Joe Biden gitti, Vladimir Putin geliyor

Bülent Esinoğlu

 

Putin’in ülkemize yapacağı ziyaret, çok önceden programlanmış bir ziyaret olacak.

Eğer olacaksa

Putin’in ziyaretinden önce, birçok ABD yetkilisinin ülkemizi ziyaret ettiği malumunuzdur.

Ülkemiz Mustafa Kemal’in vefatından bu yana Atlantik Paktı’nın üyesidir.

Bizi komünizmden korumak üzere gelmişlerdi. Bizi ve ulusal pazarlarımızı o kadar çok sevdiler ki, şimdi gidin diyoruz ama…

Putin’in bu ziyaretinin, önceki ziyaretlere benzemeyeceği görünüyor.

En azından ben öyle görüyorum.

Birçok neden var.

Ancak asıl neden Batı ile Rusya ve Çin arasındaki ekonomik, siyasi ve askeri gerginliğin (rekabet demek hafif kaçar) en üst düzeyde olduğu bir süreçten geçiyoruz.

Önce kafamı kurcalayan bir konuyu söyledikten sonra, diğerlerine geçmek istiyorum.

Acaba Putin’in bu ziyaretinden önce, bu kadar çok ABD üst düzey yetkilisinin Türkiye ziyareti tesadüf müdür?

Yoksa işin içinde başka şeyler aramak gerekir mi?

Eğer Amerikan emperyalizmini bir parça biliyorsak, anlıyorsak, ABD üst düzey ziyaretlerinin en önemli amacı AKP yönetimini, Rusya’ya karşı kışkırtmaktan başka bir şey değildir.

Böyle dönemlerde, CIA’nın boş duracağını düşünmek saflıktır.

CIA’nın Türkiye’deki Kırım Derneklerini hareketlendireceğini tahmin etmek kehanet olmaz. (48 adet Kırım Derneği var)

Bunu bir tarafa koyalım ve jeopolitik durumlara bir göz atalım.

Gezinin önemini artıran etmenlere bakalım.

1-Batının Rusya’ya ekonomik ve siyasi ambargo uyguladığı bir dönem.

2-Ukrayna’nın içinde konuşlanan Batı askeri uzmanları, Polonya, Estonya Lithuani, Latvia’ya yığılan NATO askeri güçleri.

3-Ortadoğu’da Suriye, Irak ve İran sorunları…

4-Petrol fiyatındaki düşmeler.

5- Batı’nın ve Amerika’nın PKK’yı müttefik ilan ettiği bir dönem.

6-Türrkiye’nin ekonomik krizinin derinleştiği bir dönem.

7- Zorunlu olarak Batı ile olan ilişkilerin limonileştiği bir dönem. (Değerli yalnızlık dedikleri)

Yedi madde saydık. Ancak en önemli olanın Batı’nın PKK’yı kullanarak, ülkemizi, önce istikrarsızlaştırıp( ki bunu yeterince başardılar) sonra da bölmek.

Ülkenin yeni ittifaklara çok ihtiyacının olduğu bir dönemden geçiyoruz.

Bakınız, en yakın bir örneği dikkatinize getireyim. Bağımsızlığına sahip çıkarak, Batıya direnen İran, dünyada yaşanan bu alt üst oluşta, nasılda güçlenerek çıktı.

İran Rusya ve Çin’i arkasına alarak, her anlamda, krizden güçlenerek çıkmış oluyor.

Ya biz, hem Batının kuyruğunda kalarak, onların dümen suyunda giderek, ne iç istikrarımız kaldı ne de dış!

Amerikan politikalarını izledik, gene de, Amerika’ya bile yaranamadık.

Başlangıçta Batını kışkırtmalarıyla, İran, Suriye ve Irak ile olan ilişkilerimizi bozmayıp, Batıya karşı güçlenecek şekilde, birlik olsaydık, bugün bölünüyor olmayı konuşuyor olmazdık.

Ziyaret çok önemli, ancak Amerika’nın ve Batılı diğer odakların, bizi yönetenlere, nasıl bir ayar verdiği daha da önemlidir.

 bulentesinoglu@gmail.com