Ali Babacan: "iktidar Şu Anda Dar Gelirlinin, Sabit Gelirlinin Elinde Ne Var Gözünü Oraya Dikmiş Durumda"

Ali Babacan: "iktidar Şu Anda Dar Gelirlinin, Sabit Gelirlinin Elinde Ne Var Gözünü Oraya Dikmiş Durumda"

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, "İktidar şu anda dar gelirlinin sabit gelirlinin elinde ne var gözünü oraya dikmiş durumda. Gözünü zar zor geçinen vatandaşın cebine dikti. Hukuku askıya aldı, ekonomiyi deneme tahtasına çevirdi. Ekonomimizi ve ülkeyi sert bir duvara toslattı. Ve çareyi evladının temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan vatandaşlardan daha çok vergi almakta buldu. Tüm bu tablodan anladığımız; Sayın Erdoğan’ın 2017’den beri süregiden yönetiminin ekonomimizde oluştu

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, "İktidar şu anda dar gelirlinin sabit gelirlinin elinde ne var gözünü oraya dikmiş durumda. Gözünü zar zor geçinen vatandaşın cebine dikti. Hukuku askıya aldı, ekonomiyi deneme tahtasına çevirdi. Ekonomimizi ve ülkeyi sert bir duvara toslattı. Ve çareyi evladının temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan vatandaşlardan daha çok vergi almakta buldu. Tüm bu tablodan anladığımız; Sayın Erdoğan’ın 2017’den beri süregiden yönetiminin ekonomimizde oluşturduğu yıkımın bedeli, tarihimizin en ağır depremlerinden de daha büyük" dedi.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında ekonomideki son gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Basın toplantısında iktidara çağrıda da bulunan Babacan şöyle konuştu:

"BÜYÜK HATALAR YAPILIYOR VE BU HATALARIN CEREMESİNİ MİLLETİMİZ ÇEKİYOR"

"Seçimlerin ardından bir buçuk ay geçti. Yeni kurulan hükümetin icraatlarını yakından takip ettik, ediyoruz. Gelişmeleri iyi niyetle izliyoruz. Hükümetin kurulmasıyla beraber kabinede birkaç ismin olması gerçekten ülkemiz adına bizleri umutlandırdı ve o arkadaşlarımızın daha önce özellikle ekonomi tarafında, ekonomi yönetiminde bulunan arkadaşlarımızın kabinede olması Türkiye genelinde bir iyimserlik havası da oluşturdu ancak şu son haftalara baktığımızda bu arkadaşlarımızın önünün pek açılamadığı, bu arkadaşlarımızın icraatlarıyla alakalı aklındakileri, düşüncelerini tam da hayata geçirmediklerini, geçiremediklerini de bir yandan görüyoruz, takip ediyoruz. Bir buçuk aydır izliyoruz. Acaba geçmişten ders çıkarılır mı, sağ duyulu dengeli adımlar atılır mı diye bekledik ve açıklamalarımızı hep erteledik bugüne kadar. Ama bugün bakıyoruz ki artık durum acil. Acil diyorum çünkü büyük hatalar yapılıyor ve bu hataların ceremesini milletimiz çekiyor. Özellikle 2017 sonrasında uygulanan hatalı politikaların daha da artarak devam etmesi vatandaşlarımızın büyük bir yoksulluğa ve sefalete düşmesine sebep oluyor. Sayın Erdoğan ve ekibi kâh gece yarısı kararnameleriyle kâh yasal düzenlemelerle zam üstüne zam yağdırıyorlar, vergi üzerine vergi ekliyorlar. Bir yandan sözüm ona "Müjde" deyip maaşlara zam yapıyorlar. Diğer yandan tüm o müjdelerin bedelini yine vatandaşlarımıza dönüp acı reçeteleri de ödetiyorlar. Seçim öncesindeki fütursuz akıl dışı uygulamalarının bedelini seçim sonrasın da yine dar gelirli ve sabit gelirli vatandaşlarımızdan tahsil ediyorlar. Enflasyonla mücadele etmek yerine enflasyonu katmerleyecek adımlar atıyorlar.

