Bahçeli: “bu Saatten Sonra İsveç’in Nato Üyeliği Suya Yazılmış Yazı Kadar Güncel Bir Konu Olmaya Müstahaktır”

Bahçeli: “bu Saatten Sonra İsveç’in Nato Üyeliği Suya Yazılmış Yazı Kadar Güncel Bir Konu Olmaya Müstahaktır”

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli İsveç’te Kuran-ı Kerim yakılmasına tepki gösterdi. Bahçeli, “Bu saatten sonra İsveç’in NATO üyeliği suya yazılmış yazı kadar güncel bir konu olmaya müstahaktır. MHP, kitabımıza el uzatan, buna hizmet eden, göz yuman, ortam hazırlayan kim olursa olsun hem bu dünyada hem de Mahkemeyi Kübra’da mutlaka hesaplaşacak, bunlara asla taviz vermeyecektir. Viking uzantıları ardına efendilerini alsa da Türk’ün töresini, İslam’ın sancağını, mukaddesatımızın onurunu zedelemeye güç yetirem

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli İsveç’te Kuran-ı Kerim yakılmasına tepki gösterdi. Bahçeli, “Bu saatten sonra İsveç’in NATO üyeliği suya yazılmış yazı kadar güncel bir konu olmaya müstahaktır. MHP, kitabımıza el uzatan, buna hizmet eden, göz yuman, ortam hazırlayan kim olursa olsun hem bu dünyada hem de Mahkemeyi Kübra’da mutlaka hesaplaşacak, bunlara asla taviz vermeyecektir. Viking uzantıları ardına efendilerini alsa da Türk’ün töresini, İslam’ın sancağını, mukaddesatımızın onurunu zedelemeye güç yetiremeyecektir. Türkiye’nin NATO üyeliğini tartışmaya açmak isteyenler varsa buyursun açsınlar, NATO’yla doğmadık, NATO’suz da çok şükür ölmeyiz. dedi. Bahçeli grup toplantısının ardından gazetecilerin öldürülen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş ile ilgili sorusu üzerine “İşine bak, haydi" yanıtını verirken, korumalar ve partililer de mikrofon tutan basın mensuplarını itekledi ve çalışmalarını engelledi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bugün TBMM grup toplantısında konuştu.

KORUMALARI GAZETECİLERİ ENGELLEDİ

MHP Lideri Bahçeli, grup toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bahçeli, gazetecilerin; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın üçüncü kez Cumhurbaşkanı adaylığı ile ilgili sorusuna "Beni dinlememişsiniz o anlaşılıyor" yanıtını verdi. Bahçeli, Ankara'da öldürülen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş ile ilgili soruya ise "İşine bak, haydi" karşılığını verirken, korumalar ve partililer de mikrofon tutan gazetecileri itekledi ve çalışmalarını engelledi.

Bahçeli grup toplantısında özetle şunları söyledi:

“CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ TÜRK MİLLETİNİN BEKASI ADINA YÜZ YIL İÇİNDE BAŞARDIĞI İKİNCİ DEMOKRATİK ATILIMI OLMUŞTUR”

“1918’den 1923’e kadar geçen tarih serüveninde neler olmuşsa; 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe teşebbüsünden bugüne kadar üç aşağı beş yukarı benzerleri yaşanmıştır. Türk milleti bekanı korumak ve kökleştirmek maksadıyla Türk devletleri zincirine cumhuriyet rejimiyle yeni bir halka eklemiş bu kapsamda Türklüğün teşkilatçı yapısı imparatorluğun yıkımından yeni bir Türk devleti çıkartmayı başarmıştır. 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan halk oylamasıyla kabul edilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi azgın tehlikeler, artan tehditler karşısında tedbir alması kaçınılmaz bir tarih gerçeği haline gelen Türk milletinin bekası adına yüz yıl içinde başardığı ikinci demokratik atılımı olmuştur.

16 Nisan halk oylaması Türk milletinin kendi kaderine, kendi geleceğine, kendi egemenliğine aracısız, bağlantısız, kansız ve sarsıntısız sahip çıkma başarısını belgelemiştir. O günden bugüne, Türkiye’ye yönelik operasyonların seyir ve seviyesinde beklendiği üzere yoğunluk gözlenmiştir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin kabulü ve müteakiben 24 Haziran 2018 seçimleri sonrası yönetim hayatımıza resmen girmesiyle yerli ve yabancıçıkar odakları tarihten malumu olduğumuz korkuyu yeniden ve daha şiddetle kapılmışlardır.

