İbrahim Karamemet

İbrahim Karamemet

Referandumda neyi oylayacağız

Bu anayasa değişikliği de nereden çıktı diyoruz ya, Devlet Bahçeli’yi falan bir yana bırakın, ana kaynak Amerika’daki bir gruptur. Yanlış anlaşılmasın Amerika değil, Amerika’daki bir grup. Bu grup dünyayı hakimiyetine almıştır, buna Amerika’nın ekonomik, politik, askeri tüm güçleri ve her işin altında olduğunu sandığımız CIA da dahildir. Amerikan Başkanları da kim olursa olsun bu grubun yararına davramak zorundadır, yoksa başkan olamaz. Arada bir J.F. Kennedy gibi, Barak Obama gibi bu grubun isteklerinin biraz kenarından dolanabilenler çıksa da etkileri sınırlı olur, pek birşey yapamazlar, ya bir şekilde tasviye edilirler ya da yapabildikleri hemen sonrasında tekrar bozulur. Obama’nın Amerika’yı güneyden kuzeye kat edecekpetrol boru hattını engelleyen kararı ve getirdiği sağlık güvenceleri Trump gelir gelmez yaptığı ilk iş olarak kaldırılmıştır.

Bir ay önce dünya imparatoru David Rockefeller 101 yaşında öldü. Aslında yıllardan beri ölüydü, yarı bitkisel olarak vücuduna çeşitli boruların bağlandığı makinelerle yaşamını sürüyordu, binlerce metrekarelik muazzam kâşanesinin dünyadan tecrit edilmiş bir bölümünde. Çok özel korumaya alınmıştı. Yanına çok yakınları ve baş kâhyası, aslında başveziri ve özel kâlem müdürü diyeceğimiz Zbigniew Brzezinsky dışında ancak en yakınlarının girebildiği bir klinik rezidansda yatağında kıpırdamadan yaşıyordu.  Hiç takâti kalmamıştı, aklî melekelerinin yeride olduğu da pek söylenemezdi ama, yeterli olan onun nefes alıp vermesiydi. Çünkü o bir dünya imparatoruydu, bir semboldü ve yaşaması önemliydi. İmparatorluğunun işleri nasıl olsa halefleri ve memurları tarafından dünyanın canına ot tıkayacak şekilde yürütülüyordu. Onun ne pahasına olursa olsun yaşaması için bu halinde 6 kere kalp nakli 2 kere de böbrek nakli yapılmıştı.

Yeni yetmeliğimizde petrol kralı, dünyanın en zengin adamı diye duymuş gıpta etmiştik. Delikanlılığımızda Amerika’ya karşıydık. Ama henüz olanı biteni tam öğrenememiştik. Her suçu CIA ye yüklerdik. Amerika’yı da, dünyayı da, CIA’yi de, hatta Amerikan Başkanlarını da yöneten Rockefeller Center’daki oval masanın başındakiler olduğunu, bu masanın başının da Rockefeller olduğunu bilmiyorduk. Bu masada Rotshildler, Du’Pontlar,Ford’lar ve diğerleri de önemliydi ama, başkan daima Rockefeller olmuştur.

Çocukluğumuzda çizgi romanlar vardı. Gençliğimizde ikinci sınıf Hollywood uzaylılar filmleri. Şimdilerde mükemmel kurgulu bilim kurgu filimleri var ya, Star Wars falan gibi. Bunların temaları hep aynıdır. Evrende çok güçlü ve evrene hakim bir gaddar tiran dünyayı da istila ve hakimiyetine almak  veya yok etmek ister veya son zamanlarda teknolojinin gelişmesiyle bütün evreni. Bu gaddar tirana karşı savaşan kahramanlar kazandırılır ve yüceltilir bu filmlerde. Aslında saçmalıkları yanında etik yönü olan filmlerdir. Hep iyiler ve dürüstler kazanır. İşte bu Rockefeller Center’deki oval masa üyeleri bu tiranlar takımındandırlar. En acımasızları da Rockefeller ailesidir. Ne var ki, bunların karşına çıkacak pek kahraman yoktur ve gerçekte hep bunlar kazanır.

