Bir Dirhem Aklımız Var Onu da Sen Karıştırma 2. Bölüm

"Bak hoca da aynısını söylüyor. Hatta, pimi çekmeden önce hurilere secde ediyormuş bu beyinsizler."

Kafası iyice karışmış halde hocaya dönerek; "Tövbe tövbe. Bizim peygamber mi söylemiş bunları ha hocam?"

Hoca, sesini biraz daha yükselterek; "Aklını, hurilerle bozanların, , bana ibadet edecek halleri yok ya. Allahuakbaaar" nidalarıyla gümletiyorlar hem de." diyerek onaylayınca, adam iyice afallamış, "Eğer öyleyse, çok ayıp etmiş be. Sen kalk, bir zımbırtının keyfine, hem de 72 huriyi hizmet ettirmek için canından et milleti. Olacak iş değil hocam, bunda bir yanlışlık var muhakkak. Niye dersen, benim bildiğim "harama el sürme" diyor Kuran."

"Evet doğru. Orada öyle diyor da, az ötede (muta) nikahıyla istediğin kadar kadını nikah edip, bir kaç saat sonra boşayabilirsin" diye fetva veriyor. Bunun adı fuhuş değil de, ne peki? Anlayacağın, seçme hakkı, Kuran'da sadece erkeğe has. Üstelik, Muhammed'in katındaki kadın, aklen ve dinen de "dun" yaratılmış. Yani, kötülük ve fitne kaynağı olmakla birlikte, cehennemdekilerin de çoğunluğunu oluşturan zavallı bir yaratık."

"Hocam yaşınıza saygım var. Ama bu dediklerinize de katılamam. Niye dersen, koca bir peygamber, kadınları hem zavallı hem de fitneci görecek, yetmedi, aynı kadınlardan cennette huriler yaratacak. Olacak iş değil. O anlattığın hikayeleri, şu zamana kadar kimselerden de duymadım zaten. Anamıza bacımıza, karımıza hakaret değil de nedir bu?"

"Kusura bakma ama evlat, tam da öyle işte. Şeyinin kölesi var sayıyor kadını. Allah'tan çok kadınsal puta tapınan, kendini şehvet zincirine vuran da aynı peygamber. ne yazık ki."

"Sen ne diyorsun hocam. Kadınlarımız bizim baş tacımız. Cennet anaların ayağının altında değil mi? Bunlar da mı yalan?"

"Kimilerimiz için, pratikte tabi öyle. İşin aslına gelince, temsili bir söylemdir bu. Hep hor görecek değil ya, biraz da fantastik hayaller katmalılar ki, köle oldukları anlaşılmasın. Nasıl olsa iki dudak arasından vermiyor mu olmayanı?"

Adam gayri ihtiyari bağırarak; "Haşa hocam haşa," diye itiraz ediyor yeniden. "Bu kelime daha da ağır oldu. Yani şimdi bizler Allah vekili sayılan birinin yanlışlarının doğruluğuna mı inanıyoruz bilmeden? Hani üç beş değil, milyonlarca insan nasıl yanılır? Her şeye inanırım ama peygamberimizin uçkur düşkünü bir sapkın olduğuna asla inanmam. Niye dersen; (Acıyınız, merhamet ediniz, adil olunuz) diyor, hep. Daha ne desin ki?"

Hoca istifini bozmadan; "Tabi ki öyle diyecek" diye kesiyor sözünü. "Aksini söyleyemez. O da çok iyi biliyor ki, kendilerinden önce gelmiş geçmiş bütün medeniyetlerin hepsi, her şeye rağmen yaşamı kutsal kılıyor. İnsanlığın varoluşuyla birlikte yazılan ilk kitabı peygamber yazmadı ki. O sadece kopya çekti. Ama kopyalamaktan çok, kendi kattıklarıyla ataerkil düzenin nefsini, daha bir öne çıkardı. İşin aslı şu; Aralarına çalma çırpma bir kaç iyilik serpiştirilmiş Kuran, Orta çağdan kalma bir kitaptır. İlk kitabı yazanlar bile, bu kadar haksızlık etmedi kadına. Hep, cinsiyetiyle yüceltilip, yine cinsiyetiyle aşağıladılar insanlığı."

"Hocam, sen kutsallığı yıktığının farkında mısın ha? Peygamber taa Adem'in yaradılışında müjdelenmiş bu kainata. Kuran, bunu da mı yalan söylüyor?"

"Evet, onu da yalan söylüyor. Şöyle izah edeyim; Yazılan her kutsal kitap, kendi peygamberliğini müjdelemiş. Daha sonra, diğerleri de öncekileri esas alarak ( kopyala- yapıştır) taktiğiyle yazıp çizip, kendi yazdıkları kitabı kutsayarak, toplumu da buna inandırmışlar. İşin en tuhaf yanı ise, kanun olarak varsaydıkları maddeler çürütülmesin diye, inanmayanları şeytana hizmetle suçlamışlar. Halbuki, inanırlığını korumak isteyen bir yaratıcı, şeytanı niye yaratır? Hadi diyelim ki yarattı, kendi yarattığı şeytanla başa çıkamayan yaratıcının, acizce yarattığı kulu nasıl başa çıksın? Düşün işte evlat; Peygambere göre aklen eksik yaratılan kadın, peygamber olabiliyor mu, olamıyor. Hadi onu da geçtik, ne kadar güçlü varlık varsa, hepsinin cinsiyeti erkek. 
Anlayacağın, konuşan asla yaratıcı değildir. İktidar hırsına düşmüş, o dönemin hastalarıdır, tıpkı başımızdaki bugünküler gibi."

"Sen canına mı susadın hocam," diye uyarıyor, bir ses. "Söylediklerin, Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya benziyor. Hoca mısın nesin, gözünü seveyim karıştırma milletin dinini, kitabını, aklını da. Alaşağı ederler. Hele bu yobazın bol olduğu yerde öldürürler seni"
Hoca alaycı dille; Hep öldürüyorlar zaten. Öldüre öldüre susturacaklarını sanıyorlar adaleti."

Kalabalıktan biri daha; "Kusura bakmayın ama beyler, hocaya hak vermemek elde değil," diyerek destekliyor hocayı. "Kimse kusura bakmasın da, bu millet iki şeye tapınıyor. Birincisi para, ikincisi uçkur. Ama ben ekmeğime taparım abi. Ekmek yoksa, huriyi ne ne yapayım? Pirince giderken evdeki bulgurdan olmaya niyetimiz yok. Yorgun düşüp, evdekine yetemiyoruz. 72 huriye güç mü dayanır be. Çeşme olsa kesilir vallahi."

O an, "Allahuakbaaar" sesinin yükselmesiyle, kalabalık bir anda panikle kaçışmaya başlıyor. Kimi aracına koşarken, kimisi tabana kuvvet topukluyor.

"Durun" diye bağırıyor biri. "Durun arkadaşlar, kaçmayın. Bombacı değil, benim telefonun melodisi çalıyor."

Az sonra bir yolcu yanaşıyor durağa. "Arkadaşlar, kafa arabası hanginiz" diye soruyor.

Şoförlerin hepsi bir ağızdan; "Abi nereye?" diyor "Avrupa yakasıysa, başka araç çevir yoldan."

Önceki ve Sonraki Yazılar