"BUNLAR DURMADAN ÇUVALDIZI MİLLETE BATIRIYORLAR. KENDİLERİNE BAKIYORUZ HİÇ İĞNE YOK"

Bir ülkenin bütçesinde bir dengesizlik oluştuğunda tabii ki o dengesizliği kapatacak tedbirler gerekir. Bu tedbirler nedir? Gelir arttırıcı tedbirler veya gider azaltıcı tedbirlerdir. Çok basit bir matematik bu. Bütçe açığınız büyüdüyse harcamalarınızı kısmanız lazım, gelirlerinizi arttırmanız lazım. Şu ana kadarki alınan tedbirlerin hepsi harcamaları arttırıcı yöndeki adımlar. Veya vergileri arttırarak bütçe açığını azaltma çabası. Bugüne kadar tek bir tasarruf tedbiri duymadık. Elleri hiç tasarrufa gitmiyor. Hani bir söz vardır; iğneyi kendine çuvaldızı başkasına diye. Bunlar durmadan çuvaldızı millete batırıyorlar, kendilerine bakıyoruz hiç iğne yok.

"‘NAS MI FAİZ Mİ’ DİYE SORAN SİZ DEĞİL MİSİNİZ?"

Geçtiğimiz bir buçuk ay süreye şöyle bir baktığımızda görüyoruz ki Sayın Erdoğan seçimlerden önce vatandaşlarımıza gerçekleri söylemedi. Seçimlerden hemen önce "Bu kardeşiniz iş başında oldukça faiz artmayacak, düşmeye devam edecek" diyen Erdoğan seçimlerden hemen sonra Merkez Bankası'nın bugüne kadar bir defada yaptığı en büyük faiz artışının önünü açtı. Merkez Bankası faiz yüzde 8,5'tan yüzde 15'e çıktı.

Sayın Erdoğan siz meydanlarda verdiğiniz sözü Ankara'ya dönünce unuttunuz. "Faiz artmayacak inecek" dediniz faiz artışının önünü açtınız. Seçim dönemi atıp tuttunuz sonra bir daha arkanıza bakmadınız. Şimdi soruyorum; bu halkı aldatmak değil de nedir? "Nas var bize ne oluyor" dediğiniz için Allah’tan af dileyecek misiniz acaba? Ya da "Kusura bakmayın sizi yanılttım" diyerek vatandaşlarımızdan özür dileyecek misiniz? Nas mı faiz mi diye soran siz değil misiniz?

"ERDOĞAN SEÇİMİ KAZANDI AMA HELALİNDEN KAZANMADI. İNSANLARI ALDATTI. MONTAJ VİDEOLARI GERÇEK GİBİ GÖSTERDİ"

Bir ay içerisinde tam yüzde 30'luk bir kur artışı var. Yüzde 30'luk bir devalüasyon var. Şimdi size soruyorum; bu halkı aldatmak değil de ne? Seçimden önce doları 20 liranın altında gösterip seçimden sonra 26 liraya salıvermek ne? Aldatmak değil mi? Erdoğan seçimi kazandı ama helalinden kazanmadı. İnsanları aldattı. Montaj videoları gerçek gibi gösterdi. Devletin tüm imkanlarını sadece kendisine ve partisine kullandırdı. Adil olmadı, şeffaf olmadı. İşte bunun için diyorum ki; helalinden kazanmadı. Sözüm ona "Benim alanım ekonomi ben ekonomistim" dedi, bir tez uydurdu ve şimdi de koskoca ülkeyi o akıldışı tez uğruna yakıp geçiyor. Bir kere daha tekrar edeyim; yüksek faiz sonuçtur, sebebi Erdoğan'dır. Yüksek enflasyon sonuçtur, sebebi Erdoğan'dır. Yüksek döviz kuru sonuçtur, sebebi Erdoğan'dır. Çünkü siz Allah’ın verdiği aklı kullanmazsanız, ilimle bilimle bu ülkeyi yönetmezseniz sonu böyle hüsrandır.

