Kolay olmadı bu dostlar. Her taraftan şikayetler geldi. İnanın hiç kolay olmadı. Ama önemli olan zoru başarmaktı ve biz zoru başardık. Şimdi CHP gerçek anlamda halkın partisidir.

KOMUTA KADEMESİ HADDİNİ BİLSİN: Statükoyu bıraktık, değişimden yana olduk. Değişimi, özgürlüğü savunduk. Bize oy vermeyen kişiler haksızlığa uğradığında onların yanında olduk. Onların geçmişteki bütün olayları, oturduk düz mantık ile aklı başında hepimiz bir şekli ile analiz ettik. Erdoğan ne yaptı? Dün eleştirdiği her şeye şimdi bizzat kendisi dönüştü. Korkunç bir tiran oldu, militarizmin savunucusu oldu. Artık statükocu söylemlerden öteye gitmiyor, onun söylemleri. Korkunç yapılar ile hizalandı. Değişimin önüne büyük bir engel olarak çıktı. Öyle bir sistem kurdu ki dün beni siyasal olarak eleştirirken askerlere alkışlatır oldu. Kendisini askerlere alkışlatır oldu. Askerlerin alkışlaması inanın şahsen hiç umurumda değil. Ama devlet açısından büyük bir çürümüşlüğün göstergesidir bu. Askerin beni alkışlamasını asla istemem, böyle bir niyetim de yoktur. Ama yalan, dolan söyleyeni eğer bir alkışlıyorsa devletin çürüdüğünü orada görüyoruz. Açık ve net söylüyorum.

Etrafınıza siyaset koridorlarında kariyer devşiren askerler koyarsanız, elinizde bol yıldızlı, apoletli, Ortadoğu üniformaları kalır. Unutmayın ki bol bol apoletli Ortadoğu askerleri savaşlardan, cephelerde kaçtılar. Kariyerist kafadan asla ve asla hayır gelmez. Onun için komuta kademesi haddini bilsin. Siyaset askerin işi değildir. Bir daha söylüyorum: Siyaset askerin işi değildir. Herkes haddini bilecek. Herkes bulunduğu makamın ne olduğunu anlayacak.

PERİNÇEK’E TAKILSIN: Siyaset mi yapmak istiyorlar, çıkarsınlar o kutsal üniformayı, hizalansınlar Erdoğan’ın yanına. Perinçek’e takılsınlar, Erdoğan artık o dünyaların adamı. Beraber olsunlar. Biz değiştik, biz halkın partisiyiz. Biz hangi yanlışları terk ettiysek, artık saray tam odur. Statükocu, anti reformcu, anti özgürlükçü Kenan Evren kafasına geldiler bunların tamamı. Kenan Evren’in hizasındalar.

YANINDA AZMETTİRİCİLERİ BARINDIRIYORSUN, TESLİM EDECEKSİN: Son sözüm Bahçeli’ye. Bugün çıkmış bağırıyor. Bağır Bahçeli bağır. Daha çok bağırırsın. Şunu net söyleyeyim, Sinan Ateş bizim de evladımızdır. CHP’de ülkücü arkadaşlarımız var. Sinan Ateş onların da evladı, kardeşi, yol arkadaşları. Haliyle CHP, rahmetlinin; net söylüyorum şehidin hakkını savunacaktır. Açık söylüyorum; CHP kardeşimizin, şehidimizin hakkını savunacaktır. Bu benim CHP ülkücülerine karşı sorumluluğumdur. Ben bu sorumluluğu yerine getirmek zorundayım. Madem bu kadar bağırıyor, çağırıyor. O zaman daha açık ve net konuşayım. Yanında azmettiricileri barındırıyorsun, teslim edeceksin. Mafya ile fotoğraf vere vere yanındaki gençlere yanlış mesajlar verdin. Onlar da mafyacılık oynadı. Her şeyi berbat ettin. Bilmiyor muyuz sanıyorsun?

SİNAN’IN KIZLARINA ADALETİ, MUTLAKA AMA MUTLAKA GETİRECEĞİZ: Bir şehit var ortada. Bu kan yerde kalmayacak. Kapısına gelen polislere hakaret eden azmettiricileri teslim edeceksin. Bu kadar net söylüyorum, şimdi çık istediğin kadar bağır. CHP ciddi bir ülkücü varlığı var, bu ülkücülerle beraber hareket ediyor. Çünkü ülkücülük vatanseverliktir, biz de vatanseveriz. Onlar ülkelerini seviyorlar, biz de ülkemizi seviyoruz. Biz Sinan’ın kızlarına adaleti mutlaka ama mutlaka getireceğiz.

Bahçeli şunu çok açık ve net bilsin, tank ve paleti Katarlılara teslim ettiniz, bizler tank ve paleti alacağız şanlı ordumuza teslim edeceğiz. Ülkücülerle beraber. Askeri hastaneleri ordumuzun elinden aldınız. Ülkücülerle beraber askeri hastaneleri de ordumuza teslim edeceğiz. Süleyman Şah Türbesini kaçırdılar, Süleyman Şah Türbesinin bulunduğu toprak bizim toprağımız. Orada dalgalanan bayrak bizim bayrağımız. Bütün ülkücülerle, vatanseverlerle, CHP’lilerle beraber o Süleyman Şah Türbesini toprağımıza getireceğiz, bayrağımızı dalgalandıracağız. Hep beraber selam duracağız.

HANGİ YABANCI ASKERLERİ TÜRKİYE’YE DAVET EDECEKSİNİZ?: Yabancı askerler Türkiye’ye gelsin, onlardan medet umuyor bunlar. Soruyorum Bahçeli ve Erdoğan’a, hangi yabancı askerleri terör ile mücadele konusunda Türkiye’ye davet edeceksiniz? Alman mı, Fransız mı, Yunanistan mı, Rusya mı, ABD mi, Kanada mı? Hangi yabancı askerleri davet edeceksiniz, şu ana kadar cevap alamadım. Açık ve net söylüyorum, ülkücü kardeşlerime de söylüyorum. Sizin yeriniz CHP’dir. Milliyetçiyseniz, altı okumuzdan birisi milliyetçiliktir. Vatanseverlik ise vatanseveriz. Süleyman Şah Türbesini ana vatanımıza götüreceğiz, bayrağımızı dikecek ve hep beraber selam duracağız. Ne olacak? Erdoğan ve Bahçeli çatlayacak, çatlasınlar ne yapalım?”

Kaynak: ANKA Haber Ajansı