Laz Ziya’ları çoğaltmalıyız…

İki üç kez kafasına, suratına taş darbesi alınca kızmış hazret, o da bir taşı kapmış (meşru müdaafaya geliyoruz işte burada) kafasına kafasına indirmiş.

Palalı yiğidimiz tutuksuz yargılanıyor. Hakkında istenen 27 yıl cezaya bakmayın, meşru müdafaadan beraat edecektir. Kaçma şüphesi yok diye salıverildi, o da kaçtı. “Gel koçum, sana dokunmayacağız,” dediler. Geldi.

Şimdi sırada Laz Ziya var. Hani şu fotoğraf çekmek için İstanbul’a gelen ABD’li Sarai öldüren katil.

Hürriyet’ten Ayşegül Usta’nın haberi…

Mahkemede verdiği ilk ifadesinden edinebildiğim ipuçlarına göre, Laz Ziya da her an bırakılabilir. Neredeyse adamcağız ölümden dönmüş. Ethem Sarısülük’ü öldüren polis için devletin en üst kademelerinden “meşru müdafaa” savunması geldiğine göre, Laz Ziya’ya da bir kıyak geçerler artık.

Ne diyor ifadesinde Laz Ziya? “Suçu işledim ancak iddia edildiği şekilde işlemiş değilim.” Ceza indirimi için birinci adım: Suçunu itiraf etti, hafifletici neden.

İkinci hafifletici neden: “Kafam iyiydi. Onu gördüğümde üzerinde kısa bir atlet vardı. Yarı çıplak gibiydi.” Tahrik var.
Üçüncü hafifletici neden: “Elindeki cep telefonu ile alnıma, iki kaşımın arasına vurdu.” Kesinlikle indirim nedeni.
Dördüncüsü: “Bunun üzerine kadını ittim. Benim itmem sonucu yere düştü. Yerden kaldırmak istedim, ancak bana elindeki taş parçasıyla tekrar vurdu.” Bak sen şu Sierra’nın yaptığına. Taşla tecavüzcüsünün, katilinin kafasına vuruyor. Adam üstelik de yardım etmeye çalışırken, indirim…

Artık saymıyorum. Devam: “Kadını bacaklarından tutarak surların içerisinde sürekli kaldığım yere doğru çektim. Bana vurmasın diye bileklerinden tuttum. Bu arada ayaklarıyla cinsel organıma vurdu.” Kaltak ölümü hak etmiş(!). Ne demek öyle seni kurtarmak için bacaklarından çeken masum bir adamın cinsel organına ayaklarınla vurmak? Ayaklarını bırakıp bileklerini tuttuğu için bunu yapmış olmalı. İndirim…

Zavallı Laz Ziya bu sırada kuru sıkı tabancasını yere düşürmüş, onu almaya çalışırken vahşi kadın yerden kaptığı taşı yine katilinin suratına patlatmış. Ziya ne yapsın? Hala sabırla bekliyor, ama kadın vahşi, acımasız. Ha bire, fırsat buldukça vuruyor taşı. İndirim…

İki üç kez kafasına, suratına taş darbesi alınca kızmış hazret, o da bir taşı kapmış (meşru müdaafaya geliyoruz işte burada) kafasına kafasına indirmiş.

Vahşi Sarai Sierra da oracıkta ölmüş.

Tecavüz de etmemiş Laz Ziya, olay sırasında boşaldığı için, menileri bulaşmış olabilirmiş.

Pantolonunu bile çıkarmadan menilerinin bulaştığını da iddia edecektir elbet, hakkı.

Hatırlamıyor da olabilir, indirim nedeni sayılır mı dersiniz?

Mahkeme, bu kadar yalanın ardı ardına sıralanmasından rahatsız olmuş ki, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Gözlem İhtisas Dairesi’ne sevk etmiş.

Adli Tıp Kurumu’nun bu konuda vukuatı çok biliyorsunuz. Kurban psikolojik olarak herhangi bir travma geçirmemiştir, diye bir karar da verebilir. Hatta kendi rızasıyla birlikte olmuştur hükmüne de varabilir.

Hani örümceklerde olur ya, dişi ile çiftleşen erkek ölür. Burada kadın ölüyor, bu ülkenin kadın dokusuna uygun olarak.
Laz Ziya’nın birkaç şansızlığı da var, onları da eklemek gerek. Mesela devlet memuru filan olsaydı, amiri soruşturma izni vermezdi, oldu bitti kurtulurdu. Bir diğer şanssızlığı, zavallı Laz Ziya’nın arkası sağlam değil, tinerci arkadaşlarından başkası yok yardım edecek. Son olarak da zavallı Laz Ziya tutup da bir Amerikalı öldürdü. Bizimkiler affetse Amerikalılar işin peşini bırakacağa benzemiyor. Müttefikleri de kızdırmamak gerek, değil mi?

Kader kurbanısın be Laz Ziya, sana da yazık. Daha ne diyelim? Herifi bıraksan, “devlet beni seviyor,” der gider birinin kanına daha girer.

Tutuksuz yargılanmasını talep ediyorum. Topluma kazandırmamız gerek bu insanları, öyle değil mi?

Fas’a falan kaçacak hali de yok, palası da yok, kuru sıkı bir tabancası var Ziya yavrumuzun.