EMEKLİLİK GÜNLERİ ÖCALAN'IN YANI OLUR

Halit İşçi

Erdoğan’a savcıların yaptıkları çalışmalarla ilgili "kendi ülkesinin istihbarat teşkilatını dünyaya bu şekilde lanse eden bir insanın vatanseverliğinden şüphe ediyorum" diyor.
MİT yasasının 26.maddesine istinaden savcını kendisinde izin istemesi gerektiğini ileri sürüyor .
Erdoğan o maddeyi bir daha okumalı yâda birileri AKP yetkililerine 26. maddenin ne anlama geldiğini açıklamalı. 


Madde 26 Ne Diyor ? 

2937 sayılı Kanunun “Soruşturma izni” başlıklı 26. maddesine göre, “MİT mensuplarının veya belirli bir görevi ifa etmek üzere kamu görevlileri arasından Başbakan tarafından görevlendirilenlerin; görevlerini yerine getirirken, görevin niteliğinden doğan veya görevin ifası sırasında işledikleri iddia olunan suçlardan dolayı ya da 5271 sayılı Kanunun 250 nci maddesinin birinci fıkrasına göre kurulan ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçları işledikleri iddiasıyla haklarında soruşturma yapılması Başbakanın iznine bağlıdır”.

Yani; Savcı MİT mensuplarını isterse durdurur, aramasını yapar,delillere güvenlik amaçlı el koyar, eğer suç teşkil eden bir bulguya rastlar ise belgesini hazırlar, soruşturma açmak için Başbakan'dan izin ister 

MİT'in yasalarda belirtilen görevi "istihbarat sağlamak , MİT'in yasal olarak operasyon yapma yetkisi yok. Dünyadaki bütün  istihbarat kuruluşları gayri resmi olarak operasyon yapar, yakalanırsa da cezasına katlanır.

Bu soruların yanıtı nedir?

Varsayalım bu bir devlet operasyonu, valinin, jandarmanın, polisin neden haberi yok? 

Erdoğan'ın, TBMM onayı olmadan başka bir ülkeye silah sevkiyatı yapmaya yetkisi var mıdır? 

Ülke olarak savaşın içindeyiz de bizim haberimiz mi yok? 

İnsani yardım malzemesi ne zamandır   'devlet sırrı' sayılmakta?

EĞER BU SAYDIKLARIM DOĞRUYSA,

Erdoğan , şahsi kavgaları yüzünde  11 Mayıs 2013'te  Reyhanlı’da elli dört vatandaşımızı teröre kurban verdiğimizi unutmamalıdır. 

Erdoğan her şeyden önce Türk Halkının ödediği vergilerle neden başka bir ülke içindeki iç savaşa müdahil olduğumuzu açıklamalıdır.

Her şey bir yana bu yaşananlar ülkemizin imajını ciddi anlamda etkilemekte. Ülkemiz üzerinden Terör örgütlerine destek sağlandığı iddiaları her geçen gün artmaktadır. Türkiye’nin radikal dinci terör örgütlere destek verdiği iddiaları ise ayukka çıkmakta.

Erdoğan bu konuda en son yaptığı açıklamada "iddiaların ülkemizin düşmanları ve bunların iç destekçileri tarafından Türkiye'yi zor durumda bırakmak için yapılmaktadır " dedi. 

Erdoğan’ın bu açıklamasının üstünden henüz bir gün geçmeden, El-Kaide 'ye karşı operasyon yürüten polislerin görevden alınması, Erdoğan'ın "biz teröre destek vermiyoruz "açıklamalarıyla çelişmektedir. Buna birde, Türkiye sınırlarını içerisinde çekildiği iddia edilen "içerisinde radikal dinci teröristlerin ellerinde silahla dolaştığına dair " video ve fotoğraflar eklenince ülkemizin imajına daha büyük darbe vurulmakta. 

Erdoğan başkalarının vatanseverliğini eleştirmek yerine, aslında başını öne eğip nereye koştuğunu, ülkemizi nasıl bir batağa doğru sürüklediğini düşünme zamanı geldi ve geçti.  

Daha dün Erdoğan, yaptığı bir açıklamada ‘elinde yolsuzlukla ilgili belge, bilgi olan varsa versin ‘diyor.

Anlaşılan Erdoğan, gerek yazılı basında, gerekse sosyal medyada çarşaf, çarşaf dolasan ses kayıtlarını ya duymuyor, yâda duymak istemiyor.
Erdoğan artık yakınlarını korumak için, bir zamanlar "kahraman " ilan ettiği Polis ve savcıların yerlerini değiştirerek, devam eden soruşturmaları engellemeye bir an önce son verip, Türk halkının zekâsıyla dalga geçmeyi bir kenara bırakmalıdır.


Erdoğan tarihten ders almalı . 30 yıl Mısır'ı yönetip,iktidarı kaybeden Hüsnü Mubarek örneğinde olduğu gibi, bir gün iktidarı kaybedebileceğini artık görmeli.
İktidarı sırasında yapılmış kanunsuzluklar var ise emeklilik günlerini torunlarıyla oynamak yerine, pazarlık sürdürdüğü, terörist Abdullah Öcalan'ın yanında, İmralı’da geçirebilecegi ihtimalini unutmamalıdır.