Sütten çıkmış ak kaşıklar neredeyse

Sütten çıkmış ak kaşıklar neredeyse

"Demokrasilerde elbette gösteri yapmak, protesto yapmak, yürüyüş yapmak açmak, slogan atmak vatandaşın en tabi hakkıdır. Vatandaş her icraatımızı beğenmek zorunda değildir. Vatandaş bizi protesto etmek istiyorsa elbette edecek. Biz iktidarız elbette bu s

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, yurt genelinde süren Taksim Gezi Parkı protestolarına ilişkin siyasi partilerin sorumluluk duygusunda hareket etmesi gerektiğine işaret ederek, “Maalesef CHP’li milletvekililer liseli öğrencilerden medet umar hale gelmişlerdir, liseli çocukları sokağa sürerek sandıkta elde edemedikleri başarıyı sokakta arama çabası içerisin girmişlerdir" diye konuştu.

AKP'li Çelik, Taksim Gezi Parkı protestolarını NTV yayınında değerlendirdi. Gezi Parkı projesinin aniden gelişmediğini ifade eden Çelik, “2011 seçimlerine giderken hedef 2023 diye bir seçim beyannamesi ile halkımızın karşısına çıktık. Hangi kentte neleri hayata geçireceğimizi de kamuoyuyla paylaştık. Malum İstanbul için de Başbakanımız çılgın projeler adı altında kanal İstanbul, 3 Havaalanı, 3. Boğaz Köprüsü, Taksim yeniden düzenlenmesi gibi projeleri halkımıza takdim etti, her yerde anlattı” diye konuştu.

İstanbul halkının da bunu onayladığını dile getiren Çelik, “Seçimde bize verdiği yüzde 50’nin üzerindeki oy desteği ile bunu tasdik etti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde yapılan oylamada CHP’li Belediye Meclis üyelerinin oylarıyla bu kabul edildi. Bu ilk defa durup dururken ortaya çıkmış bir şey değil” şeklinde konuştu.

Kimseye bir şey dayatmadıklarını, halka dayalı bir siyaset yaptıklarını vurgulayan Çelik, şöyle konuştu:
“Demokrasilerde elbette gösteri yapmak, protesto yapmak, yürüyüş yapmak ve pankart açmak, slogan atmak vatandaşın en tabi hakkıdır. Vatandaş her icraatımızı beğenmek zorunda değildir. Bu demokrasinin icabıdır. Vatandaş bizi protesto etmek istiyorsa elbette edecek. Biz iktidarız elbette bu sitemlerini, eleştirilerini de bize yapacaklar. Buradaki ince çizgi şudur; bir şeyi eleştirirken, bir şeye karşı çıkarken eğer siz vatandaşın günlük hayatını ızdıraba çeviriyorsanız, eğer siz kamu malına zarar veriyorsanız, insanların araçlarını yakıyorsanız, devletin malına, araçlarına zarar verip onları yakıyorsanız ve bu masumane başlatılan hareket eğer bir tahrikkarlığa dönüşüyorsa o zaman bu bir demokratik bir hak olmanın çok ötesine geçmiştir. Bu da kabul edilemez. Bu protestolara katılan inanlarımızı üç bölümde değerlendirmek istiyorum; gerçekten çevre şehir konusunda duyarlı olan insanların bu hassasiyetlerini ortaya koymuş olmalarını biz takdirle karşılıyoruz. Bu duyarlılığı yok ettiğimiz gün biz yeşilden ve temiz bir çevreden mahrum oluruz. Bu duyarlılığın hepimizde olması gerekiyor. Ancak burada ideolojik, siyasi hesapları olanlar var. Halkımızın ideolojik ve siyasi hesap peşinde koşan insanların hesaplarına kesinlikle alet olmaması gerekiyor. Elbette itiraz edelim, sesimizi yükseltelim, protesto edelim ama bunlar bir barışçı halk talebi şeklinde ortaya konursa saygı değer olur. Protestocu şiddete başvurduğu zaman, yol kestiği zaman, insanların günlük hayatını ızdıraba çevirdiği zaman haklı bile olsa haksız konumuna düşer. Kaldı ki burada öyle birilerinin zannettiği gibi bir haklılık da söz konusu değil.”

“Ankara’da dün gece tencere tava meselesi gündemdeydi” ifadesini kullanan Çelik, “Her şeyin bir usulü vardır. Komşunuz yatarken, komşunun bebeği yatarken eğer tencere tavaya vuracaksanız... Diyelim ki bir meydanda toplanılır, belli bir süre bu yapılır ondan sonra bu biter. Bir yere mesaj mı vermek istiyorsunuz, sesinizi duyurmak mı istiyorsunuz o ses duyulur, o mesaj zaten alınır. Ama bir kentin bütün huzurunu kaçıracak şekilde bunu günlerce, saatlerce sokak aralarına bunu sürdürürseniz bunun da tadı kaçar, kabak tadı vermeye başlar.

Taksim Meydanı'nda Atatürk Anıtı'na belli marjinal gruplar, illegal örgütler pankartlar asıyorlar. Esas gün onlara doğdu. Kurt puslu havayı sever. Böyle bir şey ortaya çıktığı zaman özellikle içindeki kinini, öfkesini kusmaya çalışan insanlara gün doğmuş olur” dedi.

Polisin orantısız güç kullanmasını da değerlendiren Çelik, “Polis elbette şiddet kullanmasın ama polise de şiddet uygulanmasın. Kaldırım taşları sökülerek eğer polisin tepesine bunlar atılıyorsa, şu anda 160 küsur polis yaralıysa, polis araçları yakılıyorsa, Başbakanlığa girmek istiyorsanız, Meclis’e girmek istiyorsanız, orayı işgal etmek çabası içerisindeyseniz peki kamu düzenini kim sağlayacak? O zaman biz şehri, şehri allak bullak eden bazı gruplara teslim etmiş olacağız, vatandaş o şehirde yaşamaktan nefret etmeye başlayacak. Birbirimize hayatı zindana çevirecek tutumlardan kaçınmalıyız. Siyasi partiler de sorumluluk duygusunda hareket etmelidir. Maalesef CHP’li milletvekililer liseli öğrencilerden medet umar hale gelmişlerdir, liseli çocukları sokağa sürerek sandıkta elde edemedikleri başarıyı sokakta arama çabası içerisin girmişlerdir. Demokrasi bu değil. Bir gerçekten halka güven vermezsek, seçim geldiği zaman halk bize gereken dersi verebilir” şeklinde konuştu.