ACEMİ BİR EYLEMCİ GÖZÜ İLE EYLEMİN ANATOMİSİ

Dede Ersel Aksu

BİR EYLEM BÖYLE GEÇTİ

TEMAD’ın 15 Mart’ta düzenleyeceği büyük Mitinge katılmak üzere yola çıktık, yaklaşık 8,5 saat süren uzun bir yolculuktan sonra, sabah ayazında Ankara’ya girdik.   

Assubayların oluşturduğu,  en kalabalık sosyal medya gruplarından birinde “Orduevi ve Sosyal Tesislere girmeme ve boykot edilmesi“ yönünde açıklama mevcut idi. Emekli maaşımızla Hilton’da kalacak halimiz yok!

Bu durumda nereye nasıl gideceğiz derken, Ankara’daki Orduevinin önünde bulduk kendimizi. Arkadaşlar Abdi İpekçi Parkında ölüm orucundayken, bizler orduevinde “Açık büfede” ücretsiz kahvaltıyı da yaptık!  Hayır milleti eleştireceğim ama bende orada kahvaltı yaptım. Kahretsin!

Orduevinde, sosyal medyadan tanığım, defalarca  telefonda konuştuğum dostlarımla buluştuk, hoş sohbet yaptık, öyle matrak şeyler oldu ki; çok yakınen görüştüğüm  bir arkadaşım ile yanyanayız, birbirimizi tanımıyoruz! Üçüncü bir arkadaş tanıştırınca bir şok daha!

Ömrümde ilk defa “eylemci” olarak bir mitinge katıldım. Daha önce hiçbir eyleme katılmamıştım. Sadece 28 Şubat Döneminde, emir ile resmi kıyafetli olarak bir şehirde yürüyüş yapmıştık. Tüm eylemci tecrübem bu kadar.

Ancak eylemlerde, güvenlik kuvveti olarak çalışmışlığım vardı, ve bu tip faaliyetlerin güvenlik kuvvetleri açısından ne kadar sıkıntılı olduğunu biliyordum.

Orduevindeki tanışmalardan sonra otobüslerle Anıtkabir’e gidiyoruz. Dedim ya, Acemi eylemciyim, diyorum ki;

Ankara'ya her eyleme gelen Anıtkabir’e gider mi?

Yoksa sadece biz mi gidiyoruz?

Anıtkabir’e gidip, çelenk koyarak ve saygı duruşu yaparak nasıl eylem yapacağız?

Bilmediğim için bende arkadaşlara uyup onlar ne yapıyorsa aynısını yapıyorum.

Antıkabir’in  otoparkında otobüslerden indik, orduevinde göremediğimiz diğer arkadaşlarımız ile buluştuk, resimler çekildik, bir ara bir minibüs geldi, şapka ve Türk Bayrağı dağıtıldı, bende birer tane aldım.

Annıtkabir’in otoparkında, bir ara millet galeyana geldi ve “Vur vur inlesin, Genelkurmay dinlesin” şeklinde slogan attı, merdivenlerdeki görevlilerin ve sağduyulu arkadaşların ikazı ile slogan olayı son buldu.

Beklememiz yaklaşık 35-40 dakika sürdü. Ardından TEMAD Genel Başkanı ve ekibi gelerek topluluğun en önüne geçti. Aslanlı Yol’dan Mozoleye kadar yüründü, gerekli faaliyetler yapıldıktan sonra otobüslere bindik ve yürüyüş yerine hareket ettik.  

Yürüyüş yerinde araçlardan inerek toplanmaya başladık, kısa bir süre sonra yürüyüş başladı. Gelirken kafamda tasarladığım bir çok slogan vardı ama, baktım kimse bir şey demiyor, normal bayrak sallayarak  yürüyoruz, Biraz yürüdükten sonra “Hepimiz Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atılmaya başlandı, ardından “Hükümet uyuma, assubayına sahip çık” ve "Vur vur inlesin, Genelkurmay dinlesin"  gibi kısa süren sloganlar atıldı.