"MERKEZ BANKASI'NDA BAŞKAN DEĞİŞİKLİĞİ DIŞINDA ŞUANA KADAR HİÇBİR DEĞİŞİKLİK YOK"

Ehliyet ve liyakat iddiaları da boşa çıkmış durumda. İtibarı sıfırlanmış Merkez Bankası'na yeni bir başkan atanırken eski Merkez Bankası başkanı BDDK'nın başına getirildi. Bankacılık düzenlemeleri yapmakla görevli en az Merkez Bankası kadar önemli bankaları denetlemekle de yükümlü olan BDDK'nın başına enflasyon patlarken Merkez Bankası'nın başında olan kişiyi getirdi. Merkez Bankası'nda da başkan değişikliği dışında şu ana kadar hiçbir değişiklik yok. Başkan yardımcıları ve para politikası kurul üyeleri yerinde duruyor.

"TÜİK VERİLERİNE OLAN GÜVENSİZLİK ARTIYOR. TÜİK İLE İLGİLİ DE BİR ŞEY DUYMADIK, BİR KADRO DEĞİŞİKLİĞİ DUYMADIK"

Şeffaflık olmayınca enflasyon başta olmak üzere TÜİK verilerine olan güvensizlik artıyor. TÜİK ile ilgili de bir şey duymadık, bir kadro değişikliği duymadık. TÜİK verilerine siz güveni arttıracak adımlar atmazsanız olmaz. Haziran sonunda TÜİK'in açıkladığı yıllık enflasyon yüzde 38, ENAG'ın bağımsız enflasyon araştırma kuruluşunun açıkladığı enflasyon yüzde 108. İnsaf. Arada 70 puan fark var bir iki puan değil. Gerçekten tam bir kepazelik. Yetmedi. Gizli kapaklı arka kapı döviz satışlarını açıklamak ya da şeffaflaştırmak bir yana dursun seçimlerden sonra bu uygulamayı da aynen devam ettirdiler. Gerçekten çok yazık.

“İKTİDAR ŞUANDA DAR GELİRLİNİN, SABİT GELİRLİNİN ELİNDE NE VAR GÖZÜNÜ ORAYA DİKMİŞ DURUMDA”

İktidar şu anda dar gelirlinin sabit gelirlinin elinde ne var gözünü oraya dikmiş durumda. Gözünü zar zor geçinen vatandaşın cebine dikti. Hukuku askıya aldı, ekonomiyi deneme tahtasına çevirdi ve ekonomimizi ve ülkeyi sert bir duvara toslattı. Ve çareyi evladının temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan vatandaşlardan daha çok vergi almakta buldu.

"TASARRUFA KÜLLİYEDEN BAŞLAYIN"

