ONLAR “TETİKÇİ” DEĞİL HİZBULLAHİLERDİR

Mustafa Yıldırım

Onlar, İmam Humeyni’yi tek “rehber” olarak tanıyan ve onun emriyle kurulan al-Kudüs Kuvvetleri – Uluslararası İslam Ordusunun askerleri, Türkiye’de Hatt-ı İmam Humeyni’ye sadık bir devlet kurmak için savaşanlardır

MUSTAFA YILDIRIM
 
ONLAR “TETİKÇİ” DEĞİL HİZBULLAHİLERDİR
Onlar, İmam Humeyni’yi tek “rehber” olarak tanıyan ve onun emriyle kurulan  al-Kudüs Kuvvetleri – Uluslararası İslam Ordusunun askerleri, Türkiye’de Hatt-ı İmam Humeyni’ye sadık bir devlet kurmak için savaşanlardır.
 Onlar, Afganistan’da, Bosna’da, Kafkasya’da, Türkiye’de şahadete ermeye yeminli, Cuma namazlarından sonra zincir eylemle düzenleyenlerdir.

Rehber İmam’ın kızını Mumcu öldürülmeden bir ay önce, “Yaşasın Hizbullah” nidalarıyla İstanbul’da getirip konuşturan, “Tam bir Salman Ruşdi” diye Turan Dursun’u işaret edenlerdir.
Sepah’ın (İnkılap Muhafızları) Al-Kudüs Kuvvetleri cellatlarıyla işbirliği içinde Çetin Emeç’i cezalandıran; Humeyni’yi rehber olarak tanımayıp Türkiye’ye sığınanları sepah işkencecilerine teslim eden, sonra da Yalova’ya gömenlerdir.
Al-Kudüs Kuvvetleri komutanlarının isteğiyle Muammer Aksoy’a, Turan Dursun’a, Bahriye Üçok’a İslamın hükmünü uygulayanlardır.

Komutan Ahmedi Vahidi’nin emriyle Humeyni Hattı’na muhalefet eden Suudileri cezalandırmak için Suudi; Mısır’ı cezalandırmak için Mısırlı; Irak’ı cezalandırmak için Iraklı diplomatı Ankara’da öldürenlerdir. Hacca gidenlerin sayısını kısıtladığı için Diyanet Vakfı’nı bombalayıp yakanlardır.

1992’de İsrailli diplomatı otomobiliyle birlikte havaya uçurup, aynı yerde yoldan geçen yurttaşlarımızı öldürdükten sonra “Bu olay Türkiye’nin laik yönetimine ders olsun” diye bildiri yayınlayanlardır.
Onlar, Ankara’da Amerikalı teknisyeni kamyonetini bombayla uçurup öldürerek “Büyük Şeytan”a ders veren al-Kudüs Kuvvetleri ameliyatçılarıdır.
Yayın yoluyla 1992-1993’ü “İslami Direniş Yılı” ilan eden ve
Türkiye’nin nasıl sarsıldığı görülecektir” diyerek eylemlerini önceden bildirenlerdir.
Mumcu suikastından bir ay önce Al-Kudüs Kuvvetleri komutanlarının isteğiyle İranlı direnişçiyi sepah işkencecilerine teslim edenlerdir.
*
İmam Humeyni’nin katil fetvasına karşı çıkan Turan Dursun’un öldürülmeden kısa süre önce, “Muammer Aksoy’un İslamcı kesimler tarafından yargı konusu yapıldığına kesinlikle eminim. Ve birçokları ‘163. madde kaldırılsın’ derken Muammer Aksoy, ‘Hayır. 163. madde kaldırılamaz. Bu Türkiye’nin laikliğine en büyük tuzaktır’ diyerek sesini olabildiğince yükseltmiştir” diye belirttiği Hatt-ı Humeyni ameliyatçılarıdır onlar.

Öldürülmeden birkaç ay önce faili meçhul deyip geçmeyerek “Prof. Muammer Aksoy, Doç. Bahriye Üçok, ga­ze­teci Çetin Emeç ve yazar Turan Dursun gibi aydınların canla­rını alan İslamcı terör” diye yazan Uğur Mumcu’ya kıyarak“Türkiye’nin nasıl sarsıldığı görülecektir” sözlerini yerine getirenlerdir.
İstanbul’a gelen al-Kudüs Kuvvetleri komutanının emriyle Mumcu’nun öldürülmesinden 3 gün sonra Kamhi’ye “Allah rızası için”  suikast düzenlediklerini söyleyen “İslami Hareket Süreci” ameliyatçılarıdır.

