Erdoğan'ın Creme de la Crema'sı oluştu, tabanı zor tutuyor

Erdoğan'ın Creme de la Crema'sı oluştu, tabanı zor tutuyor

Alman Focus Dergisi’ne yaptığı AKP analizi ile dikkatleri çeken İslam ve Demokrasi isimli bilimsel araştırması bulunan Dr. Cengiz Günay, SÖZCÜ’ye Tayyip Erdoğan’ın analizini yaptı. Günay, “Erdoğan korkuyor” dedi.Günay, “Erdoğan döneminde Creme de la Cre

Avusturya Uluslar Arası Politika Enstitüsü uzmanı ve “İslam ve Demokrasi?” isimli doktora çalışması bulunan Cengiz Günay, SÖZCÜ’ye konuştu.

Alman Focus Dergisi’ne yaptığı, “Erdoğan gerçekçi düşünemiyor. Artık kendini kontrol edemiyor. En büyük zararı da kendine veriyor. Yangına körükle gidiyor. Bazılarına göre bu bir taktik olabilir ama öyle değil, hükümranlık yerine korku yüzünden böyle yapıyor” açıklamasıyla gündeme oturan Günay, uzman olarak Türkiye’deki son gelişmeleri değerlendirdi.

SİSTEME KATILINCA DEĞİŞİYORLAR
- “İslam ve Demokrasi?” başlıklı doktora çalışmanız var. Sonunda soru işareti olan bir çalışma bu. Sizce İslam ve Demokrasi’nin bağdaşmasında sorun mu var?

İslam ve demokrasi bağdaşmıyor diye bir tezi kabul etmiyorum. Diğer dinler ne kadar demokrasi ile bağdaşıyorsa, müslümanlık da o kadar bağdaşıyor. Ancak özellikle Avrupa’da normatif bir anlayış hakim olsa da gerçekte tek tip demokratik sistem diye bir şey yok. Her ülke kendine özgü bir demokrasi türü üretmiştir. Örneğin İngiltere’deki demokratik sistem Almanya’dan ya da İsviçre’den çok farklı. Ortak olan demokrasinin değerleridir.
Ben doktora tezimi müslüman demokratlar üzerine yapmıştım. Müslüman ve özellikle Arap ülkelerinde Islami haraketler demokratik sisteme dahil olmadan tam bir demokrasi düşünülemez. Sisteme dahil olan ılımlı hareketler genelde demokratik sisteme katılmak ile beraber kendileri de değişiyor.

AKP, KLASİK İSLAMCI DEĞİL GİBİ
- Peki islami hareketlere baktığınızda, Müslüman Kardeşler’i ve AKP’yi nereye koyuyorsunuz? Bunlar demokrat oldu mu?

Mısır’da Müslüman Kardeşler de çok ciddi bir değişim sürecinden geçiyor. Müslüman Kardeşler’in içinde farklı dinamikler var. Parti kurup, seçimlere katılmış olmaları kendi içlerinde yeni dengelerin oluşmasına sebep oldu. Ayrışmalar da söz konusu. AKP’yi tabii Müslüman Kardeşler’le bir tutamayız. AKP reformcu bir İslami kanadın girişimi sonucunda kurulmuş bir partidir. Klasik İslamcı ideolojiden arınıp daha çok toplumsal muhafazakarlığa ve neoliberal politikaya ağırlık vermiştir. Örneğin AKP, Refah Partisi’ne göre daha pragmatik daha az ideolojik bir politika temsil etmiştir.

 BİR TEK MUHAFAZAKARLIK KALIYOR
- Bu süreç nasıl oldu? Bilimsel olarak bunu izleyebiliyor musunuz?

Avrupa sosyal demokrasisine benzetebiliriz. Kendi ideolojilerini törpüleyerek politikalarını neo-liberal küreselleşmiş bir dünyaya ayarlıyorlar. Bununla beraber insanların tavır ve davranışları da değişiyor. Mısır’daki Müslüman Kardeşler’in 1980′lerde parlamentoya girdikten sonra ne tür bir değişimden geçtiklerine dair enteresan bir çalışma var. Beklenenin aksine parlamentoda daha az klasik dini veyahut ahlaki konularda daha çok reel politik konularda teklif getirdikleri yada söz istedikleri anlaşılıyor. Yani demokratik sisteme dahil olmak pragmatizmi destekliyor. Geriye kalan şey ahlak konularında ve özellikle kadın erkek ilişkilerinde muhafazakarlık.

ERDOĞAN MERKEZİ YAPIYI ELE GEÇİRDİ
- Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tayyip Erdoğan özelinde de böyle mi?

Aslında Recep Tayyip Erdoğan İslamcı hareketlerin içinden geçtiği değişim sürecinin öncülerinden. Erdoğan ve AKP reformcu olarak iktidara geldiler. Fakat sonra reformlar durdu. Otoriter merkeziyetçi devlet yapısını reform etmeyip içini değiştirdi. Aslında Erdoğan ve AKP’nin penceresinden bakıldığında, kendilerini onlara düşman gözü ile ya da en azından kuşku ile bakan bir ordu ve bürokrasi ile karşı karşıya gördüler. Ancak AKP merkezi yapıyı hafifletmek yerine, merkezi yapının içini değiştirdi.

Kendine yakın insanları yerleştirdi ama yapıyı değiştirmedi. Yani bu anlamda otoriter devlet anlayışını devam ettirdi… Protestolara verdiği tepki ve tahammülsüzlük eski devlet reflekslerini andırıyor. Çevresinde gerçek anlamda danışmanlık yapan kimse yok anlaşılan. Bu tek adam şovuna dönüşüyor.