Şu andaki hükümete kulağını açıp söyleyeceklerimi dinlemesini özellikle tavsiye ediyorum. Ne yapacağız? Nasıl düzelecek bu iş? Anayasa'nın gereği olan Ekonomik ve Sosyal Konseyi derhal toplayın. Unutmayın istişare mekanizmalarını işletmezseniz isabetli karar alamazsınız. Şu ana kadar siz hangi istişare mekanizmasını işlettiniz? Kurumları güçlendirin. Sadece birkaç isim değişikliği yetmez her kademede yetkin, dürüst insanların önünü açın onlara yer verin. Bütçede, Türkiye Varlık Fonu’nda, KİT'lerde, kamu özel iş birliği projelerinde ve kamu bankalarında ötelenen ve gizlenen açıklarışeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşın. Devleti batırma projesi olan, enflasyonun bundan sonraki enflasyonun da en önemli sebeplerinden birisi olacak olan Kur Korumalı Mevduatı da bir plan dahilinde artık sonlandırın. Tasarrufa külliyeden başlayın. Cumhurbaşkanlığı envanterindeki uçakların ve araçların sayısını azaltın. Kamu görevlilerin çok yerden maaş almasına son verin. Yolsuzluğun, haksızlığın ve vurgunun kaynağı haline gelmiş olan kamu ihale mevzuatını tümüyle çöpe atıp yepyeni Avrupa Birliği sistemine uygun bir kamu ihale mevzuatı getirin Türkiye'ye. Kaynakları Kanal İstanbul gibi rant projeler için değil, GAP, DAP, KOP ve DOKAP kapsamındakiler başta olmak üzere tarımsal sulama projelerini de kullanın. Şeffaflık iddialarınızda samimi olmak için yolsuzluk, rüşvet, yasal olmayan yollarla yurt dışına çıkarılan kamu kaynaklarının getirilmesi sürecini başlatın. Siyasi etik yasasını hemen çıkarın. Varlık fonu gibi paralel hazine uygulamalarına derhal son verin. Sözde değil özde şeffaflığa TÜİK hesaplarından başlayın. TÜİK'in kadrosunu derhal değiştirin. Mali disiplin iddianızda samimiyseniz, "Mali Kural" uygulamasını hayata geçirin. Tüm kurumları Meclis ve Sayıştay denetimine açın. Milletin sofrasındaki ekmekten, banyosundaki temizlik malzemelerinden, cebindeki telefondan, elinizi çekin. İmar planlarında oynamalar yaparak oluşan rantları kapsamlı ve etkili bir biçimde vergilendirin. Beyana tabi gelir unsurlarının kapsamını genişletip, dolaylı vergilerin ağırlığını azaltın. Kayıt dışılıkla etkin bir şekilde mücadele ederek, kayıt dışılığı OECD ortalamasının altına indirin. Bu mücadeleden elde edilecek kaynakları toplumun en kırılgan kesimlerini desteklemek için kullanın. Kamu borçlanmasında ve kamu garantilerinde kur, faiz, likidite, re-finansman ve kredi risklerinin basiretli biçimde yönetimi için daha bağlayıcı ilke ve kurallar getirin. Tüm bunları yapmak için gün bugündür. Yarına ertelemeyin. Bu ülkenin, bu milletin, daha da derin bir yoksulluğa gömülmesine sebep olmayın.

"SAYIN ERDOĞAN'IN 2017'DEN BERİ SÜREGİDEN YÖNETİMİNİN EKONOMİMİZDE OLUŞTURDUĞU YIKIMIN BEDELİ TARİHİMİZİN EN AĞIR DEPREMLERİNDEN DE DAHA BÜYÜK"

Sözlerimi 20 Kasım 2020 günü yine bu salonda yaptığım konuşma ile sonlandırmak istiyorum. Bakın ne demişim: "Yangın büyük. Belki söndürmeye çalışıyorsunuz ama geride bir enkaz var. Tedbir almazsanız, yangın tekrar çıkacaktır. Biz uyarılarımızı ve tavsiyelerimizi, bu ülkede yeniden yangınlar çıkmasın, insanlar yeniden yoksulluğa mahkum olmasın, mevcut kriz daha da derinleşmesin diye açıkça ve samimiyetle söylüyoruz. Daha önceki uyarılarımıza dikkat etmediğinizde, ülkeyi ne hale düşürdüğünüzü, herhalde artık açık bir şekilde görüyorsunuz." Evet böyle söylemiştim. Bugün yangın maalesef daha da büyük. Ağır bir yıkımın altındayız. Sayın Erdoğan 8 Temmuz günü Bayburt’ta 6 Şubat depremlerinin ülkemiz ekonomisine maliyetinin 104 milyar dolar olduğunu söyledi. Yani damat-kayınpeder el ele gizli saklı sattıkları 130 milyar dahi değil. Tüm bu tablodan anladığımız; Sayın Erdoğan’ın 2017’den beri süregiden yönetiminin ekonomimizde oluşturduğu yıkımın bedeli, tarihimizin en ağır depremlerinden de daha büyük.