Sonuna kadar direnebilen dünyanın küçük bir bölgesi olan Küba’daki Fidel Castro olmuştur ve bu nedenle efsanevidir. Sovyetler bile bu oval masanın entrikalarıyla çökmüştür ve yerine konan Rusya her geçen gün küçültülmektedir. Castro baş destekçisi Sovyetler çöktükten sonra bile direnebilmiştir. Raul Castro’nun bunu sürdürebileceği ve başarabileceği konusunda endişelerim var. Çin’in hibrid komünist-kapitalist rejiminin buna dayanıp dayanamayacağı net değildir. Kapitalizme gittikçe bulaşan Çin içten kuşatılabilir. Göreceğiz bakalım Mao Tshe Tung’un kırmızı kitabı daha kaç nesil etkili olacak.

Bu teşkilatın kendine paralel birçok think tank örgütü vardır ve çok etkilidir, dünyanın canına ot tıkayan çok önemli isimlerin yönetimindedir. Fazla açıklamaya gerek kalmadan hemen birkaç isim sıralayalım. En başta bizzat Rockefeller tarafından kurulmuş olan, Madeleina Allbright ve Henry Kissinger’in kontrolündeki CFR(Council on Foreign Relations). Brookings Istutitions. Condoleezza Rice’ın kontrolündeki The Aspen Institute. Zbigniew Brzezinski’nin kontrolündeki CSIS(Center for Strategy and International Studies). Ve bunlara bağlı veya bunların oluşmasını sağlayan birçok vakıf. Örneğin Henry Ford vakfı. Şimdi sıkı durun Türk olmasıyla öğündüğümüz Coca Cola Ceosu Muhtar Kent de CFRnin yönetim kurulundadır. Türkiye ve Ortadoğu konusunda ahkâm kesen, kitaplar yazan Huntigton, Shulz gibileri sedece birer görevlidirler.

Dünyayı bu kurullar tasarlar ve bunlar yönetir. Bunların hepsi de başta söz ettiğimiz Rockefeller Center daki ana ofisteki patronlar oval masasına bağlıdırlar. David Rockefeller ölmüştür ama, kuşkusuz imparatorluğu devam edecektir. En büyük yanılgımız dünyadaki bütün şerlerin Amerika tarafından geldiğidir. Aslında Amerika da, CIA da, Amerikan başkanları da bu dukalık konseyinin emrindedir. Onların güdümündedirler. Onlar için Amerika da önemli değildir. Amerika’da ortam bulmuşlar, orada yerleşmişlerdir ve başta Amerika’yı sömürürler. Dünyanın en zengin ülkesindeki milyonlarca evsiz-işsizin olması ve nüfusunun %6sının okur yazar olmayışı bunun en belirgin göstergesidir. Cahillik en büyük besin kaynaklarıdır ve Hollywood filmleri en büyük propoganda araçları. Yarın öbür gün Amerika yerle bir olsa bile bunlara birşey olmaz, umurlarında da olmaz, bir yerden imparatorluklarını sürdürürler çünkü, dünyanın her tarafına kol budak  atmışlardır.

Örneğin Rockefellerin palazlanması yirminci yüzyılın başında Amerikan petrolüne hakim olan Standard Oil’u kurmasıyla olmuştur. Sonrasında her alana el atmış, Amerikan Bankacılık sektörünü ele geçirmiş, Amerika’da petrol verimli olmayınca sömürüye uygun her türlü kârlı işe dünyanın her yerinde el atmıştır. Aramco neyin nesidir?. En çok ilgi duyduğu alanlardan biri de tarımdır. Tarımı bir fabrika gibi görmüş ve kalite ve yaratacağı sağlık sorunlarını hiç dikkate almadan en çok verim almaya odaklanmış ve bugün başımıza musallat olan GDO lu ürünlerin baş müsebbibi olmuştur. Bugün dünyada GDOsuz mısır, buğday, soya, et, süt, yumurta bulmak altın madeni bulmaktan zordur. Kanser dünyada niye hızla yayılıyor sanıyorsunuz ama, bu onların umurunda değildir.

Örneğin Rotschildler’in vatanı yoktur diyebiliriz. Nerede para varsa oradalardır. Yahudi geleneği ile aile her yerde etkili adamlarını yerleştirmiştir. En güçlü oldukları yer Amerika’dır ama, Amerika’nın dışında bir kardeş Londra’da, bir kardeş Paris’te ülkelerin finans dengesini kontrol edecek güçlü bankerlik merkezlerinin başındadır. Asıl kökleri ise Almanyadadır. Ve Fransız Baronudurlar. Tabii parayla satın alınmış bir baronluktur bu.

