KATIR TEPMESİ 2. BÖLÜM

Nalan Türkeli

Yanıma biraz daha sokulup, düz uzun meçli saçlarını eliyle şöyle bir savurduktan sonra, çıtkırıldım edada, "Pardon Nalan hanım, dedi. "Okuyucuların tepkisi ne oldu bu kitaba?" 
Birden boş bulunup, 
"Estağfurullah hanfendi," dedim. "Tepki de neyin nesi? Şimdiye kadar, kimselerden, tepki mepki almadım desem, yeridir. Hem kitap piyasaya çıkalı, şurada kaç gün oldu?" diye, tepki verince, 
genç kadın, bir anda "sus pus" oldu. Anlamlı anlamlı, gözlerimin içine bakıyor sadece.
"Herhalde, ağzımdan çıkacak sözleri bekliyor," diyorum.
O, sus pus dinledikçe, daha bir anlatma gayreti geldi bana. 
"Hali hazırda, kimseler tepki vermedi. Hem, kim ne verirse versin. Olmadı, bir kitap daha yazar, ben de tepki veririm."

Kürsüden inme vakti gelmiş, arkam kürsüye dönük, kadına cevap yetiştiriyorum hala.
"İsterseniz, gelin şöyle oturalım. Orada devam ederiz sohbete." dedi. Ön sıralardaki boş koltuklara, bir güzel yerleştik.

"Nerede kalmıştık" diye sordu tekrar. "Tepkide" dedim. " Niye tepki göstersinler ki hem. Yalan değil ki yazdıklarım. Geçende, mahalleden bir komşum, tepki gösterecek olduydu. Tv de görmüş beni, söylenip duruyor. Güya şaka yapıyor alaylı alaylı. "Sen de mi şair oldun be eşşo"
"Dur bakalım" dedim. Haddini bil. Hem, becerebilirsen, sen de ol."

Ben tepkiyi anlattıkça, herkes suratıma tuhaf tuhaf bakmaya başladı.
"Anlaşılan, konuyu bayağı sevdiler" düşüncesiyle, daha bir hararetle konuşuyorum.
"Yazdıklarımı beğenmeye bilirsin ama, bu şakaya sakın tepkisiz kalacağımı düşünme" dedim, komşuma.
Komşumun derdi, başka aslında. Galiba, onun da kuyruğunu acıttı yazdıklarım. Aramızda kalsın, tam bir hükumet hayranı. Memleketi yönetenlerin, yeter ki, kafası takkeli, dili tespihli olsun bizim komşuya. İsterse, parsel parsel satsınlar memleketi, gıkı çıkmaz. Hatta ruhunu okşadığını söyler bu tüccarların."

Susmama kalmadı, herkesi bir gülme aldı. Tepkiyi soran kadın da, sarsıla sarsıla kahkaha atmaya başlamaz mı? 
"Anlaşılan, bayağı hoşlarına gitti anlattıklarım. Tabi ya, komşumun "eşşoğ" lafına gülüyor bunlar" diyerek, ben de başladım gülmeye.

Az önceki kahkaha atan meçli saçlı genç kadın, gülmeyi birden kesip ciddileşerek, "Canım ya" dedi; "Eleştirilerinde haklısın. Tepkin de gayet yerinde. Ama ben genel anlamda sordum. Eş anlamlıdır tepki. Olumlu ve olumsuz. Olumlusunu sormuştum."

Anlamını o an öğrendiğim tepki yüzünden, bu kez beni aldı bir şaşkınlık. Nasıl şaşırmayayım. Bir iken, iki olmuştu tepki. Üstelik, komşumun telefonda gösterdiği tepkiyle, burada duyduğum tepki de aynı değildi.
Tepki denildiğinde, aklıma gelen, sadece ve sadece, katır tepmesi gibi bir şeydi işte. Nereden bilebilirdim, tepkinin allanıp pullanıp, gelinlik kız gibi görücüye çıkarılmakta olduğunu? Yani, haksız da değildim.
Kızarıp bozardıkça, işi pişkinliğe vurmaya çalıştım ama, onu da beceremedim. Üzerime dolu gibi yağan sorular karşısında, teklemeden cevap vermenin, henüz harcım olmadığını da ilk orada anladım. 
Ben de "sus pus" olmuştum. Ne diyebilirdim ki?
Kafamızda takke, dilimizde tespih yok ki, "Mahallenin delisi" yerine, , hatırı sayılır imam olup, orada kalalım.

Şöhret tepeden inerse, her tepkiyi tekme sanmak, normal değil midir?