Slogan atılırken gülen arkadaşlarımız oluyor, herkes birden susunca, benim gibi acemi  birkaç eylemcinin cırtlak bağırma sesi ortada kalıyor. Daha da gülüyoruz. Dedik  ya acemiyiz. Yani tek acemi eylemci ben değilim, hepimiz acemiyiz. Şunu anladım;  gerçekten bizlerin eylem kültürü daha tam oluşmamış ama öğreneceğiz. Bu miting bunun en önemli göstergesiydi.

Etrafta resmi polis filan yok, yol kapatılmış, birkaç sivil polis;  “yolu boşaltın,  kaldırımı işgal etmeyin, yoldan yürüyün lütfen” diyerek bize  yol gösterdi. 

Bizim TV.’lerde izlediğimiz polisler, gaz sıkıyor, cop vuruyor, Tomalardan su sıkılıyor filan. Buradaysa  polis bizi önemsemediği gibi buradan yürüyün diye yol gösteriyor!

Polislerin;  “Nasıl olsa bunlar emekli asker bir şey yapmaz”  diye düşünüyor olduklarını tahmin etmek canımı sıkıyor.

Sıhhiye Köprüsüne yaklaşınca, sağımızda kalan İşçi Partisi binasından gençler; “Hepimiz Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye  slogan atmaya başlıyor.

Onların sloganı üzerine, bende dahil olmak üzere,  hep beraber aynı slogana eşlik etmeye başladık. Anladım ki yine eylem acemisiyiz. Dışarıdan yapılacak olumlu veya olumsuz her yönlendirmeye açığız.

Sloganlar eşliğinde Abdi İpekçi parkına kadar yürüdük, etrafta yine polis de yok, insan da yok. Ankara’nın boş caddelerine derdimizi anlatmaya çalışıyoruz gibi. Allahtan yoldan geçen arabalardan bazıları , bizi bayraklı filan görünce  korna çaldı. Birkaç arabadan da “zafer” ve “ülkücü” işareti yapan oldu.

Bu şekilde miting alanına girdik. Miting alanına girişte,  polislerin kontrol noktası var, orada üzerimizi aradılar ve içeri girdik. Şimdiye kadar hiç üstüm aranmamıştı, ilk kez üzerim aranınca bir tuhaf oldum.

Miting alanında milletvekili vardı. Sanırım kısa bir konuşma yaptı, zira ses sistemi çok anlaşılır gibi değildi,  yada yorgunluktan bana öyle geldi. Arkasından TEMAD Genel Başkanı Ahmet KESER,  kendine has üslubu ile bir konuşma yaptı. 

Ben hala bir şeylerin, bu işin bir finalinin olacağını bekliyorum, sanki eksik bir şeyler var gibi geliyor.  Ama yok, TEMAD Başkanının konuşmasından sonra acemi bir gazeteci ve eylemci olarak  dağılmaya başladık.  İçimden diyorum; hepsi bu mu?

Final daha farklı olmalıydı diyorum?

Sonra düşünüyorum ne yapılabilirdi ? diye. 
Zaten muhalifiz, adımız çıkmış dokuza, inmez sekize, sorgulamaya başlıyorum, finalde ne olabilirdi?

Mesela ev taşımaktan bıkmış, veya kocasının 7.65 mm. Tabancası ile çatışmanın ortasında kalmış lojmanda,  bir assubay eşinin yaşadıklarını gözyaşları içinde anlattığını düşünüyorum,

Bir şehit assubay eşinin, eşinin şehadetinden sonra yaşadığı zorlukların dile getirmesini bekliyorum,

 Bir gazinin, kaybettiği uzvunu göstererek haykırmasını bekliyorum.

İlkokula giden bir assubay çocuğunun,  7 yılda 4 defa nasıl okul değiştirdiğini ve buna rağmen başarılı olmaya çalıştığını ağlayarak anlattığını hayal ediyorum.

Ama hiç biri yok tabi, organizasyonu yapan TEMAD, sadece kendi başkanının konuşmasını istemiş. Hiç kimse düşünmemiş ki; yaşayan daha iyi bilir, olumsuzlukları yaşayan biri de çıkıp konuşsun. Tabanın gerçek  sesi medyada duyulsun.

