Dershaneler kapansın

Dershaneler kapansın

Evet, dershaneler “Kapattım” denilerek kapanacak kurumlar değil.

Zeki SARIHAN

Yıllardır “Dershaneler eğitimin sırtında bir kamburdur” diye yazdık, söyledik. Dershaneler, üniversiteye girişte test çözme tekniklerini öğretmek amacıyla kurulmuştu. Öğrencilerimiz için okulun yanında ikinci bir meşgale, veliler için avuç dolusu yeni masraf kapısı demekti. Kimse bu sistemden memnun değildi ama sorun bir türlü de çözülemiyordu. Durumdan memnun olan yalnızca dershane sahipleri ve geçimlerini buradan sağlayan bir takım öğretmenlerdi. Onların bir kısmı bile bu akıl dışı sistemi gönüllü olarak savunamıyor, “Tabii biz de memnun değiliz, keşke bir çözüm bulunsa” diyorlardı.

Şimdi ne oldu da dersaneleri kapatma tasarıları karşısında birçok çevre dersane savunucusu oldu? Kemal Kılıçdaroğlu ve Mustafa Sarıgül bile dershane taraftarı olabildi. Anlaşılan bunu hükümete muhalefet etmenin bir gereği olarak düşündüler. Ayrıca dershanecilik devasa bir sektör haline gelmişti. Dershaneciler, gazetelere boy boy ilan vererek bu kurumların eğitim için ne kadar gerekli olduğunu savunacak kadar etkili bir konuma geldiler.

Evet, dershaneler “Kapattım” denilerek kapanacak kurumlar değil. Kenan Evren rejimi de bunları kapatmaya niyetlenmiş, üniversiteye giriş sistemi değişmediği için başaramamıştı. Fakat şimdi üniversiteye girişte öğrencilerin okul başarıları öne çıkarılarak dershaneler gereksiz hale getiriliyor. Yapılması gereken de buydu. Ayrıca devlet, Halk Eğitim Merkezlerinde ve okullarda örenci başarısını artıracak kurslar düzenleyerek dershanelerin üstlendiği görevi neden yerine getirmesin? Dershanelerde çalışan öğretmenlere devlet okullarında ve bu kurslarda neden iş verilmesin?

Geçmişte yalnızca eğitim açısından tartışılan dershaneler, şimdi artık iyice belli oldu ki Fethullah Gülen Cemaati ile AKP’nin hâkimiyet alanı haline gelmiş. Bir eğitim sisteminin ne hallere düştüğünü üzülerek ve ibretle görüyoruz.


Dünyanın başka ülkelerinde de böyle midir, araştırılmaya muhtaçtır. Türkiye’de muhalefetin sakat bir tutumu var. Bir düzenleme, bir düzeltme hükümetten geliyorsa, bunun halk için yararına bakmadan ona karşı çıkmak. Aslında bu muhalefeti değil, hükumeti güçlendiriyor. Türkiye demokratik öğretmen hareketinin yıllarca savunduğu ders kitaplarının devlet tarafından parasız verilmesine başlanınca muhalefet aynı duygularla buna karşı çıkmıştı. Bu durum, kitlelerin ihtiyaçlarını da, hislerini de karşılamıyordu. Tabii sorunda kaybeden muhalefet oldu. Bu konuda da benzer bir durum yaşanacak.

Biz halkçıların savunması gereken, hükumetin oy kaygılarından ve cemaatin niyetlerinden bağımsız olarak her işte geniş halk yığınlarının çıkarlarını gözetmektir. Biz bu taraflardan birini değil, halkı düşünmeliyiz. Biz onlardan birini desteklemiş mi oluyoruz kaygısından kurtularak onların bizim programlarımıza ram olmasını sağlamalıyız.

Bütün eğitim işini devlet üstlenmeli, özel okulculuğu ve özel dershaneciliği aradan çıkarmalı, eğitim de tamamen parasız olmalıdır. Hükumetin, bir takım dersanelerin özel okula dönüştürülmesi ve devletin özel okulculuğa kaynak ayırması projesine karşı çıkmamız gerekir. Özel okulculuk, Türkiye halkını Türk-Kürt, Alevi-Sünni, zengin-yoksul ayırımı kadar bölücü bir uygulamadır. Kaderde, kıvançta ortak olmanın yollarından biri de bütün millet fertlerinin göreceği eğitimde ayrıcalıkları kaldırmaktır. Bugünkü uygulama, hem özel okullarda, hem devlet okullarında okuyan çocuklarımıza yapılan en büyük kötülüklerden biridir. Çocuklarımız, babalarının cebindeki paraya değil, kendi çalışkanlıklarına ve zekâlarına güvenmeyi öğrenmelidir.