“KİMİN KİMİNLE YÜRÜDÜĞÜ, KİMİN KİMLERLE EL BİRLİĞİ YAPTIĞI DİBİNE KADAR BELLİDİR”

Zillet İttifakı sırtını zalimlere, sırtlanlara, akbabalara dayamıştır. Cumhur İttifakı ise varını yoğunu Türk milletine adamış, sinesinden doğduğu milletiyle tek yürek tek bilek tek nefes olmuştur. Onların hamisi varsa bizim de milletimiz vardır. Cumhurbaşkanımızı ve Cumhur İttifakı’nı sözüm onu devirmek, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni tasfiye etmek maksadıyla zillet ittifakının paydaşları atın arabaya koşulduğu gibi koşulmuşlardır. Artık her şey ortadadır. Kimin kiminle yürüdüğü, kimin kimlerle el birliği yaptığı dibine kadar bellidir.

“HDP KAPATILMALIDIR HEM DE VAKİT KAYBETMEKSİZİN”

Anayasa Mahkemesi’nin Halkların Demokratik Partisi’nin talebiyle 25 Ocak 2023 tarihinde kapatılma davasının seçim sonrasına bırakılmasını görüşecek olması adalet ilkelerine tamamen aykırıdır. Bu neyin görüşmesi, neyin arayışı, neyin hazırlığıdır? Anayasa Mahkemesi şehitlerimizin dökülen kanlarını da seçim sonrasına bırakmayı görüşecek midir? HDP kapatılmalıdır hem de vakit kaybetmeksizin bu bölücü ve terör yatağı kurutulmalı, hukuken defteri dürülmeli kapısına kilit asılmalıdır. HDP isteğiyle Anayasa Mahkemesi’nin davayı sulandırması doğru değildir. Dağda beli kırılan bölücü terör örgütünün mahkeme kapılarında tedavi edilme ayıp ve arayışından vazgeçilmelidir. Anayasa Mahkemesi’nin zamana oynama teşebbüsü terörün değirmenine su taşımaktır.

“TÜRK VE İSLAM DÜŞMANLARINI ZİLLET İTTİFAKIYLA EKLEMLEYEN TERÖR ÖRGÜTLERİYLE BİRLEŞTİREN ORTAK GAYENİN ON ETABI VARDIR”

Türk ve İslam düşmanlarını zillet ittifakıyla eklemleyen terör örgütleriyle birleştiren ortak gayenin on etabı vardır ve şunlardır: İlk etabında 15 Temmuz’un rövanşını alarak FETÖ’cülere, terörist Demirtaş ve Sorosçu Kavala olmak üzere terör suçlularına ve casuslara af çıkartmak. İkinci etabında eser ve hizmet siyasetini baltalamak bugüne kadar yapılan ne varsa talan etmek ekonomide dışa bağımlığının ve sömürü çarkının önünü ardına kadar açmak. Üçüncü etabında milli savunma ve silah sanayindeki muazzam kalkınmayı sekteye uğratmak ve ülkeyi bu alanda muhtaç hale getirim Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mukavemetini kırmak. Dördüncü etabında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni rafa kaldırmak vesayet ve darbe dönemlerinin kapısını aralamak devlet ve toplum hayatını istikrarsızlığa sürüklemek. Beşinci etabında terörle mücadeleyi durdurmak silahların susması bahanesiyle terör örgütlerine her tavizi verip müzakere sayfası açmak aynışekilde bölünmüşlüğün anayasasını hazırlayarak Türkü ayıklayıp, dışlamak.

Altınca etabında özerklik ve federasyon tartışmalarını körükleyerek Güney sınırlarımız boyunca projesi hazırlanan terör devletinin kuruluşuna müşahitlik yapmak. Yedinci etabında diplomasi de yaşanan muhteşem başarıları kundaklayarak, bölgemizde barış, huzur, istikrar kuşağı tesis gayretini kösteklemek. Sekizinci etabında başkent Ankara vizyonuyla Türk ve Türkiye yüz yılını sabote etmek. Dokuzuncu etabında boyun eğen, teslim bayrağıçeken onun bunun eline ağzına bakan mavi vatandaki haklarından vazgeçen, içine kapanan gelenin vurduğu, gidenin altını oyduğu bir Türkiye’yi zillete mahkum etmek. Onuncu ve son etabında birbirine girmiş iç kargaşa ve çatışma ortamına sürüklenmiş etnik ve mezhep bölücülüğüne havale edilmiş, özgüvenini kaybetmiş, öz değerleri erimiş, tarihine ve talihine küsmüş, kimliğinden ve hedeflerinden kopmuş bir ülke tablosunu oluşturmak ve olgunlaştırmak, olgu haline getirmek vardır.