KORKUYOR, KENDİNİ TEHDİT ALTINDA HİSSEDİYOR
- Sizce Erdoğan neden bu kadar sert? Neden bunları yapıyor?

Aslında bunlara gerek yoktu. Protestocular eski algı ve şablonlara sığmıyor. Çıkış noktaları tamamen farklı, başka şeyler arıyorlar. Bu insanların derdi artık ‘başörtüsü’ ya da toplum inşası değil. Özgürlük… Recep Tayyip Erdoğan, kendini tehdit altında hissettiği için böyle davranıyor. Korkuyor.  Oysa her şey çok iyi gidiyordu. İçeride ve dışarıda imajı çok iyiydi. Şimdi kendi imajını zedeliyor.

Erdoğan’ın eskiden beri sert bir uslubu vardı ancak bunu zaman zaman dengeleyebiliyordu. Toplumu ve dinamikleri iyi okuyabilen ve gündemi belirleyen bir liderdi. Dolayısıyla bu son tavırlarını anlamak güç. Aşırı aşırı sert, toleranssız ve olup bitenleri anlamakta güçlük çeken bir lider ve peşinden giden bir iktidar görüyoruz.

KIŞKIRTIYOR, EKONOMİYE DE ETKİSİ OLUR
- Erdoğan’ın bu davranışlarının toplumda ya da ilişkilerde başka türlü etkileri olur mu?

Erdoğan daha da kışkırtıyor. Yangına körükle gidiyor. Aslında kendi başarılarını kendi elleri ile yıkıyor. Bence bunun ekonomiye de olumsuz anlamda etkisi olacak. Ne kadar yabancı basını suçlasa da, tüm bu saydıklarımız yaşandı. Basın sadece bunları yansıttı. Yaptıkları, söylemleri, 21. yüzyıldaki liberal demokratik söyleme aykırı. Aşırı güç kullanmak, insanların haykırışlarını hiçe saymak, protestoları bastırmak, v.s. gibi şeyler artık dünyada pek kabul görmüyor. Herkes aslında kendine yapıyor.

ZENGİN İSLAMCILAR OLUŞTU, TABANI TUTMASI LAZIM
- Başbakan sanki toplumun hassas noktalarına inadına basıyor. Köprüye Yavuz Sultan Selim adının verilmesi, Topçu Kışlası dikilmesi gibi…

Bakın bunda bir amacı var. Bu tür söylemleri muhafazakar kitlenin, yani tabanının beğeneceğini düşünüyor. Bu bize şunu gösteriyor; Kendi tabanının içinde ekonomik ve iktidar olmaktan kaynaklanan kazançtan pay alamayan büyük bir kitle var, maddi sorunlar var… Erdoğan döneminde Crema de la Cream denilen bir islami zengin zümresi oluştu. Bundan yararlanamayan tabanını tutmak için Erdoğan o kesimi memnun etmeye, kendi saflarında tutmaya çalışıyor.

SURİYE KONUSU ÇOK TEHLİKELİ
- Suriye konusuna ve sürekli mezhep vurgusuna ne diyorsunuz? Bir tür ayrımcılık yok mu?

Suriye konusunda aktif olan İran karşıtı Sünni bir ittifak var. Türkiye’nin bunlarla aynı saflarda yer alması, ortak mezhebe ait olmaktan değil, belli çıkarların örtüşmesinden kaynaklanıyor. Türkiye’nin Suriye politikasını belirleyen en önemli unsur Kürt meselesidir. Türkiye Irak tecrübelerinden yola çıkarak Suriye politikasını belirliyor. Ancak Suriye tehlikeli. Suriye’de tarihsel baktığınızda hep bölgesel dış güçler önemli rol oynamıştır. Rejim kendini güvence altına almak için tam da kendine tehlike olabilecek komşu ülkerei taciz edici unsurları desteklemiştir. Mesela PKK, Hizbullah ya da Irak’ta aşırı dinci guruplar Suriye’nin desteğini alabilmiştir. Bu son olaylar Suriye ile bağlantılı değil tabii ki, ancak Suriye’deki durum Türkiye’de gerginliğe yol açıyor.

BU KATILIMCI DEMOKRASİ DEĞİL
- Son olayları sizce politikacılar, yöneticiler nasıl okumalı? Ne dersler çıkarılmalı?

Tayyip Erdoğan ve tüm muhalefet partileri bu son olayları çok iyi okumalı. Türkiye’de çok kötü bir kriz yönetimi sergilendi. Dünya değişiyor. Böyle otoriter söylemler, ‘Ben yaptım, oldu’ tarzı yönetim artık yürümüyor. Artık tek adam partileri de demode oluyor. Türkiye’deki görüntüye bir bakıyorsunuz, bir başkan oturuyor, ötekiler ondan bir-iki metre ötede oturabiliyor. Tüm partiler için bu geçerli. Bu katılımcı bir demokrasinin resmi değil.

ERDOĞAN KRAL DEĞİL, PADİŞAH DEĞİL
- Erdoğan’a son bir mesajınız var mı?

Bir gösterici kameraya konuşurken Erdoğan’a yönelik: “Kral değil, padişah değil, sadece başbakansın” derken durumu özetledi. Erdoğan’ın bunu anlaması lazım. ‘Çoğunluk arkamda’ deyip de azınlığı dışlamak olmaz. Demokrasi sadece çoğunluk rejimi değildir.