Behzat Ç., Anıtkabir nöbetinde!

Behzat Ç., Anıtkabir nöbetinde!

Behzat Ç’nin sansürsüz devam edeceğini açıklayan Erdal Beşikçioğlu, “Neden Ankara?” sorusuna şu yanıtı verdi: Bir arkadaşım, İstanbul'a gelsene, bak burada Boğaz var, neden Ankara?” dedi. Ben de “Burada da Anıtkabir var. Birinin de onu beklemesi lazım” de

Ayakkabı da son moda !



Geçen cuma günü final bölümüyle televizyon macerası biten kült dizi Behzat Ç.’nin başrol oyuncusu Erdal Beşikçioğlu, hayatı ve ülke gündemi hakkında çarpıcı açıklamalar yaptı, dizinin sevenlerine güzel bir haber de verdi: Behzat Ç. sansürsüz devam edecek.


İşte Erdal Beşikçioğlu'nun o açıklamaları... 

CANIMIZI ÇOK SIKTILAR”

Türkiye'de televizyon çok hakim bir konumda olduğu için bir süre sonra sizin gerçek kimliğinizle yarattığınız karakter kimliğinizi birbirine karıştırıyorlar. Bana Behzat Bey dedikleri zaman çok sinirliyorum. Ben Behzat değilim, Behzat da bey değil. Siyasetçiler de bunu yapıyor. Bu konuda bizim çok keyfimiz kaçtı. Siz bir hikaye anlatıyorsunuz, bir karakter yaratıyorsunuz ama bir süre sonra gerçeklik duygularınız sorgulanmaya başlayınca o zaman siz de karakter konusunda geriye çekilip biraz daha göstermeci bir şekilde oynuyorsunuz. Behzat Ç.'nin üç yılına baktığınız zaman oyuncuların oynama biçimi ile ilgili değişikliği açıkça görebilirsiniz.

“DİZİNİN BİTMESİNE ÜZÜLMEDİM”

Behzat Ç.'nin bitmesine hiç üzülmedim. Çünkü 3 senedir bir şekilde evlere konuk olmak için kendimizi zorladık biz. Saat 20:00'de başlayan bir iş 22:00'ye geldi, 23:00'e geldi, ondan sonra da yaş sınırı konuldu. En çok ‘biplenen’ dizi de Behzat Ç. Suçluların arasında yaşayan bir adamın beyefendi diye konuşması inandırıcı olur mu? Buna o gözle bakmak gerek.

BEHZAT Ç. BUNDAN HER AY SİNEMADA

Behzat Ç. bitmedi. Televizyonda özgür bir söylem içerisinde olmamız çok güç, bu yüzden bu mecrada istediğimiz işi yapmamız mümkün değil. Son bölümü çektikten sonra Serdar Akar'la 8-10 salonlu sinemalar var, bütün bir yıl boyunca bir salonu bize tahsis etsinler, her ay bir tane Behzat Ç. çekip bu salonlarda sansürsüz olarak seyirciyle buluşturalım diye konuştuk. Serdar Abi, dizinin yapımcısıyla da senaristlerle de konuşacaktır. Ancak hepsinden önce Ankara Yanıyor'u çekip sinemada ne kadar özgür olduğumuzu görmemiz lazım.

“SANSÜRSÜZ DEVAM EDECEK”

Behzat Ç. bitmedi. Televizyonda özgür bir söylem içerisinde olmamız çok güç, bu yüzden bu mecrada istediğimiz işi yapmamız mümkün değil. Son bölümü çektikten sonra Serdar Akar'la 8-10 salonlu sinemalar var, bütün bir yıl boyunca bir salonu bize tahsis etsinler, her ay bir tane Behzat Ç. çekip bu salonlarda sansürsüz olarak seyirciyle buluşturalım diye konuştuk. Serdar Abi, dizinin yapımcısıyla da senaristlerle de konuşacaktır. Ancak hepsinden önce Ankara Yanıyor'u çekip sinemada ne kadar özgür olduğumuzu görmemiz lazım.

EN SEVDİĞİ BEHZAT Ç. SAHNELERİ

Beynindeki bebek sahnesinin çekimlerinin çok zorlu olduğunu ama ortaya özel bir iş çıktığını söyleyen Beşikçioğlu, kendisi için özel olan diğer sahneleri de şöyle anlattı: Canan'la (Ergüder) oynadığımız “Biz de mutsuz olalım” sahnesi, Akbaba'nın en son “Ben oldum cinayet” dediği sahne, birinci ve ikinci sezonun final sahneleri benim için özeldi. Beş Behzat'ın olduğu ve tüm bölümün bir evde geçtiği bölümler de baştan sona güzel işlerdi.

NEDEN ANKARA?

Bir gün bir arkadaşım “Ankara'da ne işin var senin? İstanbul'a gelsene, bak burada Boğaz var” dedi. Ben de “Burada da Anıtkabir var. Birinin de onu beklemesi lazım” dedim. Zaten insanlar Boğazı ayda 3-4 kere görebiliyor. İstanbul'da hayatının çoğunu trafikte geçiriyorsun, dışarı çıkamıyorsun. Ben de daha net durumlardan hoşlanan biriyim, İstanbul'un karışık durumunu çok sevmiyorum.

AKİL İNSANLAR ŞEHİT AİLELERİNİ ANLAYAMAZ

Erdal Beşikçioğlu, Akil İnsanlar Heyeti'nin çalışmalarını ise şöyle değerlendirdi: Akillerle iyi olabilecek bir şey bence mahvedilmek üzere. Oradaki hiçbir akil insan şehit ailelerini anlayamaz. Mutlak barış elbette olmalı ama barışın olması için verilen tavizler de çok önemli. Şu anda bu barış sürecinin pazarlığının ne olduğu bilinmiyor, bence bu çok önemli. Her ne koşulda olursa olsun Cumhuriyet çocuğu olarak yetiştirildik biz.

İSTANBUL TİYATROYU BİTİRDİ

* 24 saat tiyatronun içinden çıkmıyorduk. Çünkü akşam eve gitmek de sabah tiyatroya gelmek de çok tehlikeliydi. 
* Mesleğin ne kadar önemli olduğunu bana Diyarbakır Devlet Tiyatrosu öğretmiştir. 
* Diyarbakır'dan sonra askere gittim. Askerlikte de bana “Senin hizmet ettiğin bölgeye biz savaş açtık, sen de savaşacaksın” dediler ve beni Yüksekova'ya gönderdiler. “Ben sanatçı adamım, savaşmayı bilmem” desem de “Sen oraya lazım olacaksın. Orada moral motivasyonu arttırırsın” dediler. Gittim oraya, herhalde ben burada bir tiyatro yaparım diye düşünürken benden sahne organizasyonu olarak bir tane aç-aç düzenlememi istediler. 
* Türkiye'de tiyatro bir tüketim aracı olarak lanse edilmeye başlandı. Bunun öncülüğünü de İstanbul yaptı. İstanbul'da 3-5 arkadaş bir dizide bir araya geliyorlar, bir tane oyun buluyorlar ya da birileri oyun yazıyor, sadece seyirciyle buluşmak için tiyatro yapıyorlar.
* Oysaki tiyatro bir sanattır, bir felsefesi vardır. İstanbul'da büyük bir yüzde bu sanat kavramını tiyatrodan almış durumda.