“ZEHİRLİ YILANLAR DELİKLERİNDEN BİRER BİRER SÜRÜNEREK DIŞARI ÇIKMAYA BAŞLAMIŞTIR”

ABD’de yayımlanan Foreign Policy Dergisinin seçimlerin kan gölüne döneceğine ilişkin 1 Ocak 2023 tarihli bühtan ve buruşuk açıklamasından sonra, bu kez de devreye İngiliz The Economist Dergisi girmiş, Türkiye’nin felaketin eşiğinde olduğunu ahlaksızca iddia etmiştir. Bunlar aleyhimize kurgular yapan küresel üst aklın ve melanetle çizilen büyük resmin tercümanı olan karanlık odakların husumet aparatlarıdır. 14 Mayıs seçimleri yaklaştıkça, Cumhurbaşkanımızın sözde kusurlu olan demokrasimizi tam gelişmiş bir diktatörlüğe sürükleyeceğini ileri süren The Economist Dergisi bu tip bir aparattır. Dikkat ediniz, Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimleri ufukta belirdiği andan itibaren zehirli yılanlar deliklerinden birer birer sürünerek dışarıçıkmaya başlamıştır.

16 Ocak 2023 tarihinde The Wall Street Journal Gazetesi’nde bir makalesi yayımlanan eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı, Türk’ün yaşayan hasmı, Kazıklı Voyvoda’nın bugünkü nesebi John Bolton mezkur makalesinde özet olarak şunları ifade etmiştir: ‘Batı’nın, Türkiye’deki muhalefetin yaklaşmakta olan Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde başarışansı elde etmesini sağlamaya yardım etmek için cesur bir adım atması halinde Erdoğan’ın durdurulma şansı söz konusudur. Muhalefetin etkili bir kampanya yürütmesi ve birlik içinde kalması halinde Erdoğan’ın seçimde yenilmesi mümkündür.’

Haydut çetesi Daltonlar bile bu soytarı Bolton’dan daha onurludur. Bolton’un bu zehirli ve zillet dolu sözlerini Joe Biden’in 2020 yılının Ocak ayında New York Times Gazetesi’ne verdiği demeçle eşzamanlı okuyup nasıl da üst üste çakıştığını görmek ve idrak etmek lazımdır. Biden, kısaca muhalif liderleri açıkça destekleyerek otokrat diye iftira attığı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı darbeyle değil seçimle devirmekten bahsetmişti. Sayın Erdoğan’ın bedel ödemesi gerektiğine vurgu yapmıştı. Cumhurbaşkanımıza bedel ödetmeye kalkışan tamı tamamına 85 milyon Türk vatandaşını karşısında bulacak, soysuz cüretinin ağır sonuçlarına katlanacaktır. İşte meydan işte millet, işte meydan işte er, kendine güvenen durmasın gelsin beri.

“ÖZELLİKLE İSVEÇ HÜKÜMETİNE HATIRLATIRIM Kİ, ALLAH TEKTİR, ORDUSU TÜRK’TÜR”

Yedi düvele, özellikle İsveç hükümetine hatırlatırım ki, Allah tektir, ordusu Türk’tür. İsveç’te geçen Cumartesi günü, bir sapık, bir manyak, bir şeytan piyonu Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde tüm uyarılara rağmen Yüce Kitabımızı yakmıştır. Bu azgın provokasyonu, bu nefret saçan eylemi ifade ve düşünce özgürlüğü olarak tevil edenler de aynısıyla suç ortağıdır. İsveç ve Finlandiya gibi İskandinav ülkeleri ABD’nin dublör ülkeleridir. Viking mantığı ABD’nin kovboy aklıyla bir ve beraberdir. Danimarkalı Rasmus Paludan isimli bir alçağın eline çakmak tutuşturup Kur’an-ı Kerim’in yakılmasını kışkırtanlar, bunu da Türkiye Büyükelçiliği önünde yaptıranlar çok sinsi ve silindir bir siyasetin tasarımcılarıdır. Kukla yakmış, kuklacılar da planlamışlardır. Kur’an-ı Kerim’in yakılması dini ve manevi hassasiyetlerimize kast eden bir saldırganlıktır. Bu saldırganlığı kınamak gerçekten yetersizdir.

Takdir ederseniz, biz bu ağır provokasyonun ardına iliştirilen siyasi hedefleri bazı ihtimalleri dikkate alarak görmek ve göstermek durumundayız. Birinci ihtimal, İsveç, kriz ve kaotik bir ortamın yaratılmasıyla birlikte NATO üyeliğinin sonlanmasına, değilse bile askıya alınmasına çanak tutmaktadır. Çünkü Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Kur’an-ı Kerim’in yakılmasına ifade özgürlüğü bahanesiyle izin veren bizzat İsveç hükümetidir. Lanetlediğimiz bu düşmanca eylemin siyasi ve diplomatik sonuçlarının öngörülmemiş olması, muhtemel gelişmelerin analiz edilmemesi A’dan Z’ye akıl dışılıktır.