"MECLİSTEKİ BÜTÜN MİLLETVEKİLLERİNİN BİR DAYANIŞMA İÇERİSİNDE ŞU ANDAKİ HUKUKSUZ UYGULAMAYA KARŞI NET BİR DURUŞ ORTAYA KOYMASI LAZIM"

Babacan konuşmasının sonunda gazetecilerin, "7500 lira emekli maaşı alan emeklilerin sıfır zam alacak olmaları, “MTV’ye getirilen ek vergi”, “TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın tutukluluğu” ve “bazı festival ve konserlerin iptal edilmesi” ile ilgili sorularını da şöyle yanıtladı:

“CAN ATALAY’LA İLGİLİ ADALETSİZLİK, HUKUKSUZLUK OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ”

"Öncelikle Can Atalay ile ilgili konuda bizim Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanımız Mustafa Bey biliyorsunuz kendisine gitti Silivri'de ziyaret etti. Meclisteki bütün milletvekillerinin bir dayanışma içerisinde şu andaki bu hukuksuz uygulamaya karşı net bir duruş ortaya koyması lazım. Çünkü mevzuata baktığımızda; milletvekili olmanın haklarıyla ilgili hem Anayasa'ya hem yasaya baktığımızda burada biz bir adaletsizlik, hukuksuzluk olduğunu görüyoruz.

Kültür sanat ile ilgili konuları izliyoruz. Bunların gerekçesiz olarak iptali temel haklarla çelişen bir durum. Haklı ve açıklanan bir hukuki gerekçesi varsa söylesinler anlayalım. Ama gerekçesiz iptal bir temel hak sorunu.

“EMEKLİLERLE İLGİLİ BÜYÜK BİR DENGESİZLİK VAR”

Emeklilerimizle alakalı büyük bir dengesizlik var. Büyük bir adaletsizlik var. Sistem tamamen alt üst oldu. İşin tekniğini bilenler tarafından çalışılmıyor. Sağdan soldan gelen talepler bir kişiye gidiyor.

“MTV ANAYASAL AÇIDAN İNCELENMELİ”

Motorlu Taşıtlar Vergisiyle alakalı konu Anayasal açıdan incelenmeli bakılmalı. Temel ilke; geriye dönük vergi uygulaması diye bir şey olmaz."

"6 PARTİNİN BİR BUÇUK YIL BERABER VE YAKIN ÇALIŞMIŞ OLMASININ DA GETİRDİĞİ BİR DİYALOG VE İRTİBAT ZEMİNİ VARDIR. BU ZEMİNİN SICAK TUTULMASINI HEP ÖNEMSİYORUZ"

Babacan, Millet İttifakı hatırlatılarak "Neden bu ittifak sürecini sürdürmüyorsunuz, toplumun umudu olmuyorsunuz" sorusunu da şöyle yanıtladı:

"Bizim bugüne kadar bu ittifakla alakalı bir açıklamamız olmadı. İttifaklar hukuken seçim öncesi. Seçim öncesi seçim ittifakı kuruluyor. Dolayısıyla seçimden sonra bir gönüllü iş birliği aslında bu. Seçimlerden hemen sonra yaptığımız pek çok açıklamada da diğer siyasi partilerle olan iş birliği zeminini, diyalog zeminini kıymetli bulduğumuzu ifade ettik. Bu zemin duruma göre, şartlara göre her zaman kullanılabilecek zemindir. 6 partinin bir buçuk yıl beraber ve yakın çalışmış olmasının da getirdiği kurumsal olarak ve şahıslar arasında da bir diyalog ve irtibat zemini vardır. Bu zeminin sıcak tutulmasını biz hep önemsiyoruz."

Kaynak: ANKA Haber Ajansı