ERDOĞAN HAKARET DAVALARINI BAKIN NASIL AÇIYOR

ERDOĞAN HAKARET DAVALARINI BAKIN NASIL AÇIYOR

Orhan Aydın soL'daki köşesinde bugün "Cumhurbaşkanı’na hakaretten dava açmak için görevlendirilmiş sözde hukuk adamları"nı yazdı.

Tiyatro sanatçısı Orhan Aydın, bugünkü köşe yazısında kendisi hakkında açılan bir davanın komik arka planını, davayı açan savcıyla ön soruşturma sırasında yaptığı görüşmeyi anlattı.

Hakaret davalarının nasıl açıldığını gözler önüne seren yazı şöyle:

"Siz, bir yargı mensubunun emir alarak iş yaptığını şöyle suratına bakarak anlayabilir misiniz?

Hadi olmadı, konuşmaya başladığı an ‘bu adam görevlendirilmiş’ diyebilir misiniz?

Hani öyle, giyim-kuşam-saç-bıyık kesimi gibi şekilci dışavurumdan filan söz etmiyorum.

Ben artık anlıyorum.

Adliye’ye gide gele işin sırrı çözüldüğünden değil, mesleki olarak edindiğim ‘gözlemcilik’ bazen çok işe yarıyor.

Adam savcı, avukatınla birlikte odasına giriyorsun, önünü iliklemişsin, şapkan elinde ‘iyi günler’ diyorsun, başını kaldırıp bakmıyor bile.

Bir dosya inceliyor, karşısında sakallı bir genç, onunda elinde dosyalar var, belli ki yazıcılardan bir memur, ancak ne kravatı var ne ceketi, karma karışık bir sakal, hırpani bir kıyafet, başka yerde görsen ‘memur’ diyemezsin.

Savcı efendi, bir kalemle önündeki dosyanın orasını burasını çiziyor ‘küfür değil, sinkaf yazacaksın kaç kez söyledim’ diye yarı kızgın bir fırça çekiyor, sonra ‘hadi al yeniden yaz’ deyip notlarla dolu bir sayfayla birlikte dosyayı memura uzatıyor.

Anlıyorsunuz ki bu kımıl bir dava dosyası yazıcısı.

‘Beni çağırtmışsınız’ diyorum.

Avukatım Özgür dosya numaramızı söylüyor, halen yüzümüze bakmış değil, kalkıyor yerinden, eliyle koymuş gibi bulup getiriyor.

Bakmıyor bile dosyaya, ‘adınız neydi’ diyor söylüyorsunuz, ‘Sayın Cumhurbaşkanımıza hakaret etmişsiniz’ diyor.

‘Nerede etmişim?’

‘Ne o meydanın adı, Galatasaray mı orda, arkanızda ayakkabı kutuları, içinde paralara dolu bir maket, üstünde milyonları evlerinde zor tutuyoruz yazıyor’

Alıyor beni bir gülme.

‘Bu şimdi Cumhurbaşkanı’na hakaret mi, diyelim ki size göre öyle, benle ne ilgisi var, oradayım ama o maketin önünde duran ben değilim, bakın şu şapkalı olan benim, polisler beni oradan ayrıştırmış şu köşede, yuvarlak içine alarak altına adımı yazmışlar.’

Şaşırıyor, ilk kez bir fotoğrafa bir bana bakıyor, inanamıyor bir kez daha bakıyor.

‘Bakın savcı bey, bu fotoğraflarını gösterdiğiniz eylem, İç Güvenlik Yasa Tasarısı denen faşist dayatmaya karşı meslek odalarının, sanatçıların, siyasi partilerin, milletvekillerinin, sendikaların katıldığı ortak bir basın açıklamasıdır, ben de oradaydım, destek verdim, bu tür tüm açıklamalara, eylemlere dünden bugüne destek verir, katılımcısı olur, gerekirse konuşur, sunum yaparım.’ Hemen araya giriyor ‘Basın açıklamasını siz mi yazdınız?’

Yine gülüyorum.

‘Hayır, ben yazmadım, ama açıklamanın içeriğine katılıyorum, polisleriniz gece televizyonlarda benden film izliyor, gündüz bir eylemde filan görünce hemen ‘işte o’ diyerek olayla ilişkilendirmeye çabalıyorlar, burada olduğu gibi.’

Yazının tamamı için: Müsamere…

 

haber.sol.org.tr/