“İSVEÇ VE FİNLANDİYA’NIN NATO ÜYELİĞİ TERÖRİZME VERDİKLERİ DESTEĞİN KESİLME ŞARTINA BAĞLANMIŞTIR”

NATO’nun geçtiğimiz yılın Haziran ayında düzenlenen Madrid Zirvesi’nden buyana İsveç’in Türkiye aleyhtarı tavrında, terör örgütü yandaşlarının gösteri ve protesto seyrinde sabırları zorlayan, hatta çatlatan bir yoğunluk gözlemlenmiştir. Halbuki anılan NATO Zirvesi’nde Türkiye, İsveç ve Finlandiya ortak bir mutabakat muhtırasına birlikte imza atmışlar, muhatap bu iki ülke terör örgütü PKK/YPG ile FETÖ’nün faaliyetlerini yasaklama sözü vermiştir. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği terörizme verdikleri desteğin kesilme şartına bağlanmıştır. Ancak bu desteğin bırakınız azalması veya kesilmesini, bilakis ve bilahare daha da arttığı ortadadır. Rusya ile Ukrayna arasında süregelen çatışmaların Kuzey Avrupa’ya sıçrama tehlikesi karşısında endişeye kapılan İsveç’in tahammülü olmayan bir kriz çıkararak Türkiye’nin tepkisini çekmeyi, bu sayede de Türkiye’nin reddiyle NATO üyeliğinin olumsuz sonuçlanmasını hedeflediği akla yatkın bir seçenek olarak karşımızdadır.

İkinci ihtimal ise, azgın Türk düşmanı John Bolton’un da gündeme getirdiği üzere, Türkiye’nin NATO’dan dışlanması amacıyla siyasi ve diplomatik bir iklimin oluşmasına destek vermek, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğine mesafeli duruşun faturasını eşgüdüm halinde ülkemize çıkarmaktır. Bu amaca yönelik adımlardan birisi terör örgütlerinin tahrik ve ihanet kampanyasının ilerletilmesi, diğeri de mukaddesatımıza vandal bir saldırının tertip ve tezahür etmesi için ortam açılmasıdır.

“BU SAATTEN SONRA İSVEÇ’İN NATO ÜYELİĞİ SUYA YAZILMIŞ YAZI KADAR GÜNCEL BİR KONU OLMAYA MÜSTAHAKTIR”

İki ihtimal de faşist, ırkçı, İslamofobi ve demokrasi karşıtıdır. Aslında hedef sadece Türkiye değil, tüm İslam alemidir. Hedef bir yönüyle medeniyetler kutuplaşmasını sertleştirmektir. Bu saatten sonra İsveç’in NATO üyeliği suya yazılmış yazı kadar güncel bir konu olmaya müstahaktır. MHP, kitabımıza el uzatan, buna hizmet eden, göz yuman, ortam hazırlayan kim olursa olsun, hem bu dünyada hem de Mahkemeyi Kübra’da mutlaka hesaplaşacak, bunlara asla taviz vermeyecektir. Viking uzantıları ardına efendilerini alsa da Türk’ün töresini, İslam’ın sancağını, mukaddesatımızın onurunu zedelemeye güç yetiremeyecektir. Türkiye’nin NATO üyeliğini tartışmaya açmak isteyenler varsa buyursun açsınlar, NATO’yla doğmadık, NATO’suz da çok şükür ölmeyiz. Kur’an-ı Kerim bir kağıttan ibaret değildir. Müşrik zihniyetlerin bunu bilmesinde, nefret objesine dönüşmüş kafalarına yerleştirmelerinde yarar vardır.

“RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN TEKRAR ADAY OLAMAYACAĞINI İDDİA EDENLER HUKUK CAHİLİ, DIŞ TAZYİK VE DESTEKLİ AYAK TAKIMIDIR”

MHP ve Cumhur İttifakı bu seçimleri tarihi bir önemde görüp canla başla hazırlanmaktadır. Fakat zillet ittifakı henüz Cumhurbaşkanı adayını bulup çıkaramamıştır. 26 Ocak 2023’te 11’inci altılı masa toplantısıİP’in ev sahipliğinde yapılacaktır. Kimi aday yapıp yapmayacakları, birbirlerine hangi yöntemlerle kazık atıp atmayacakları artık kendi bilecekleri bir şeydir. Milletimizin gündemi zillet değil, vatandır, bayraktır, bağımsızlıktır, 14 Mayıs demokrasi zaferidir. Türk ve Türkiye Yüzyılının mimarı Cumhur İttifakı’dır. Milli birliğin ve kardeşliğin adresi MHP ve Cumhur İttifakı’dır. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın tekrar aday olamayacağını iddia edenler hukuk cahili, dış tazyik ve destekli ayak takımıdır.”

Kaynak: ANKA Haber Ajansı