ERDOĞAN DEVRİ KAPANMIŞTIR

Halit İşçi

Son birkaç gündür sebebi bilinmez Mut’a nikâhı AKP ve Cemaat ‘e yakınlığı ile bilinen medya üzerinden yazılmakta. Hatta bu tartışmalara birden Diyanet İşlerli'de ilginç bir şekilde dâhil oldu. Bir taraf savunur iken, diğer bir tarafta Mut’a nikâhının ahlaksızlık olduğunu dile getiriyor.

Sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlarda içerisinde bakan ve danışmalar olduğu söylenen AKP üyelerinin uygunsuz görüntüleri yayınlanacağı yazılıp çizilmekte.

Diğer bir konuda rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümü. Başta Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı Melih Gökçek olmak üzere, bu konu üzerinden AKP ye yakın kesimler anlamsız bir şekilde, yakında Erdoğan ve Devlet yetkililerinin Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümü ile bağlantılı hale getirecek sahte ses kayıtlarının yayınlanacağını ileri sürmekte. Gene AKP’ye yakın medya ve sözde bir din adamı Muhsin Yazıcıoğlu’nu örnek göstererek ‘Kamuya ait zararı önlemek için bir şahıs, bölge veya gruba ait zarar göze alınır, sineye çekilir’ ifadelerini kullanmakta.

Nedir bu telaş? Ortada hiçbir şey yokken, çıkacağı iddia edilen ses kayıtlarına karşı, çıkmadan önlem almak mı? Peki ya o ses kaydı çıkar, iddialar doğrulanırsa; işte o zaman Erdoğan’ı kimse kurtaramaz.

Gündemi meşgul eden başka bir iddia ise TBMM’ne taşındı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınc’ın yanıtlaması istemiyle sunduğu soru önergesinde, "Başbakan'ın kendisi ve ailesi için Malezya'dan sığınma hakkı istediği doğru mudur?" diye sordu. Vahim iddialar arasında Erdoğan’ın 17 Aralık’ta evinden taşıttığı paraları Malezya’ya gönderdiği ve hatta birkaç ay önce yapmış olduğu Malezya gezisinde gelecekte olabilecek siyasal sığınma karşılığı, ekonomik olarak zor durumda olan Malezya’ya yatırım yapma sözü verdiği de var.

Erdoğan ve hükümetinin üst üste yapmış olduğu hatalar, getirilen yasaklama ve kısıtlamalar dış Dünya’nın Erdoğan’a olan desteğini tamamen yitirmesine sebep oldu. Dünya’dan aldığı desteği kaybeden Erdoğan anlamsız şekilde sırtını İran’a yasladı.

Erdoğan’ın Obama’yla yaptığı konuşmada Türkiye’deki huzursuzluğun kaynağının Gülen olduğunu Obama’ya açıkça dile getirdiği ve Obama’nın da bu sözlere olumlu bakıp Obama’nın “Mesaj alınmıştır” dediğini iddia etmişti. Beyaz Saray Basın Sözcüsünün “Sayın Gülen ile ilgili Başkan Obama’ya atfedilen cevap doğru değildir’ diyerek diplomatik bir dille Erdoğan’ın bu iddiasını yalanlaması Erdoğan’ın Obama yönetiminden istediği desteği alamayacağının bir göstergesidir.

AB ise bu konuda ne kadar katı bir tutum içerisinde olacağını geçtiğimiz günlerde AB bünyesinde başlattığı yolsuzluk soruşturması ile zaten ortaya koydu.

Dost toplantılarından birinde ‘Cemaat ve AKP bir bedenin bütünüdür, Cemaat bu bedenin düşünen beyin kısmını oluşturur, Cemaat desteksiz AKP bir kadavradan ibarettir ’demiştim.

Cemaat yıllardır eğitime yatırım yapmakta ve eğittiği elemanlar ile AKP kadrolarını destelemekte. Günümüzde Erdoğan ve AKP yetkilileri Cemaat tarafından yetiştirilmiş bu elemanları devlet kadrolarından tasfiye etme uğraşı içerisinde ama ne kadar başarılı olur onu kestirmek çok zor.

Geçtiğimiz günlerde bir hukukçumuzun ‘AKP’nin ‘A’ şıkkı Cemaatin ’C’ şıkkıdır sözünden yola çıkacak olursak; Erdoğan’ın başarılı olma ihtimali sıfır görünmekte. Öyle ki yakında etrafında ki polislere cemaat mensubudur diye güvenmediği için Erdoğan’ın emekli olmuş polis teşkilatı mensuplarını görevlendirildiğini duymak bizleri şaşırtmamalı.
Yasal olarak Polis ve savcının Erdoğan’ın evinde arama yapamayacağı, Erdoğan’ın evine giderek Bilal Erdoğan’ı tutuklayamayacağı malum ama Erdoğan bunu o kargaşada nedense düşünemedi.

Erdoğan’ın göremediği, olması istenilen aslında resmi ya da gayri resmi olarak evden para çıkışını evrak imhasının bir şekilde belgelemekti.

17 Aralık ve ertesinde belki de aşırı güvenden dinleniyor olma ihtimali aklına gelmemiş olacak ki, sosyal medya da paylaşılan telefon görüşmeleri devam etti. İddia edildiği gibi oğlu Bilal Erdoğan’ı arayarak evden bütün paraların taşınmasını ve evrakların yok edilmesini isteyerek, kendisini ve oğlunu takip edenlerin eline kelimenin tam anlamıyla ‘ALTIN TEPSİ İÇERİSİNDE’ sundu.

Dün her ne kadar sonradan dilim sürçtü dediyse de Erdoğan’ın ‘ben çocuklarıma helal lokma yedirmedim ’sözü bana Sigmund Freud’un ‘Dil sürçmesi yoktur! Bilinçaltında saklanan bir gerçeğin, bilinçsiz bir anda ağızdan kaçırılması vardır’ sözünü hatırlattı.

Hayatı boyunca Laik Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk İlkeleri’ne karşı olan bütün odaklara sırtını dönmüş biri olarak; iddia edildiği gibi Türkiye’de büyük bir yolsuzluk olayı olduğunu ortaya çıkaran Cemaat ‘e teşekkür borçlu olacağım hiç aklımdan geçmemişti.

Güvenilir şirketlerin yaptığı araştırmalar Erdoğan ve partisinin oy oranının yüzde 40‘ın altında olduğunu göstermekte. Hatta AKP’ye yakınlığı ile bilinen bir şirket iki gün önce yaptığı açıklama da AKP oylarının yüzde 36 ‘düştüğünü açıkladı.

Bu savaş ta kimlerin ne kaybedeceğini kestirmek çok zor olsa da Erdoğan Devrinin kapanmak üzere olduğu net bir şekilde görülmekte. Aynı zamanda Cemaatin de bu savaştan çok büyük yaralar alarak çıkağı göz ardı edilmeyecek başka bir gerçektir.

Rüşvet ve yolsuzluk iddiaları kesin bir şekilde kanıtlandığında ‘Türkiye Cumhuriyeti’nde hiçbir güç ve topluluk din üzerinden siyaset yapamayacak hale gelecek.

Bu savaşın kesin kazananı Atatürk İlkeleri, Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğü ve bu uğurda varını yoğunu ortaya koyan Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları olacaktır.