Birde toplumdaki algı çok farklı, herkes bizlerin sadece para için eylem yaptığını sanıyor. Kimse sınıfsal sorunları bilmiyor veya biz anlatamadık.  Adeta gözünü para hırsı bürümüş gibi algılanmak hoş değil. Bu algıyı kırmak lazım. Zira sosyal medyada ve gazetelerde  bizler ile ilgili sivillerin yaptığı yorumlar çok can acıtıcı.

Acemi bir eylemci ve gazeteci olarak düşüncem; bundan sonraki  eylem daha farklı olur. Yürüyüş güzergahı da farklı olmalı. Ankara Valiliğinin gösteri yürüyüş alanlarında, Opera’nın oradan,  Atatürk Bulvarı üzerinden, TRT Binası önünden, Sıhhiye Köprüsü altına kadar olan bölüm yürüyüş güzergahı. Sıhhiye Köprüsünden, Kızılay’ın girişinde bulunan iki orduevi arasına kadar olan bölüm, miting alanı olarak tespit edilmiş.

EYLEMCİ SAYISI KAÇ?

TEMAD Başkanı adına, dün ve bu gün gönderilen iki cep telefonu mesajı var. Birinci mesajda mitinge katılımcı sayısı 120.000 kişi. İkinci mesajda ise 12.000 kişi. Çelişkiyi ortadan kaldırmak üzere üzere konuyu araştırdım.  Emniyetin tuttuğu tutanaklarda, eyleme katılan eylemci sayısındaki tahmini gayrı resmi rakam, 11.000 kişi. Emniyet yetkilisinin beyanına göre; kesin rakamı kimse veremezmiş. 

Dedim; "bir yanlışlık olmasın, arkadaşlar  120.000 kişi" diyor,

Aldığımız cevap; "Beyefendi 120.000 kişiyi bırakın Abdi İpekçi Parkını, Sıhhiye Meydanı ile Kızılay'a sığdıramazsınız!"

Her neyse, böylesine bir rakamın, bir dahaki sefere  açıkladığımız güzergahta, izin alınarak  yürümesi kanımca daha uygun olur.

Yapılan eylemin getirdiği ses, gördüğüm kadarı ile  iyi ve doğru yoldayız. Bundan anladık ki, bizlerin sorunlarının çözümü için tek yol eylem.

Öyle büyük paralar harcayarak kutlamalara, organizasyonlara gerek yok. Esas olan Eylemmiş.

Bir diğer güzellikte birbirine karşı sosyal medyada çokça eleştiri yapan, ters düşen  grupların meslektaşların her şeyi bir kenara bırakarak birlik olmasıydı. Herkes birbiri ile kucaklaştı, sarıldık, ağladık. İçimizdeki kırgınlıkları , olumsuzlukları bu miting sayesinde bitirdik.  Ben de bir kişi hariç tüm meslektaşlarım ile  aynı duyguları yaşadım.

Gün birlik olma günüydü ve öyle oldu.

Şimdilik gözlemlerim bu kadar.

  Her zaman dediğim gibi, meslektaşlarım için yapılan,  eylemsel anlamdaki tüm faaliyetlere katılacağım.   

Sorunlarımızın çözümü için iki yol var, biri eylem, diğeri de görüşme. Küsmek, kan davası gütmek yok. Bizler haklarımız için mücadele ediyoruz.  Bir sınıfı temsil edenlerin kimseye, hiçbir kuruma küsmeye, diyaloğu koparmaya hakkı yok.
 

Çözüm için esas olan pazarlık masasında olmaktır.

***

Dava arkadaşımız, kıymetli büyüğümüz, Sn. Ersen Gürpınar’ın ve www.emekliassubaylar.org sitesinin katkıları ile “Aydınlık” gazetesinde “Assubaylar” için yazı dizisi başladı.  Arkadaşlarımızın, meslektaşlarımızın gereken desteği vereceğinden şüphemiz yoktur.  

FACEBOOK : https://www.facebook.com/dedeersel.aksu.1

TWİTTER: https://twitter.com/DedeErselAksu