Onlar, İmam Humeyni’nin fetvasına uyarak“Kudüs Günü -İslamın Uluslararası Direniş Günü”nde  “Yaşasın Şeriat! Yaşasın Hizbullah! Kahrolsun laik – Kemalist diktatörlük!” diyenlerdir.
Ayetullah Sanei’nin katil fetvasına uyarak, İstanbul’da, 20 bin kişinin “Yaşasın Hizbullah!” haykırışları arasında, “Her ne pahasına olursa olsun İslam’ın hükmünü Aziz Nesin’e icra edeceğiz ve onun cezasını vereceğiz!” diyen açık sözlü Hatt-ı İmam Humeyni erleridir onlar.

Onlar, hüküm uygulandıktan sonra yayın yoluyla “Halkın Sivas olaylarında Hizbullahi hedefler doğrultusunda, devrimci Müslümanlarlabirlikte hareket etmesi önemli bir gelişmedir” diyen erleridir.
İslam inkılâbının önünde engel olarak gördükleri Prof. Ahmet Taner Kışlalı’yı bombayla parçalayan; 1997-1999 arasında Kürt Hizbullahi örgütünü dağıtan, binlerce Hizbullahiyi tutuklatan Gaffar Okkan’ı cezalandıran ameliyatçılardır onlar!
Onlar, Sultanahmet Camii önüne binlerce Hizbullahiyi toplayıp Ahmedinejad’a “Sardar! Sardar!” diye bağırtanlardır. 
Onlar,“Büyük Şeytan Amerika”nın tetikçisi–taşeronu diyerek aşağılamaya çalıştığınız, eylemlerini, suikastlarını inkâr etmeyen Hatt-ı Humeyni Hizbullahileridir.

Onların baş koydukları yol, 1979’dan bu yana Türkiye’nin dört bir yanını inleten şu haykırışlarıyla bellidir:“Yaşasın Hizbullah!” “Yaşasın Şeriat!”“Zafer İslamın!”“Müslüman Türkiye!”, “Şeriat gelecek zulüm bitecek!”, “Muhammedin ordusu kafirlerin korkusu!”, “Laikliğe son!”, “İkiyüzlü Laik Türkiye Cumhuriyteti!”, “Laik düzen yıkılacak!”
Onlar, Uğur Mumcu’ya karşı öfkeleri bir türlü dinmeyen, suikasttan yıllar sonra bile “Sakıncalı piyadeydi! Şimdi oldu sakıncasız piyade... Uğurlar ola! Uğurlar ola!” diye yazabilenlerdir.
*
CIA ve yerli ortakları yerine, Hizbullahilerce öldürülünce sizin canlarınızın kahramanlıkları eksilmez.
Emredeni, yetiştireni belliyken, “Hayır bilinmiyor!” diye diye, “Hepimiz Hizbullahiyiz!” haykırışlarıyla yürüme yollarını açarsınız.   
Yeni koloniciliğe karşı duranların, işlerine geldiğinde “Büyük Şeytan” ile kol kola giriveren Hizbullahilere, al-Kaida’ya, Silahlı İslami Cephe’ye gereksinimi yoktur ve ilke bellidir:
Bağımsızlık yolunda yürüyenlerin savaşımı da bağımsızdır; karanlığa değil, aydınlığa doğru ilerler!
 
DAVADA ZAMAN AŞIMI YOKTUR!
 
Mumcu’nun ısrarla belirttiği gibi olaylar, kanıtlar bilgisine sahip olmadan, kimi zaman salt medyada görünmek için, fikir-yorum-manşet yaratanlar, al-Kudüs Kuvvetlerine bağlı Hizbullahilerin yargılandığı davanın zaman aşımından düşeceğini dillendiriyorlar ve hatta yürüyüşlerle bu görüşü desteklemeye çabalıyorlar.
Kişi kendisi yanılabilir; ama kitleleri yanıltmak ağır sorumluluk yaratır. Hizbullahilerin yargılandığı dava düşmez; çünkü

1) Yakalananların davası mahkûmiyetle sonuçlanmış, Yargıtay’ca onaylanmıştır.
2)Yakalanamayanlar (Örgütü Tahran’dan yönetenler de aralarında)  için yeni dosyayla dava açılmıştır.
3)Yakalanamayanlar için ayrıca Interpol’de kırmızı arama bülteni çıkarılmıştır.
Özellikle, Uğur Mumcu arkadaşımızdır; yakınımızdır, diye haber yayanlara düşen görev, ortalığı bulandırmak değil; kaçak kişilerin izini sürmektir.