Bu arada bu dünya hakimiyetinde İngiltere’nin rolünü küçümsememek gerekir. Shell Petrol Şirketinin iki ana merkezi vardır. Biri Londra, biri Hollanda. BP British Petrol her ne kadar Meksika körfezi felâketinden sonra hisselerinin çoğunu Amerika’ya kaptırdıysa da halâ bir İngiliz amiral gemisidir. Aslında İran petrollerini sömürmek için kurulmuş ve çıkarına dokunduğunda  İran’da Musaddık’ı devirmiştir. HSBC nin açılımı Hongkok-Shanghai Banking Coorporation’dur ve Çinde Afyon Savaşlarını başlatmıştır. İngiliz istihbarat servisleri MI5 ve MI6 CIA’dan çok daha etkilidirler ve CIA’ye onlar yön verirler. CIA da çoğu zaman işleri eline yüzüne bulaştırır.

Amerikan demokrasisi de bir âlemdir. Kimin başkan olacağı hiç önemli değildir. Nasıl olsa manuple edilecek, yola getirilecektir. Yola girmeyen Kennedy gibi tasviye edilecek , ya da eli kolu bağlanacaktır. Trump’ın daha başkanlığının ilk ayında söylediklerinin tam tersini yapması ve Obama’nın binbir güçlükle yapabildiği birkaç olumlu işi tam tersine çevirmesi bunun en iyi örneğidir.

Bu Amerikan Dukaları için Türkiye çok önemlidir. Çünkü en önemli ilgi alanları olan Ortadoğu’da onların rahat at oynatmalarının önündeki en büyük engeldir. Onun için Türkiye üzerinde çok derin ve bitmez tükenmez plânları vardır. Şimdi biz bir anayasa değişikliği referandumu yapıyoruz sanıyoruz ama, işin aslı hiç de öyle değildir. Amerika’nın yüz yıldır sürdürdüğü bir plânın sadece bir aşamasına ancak, çok önemli bir aşamasına karar vereceğiz Pazar günü.

15 Mayıs 1915 de İzmir Yunan orduları tarafından işgal edildiğinde İzmir Hükûmet Konağında Yunan bayrağının yanında Amerikan bayrağı da asılıydı. Amerikan Başkanı Wilson Türk Kurtuluş savaşı süresince yüzbin kişilik bir Amerikan ordusunu Paris yakınlarında hazır tutmuştur. Milli Mücadelenin başarısız olması halinde bu ordu Türkiye’ye yerleşecekti. Olmadı. Yüz yıl sonra bunu 1 Mart tezkeresiyle denediler. Gene olmadı. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Abdullah Gül’ün 2002 seçimlerinden yıllar öncesinden parlatılmaları, piarlarının yapılması hazırlığın başıydı. Aslında onlar için isim de önemli  değildir. Nasıl olsa her zaman uygun birini bulurlar. Baktılar ki, Türkiye’deki demokratik düzeni yola getirmek mümkün değil, birden bire bu tek adam anayasası çıktı ortaya, tıpkı 2002 de birden bire erken seçimin ortaya atıldığı gibi. Bunlara neden olanları Allah affeder mi bilmem ama, Türk milleti affetmeyecektir.

Pazar günü oylayacağımız şey, anayasa değişikliği ve tek adam rejiminin çok ötesinde birşeydir. Amerikan mandası, daha doğrusu Amerikan dükalarının sömürgesi olmaya evet mi diyeceğiz, yoksa hayır mı diyeceğiz. İşte Pazar günü oylanacak asıl mesele budur. Herkes bunu iyi düşünsün son kararını ona göre versin.

Ancak iş bununla da bitmez. Amerika bir yüz yıldır sabırla bu stratejiyi sürdürdüyse, bundan sonra da belki biryüzyıl daha hatta, sonsuza dek sürdürecektir. Her daim uyanık olmalıyız. 1Mart oylamasından bu yana sadece 15 yıl geçti unutmayın. Yarın karşımıza yeni bir plânla çıkacakları kesindir. Her daim uyanık olmalıyız ve halkımızı uyandırmalıyız. Bu iş kişilerin baş olması, başarılı olması meselesi değil, egemenlik ve bekaa meselesidir

İşi oluruna bırakmayın, Allaha da havale etmeyin ama, biz gene de Allah sonumuzu hayırlara tebdil eyler inşaallah diye bitirelim.

 

GÜNAH İMPARATORLUĞU FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYINIZ

11-057.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar