YENİ PARTİSİ İLE İLK KEZ BASININ ÖNÜNE ÇIKTI

YENİ PARTİSİ İLE İLK KEZ BASININ ÖNÜNE ÇIKTI

8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal, genel başkanlığını yaptığı Ana Parti'yi ilk defa gazetecilere tanıttı.


Çağatay KENARLI 

8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal, genel başkanlığını yaptığı Ana Parti'yi ilk defa gazetecilere tanıttı.


"TÜRKİYE İÇİN BİZ SİYASETE GİRDİK"

Bağcılar'da bir otelde basın toplantısı düzenleyen Ahmet Özal, konuşmasının başında siyasete girme nedenleriyle ilgili olarak, “Manevi ve fikri liderlerimizin izinde, Türkiye'yi siyasete götürmek için biz siyasete girdik. Bizim fikriyatımızın da, Atatürk'ün gösterdiği muassır medeniyet seviyesine ulaşmak, rahmetlinin gösterdiği yolda da Türkiye'de hür düşüncenin, demokrasinin, hür teşebbüsün, din ve vicdan hürriyetinin daha yaygın olduğu bir Türkiye için biz siyasete girdik" şeklinde konuştu.
Özal, yapmak istediklerini konusunda da, “Türkiye'de maalesef yaşadığımız şu kavga ortamından artık çıkmamız lazım. Türkiye'nin bu kadar kutuplaştığı ortamda, hiçbirimizin ne çocuğunun ne torununun geleceği olmaz. Bu kavganın bırakılması lazım. Biz kavga etmeyen bir zihniyetten geliyoruz" dedi.

“BEN CUMHURBAŞKANLIĞI KÖŞKÜ'NÜ DE GÖRDÜM, BAŞBAKANLIK KÖŞKÜ'NÜ DE GÖRDÜM"

Özal, babası Turgut Özal ile ilgili dönemi anlatarak, “Ben Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nü de gördüm, Başbakanlık Köşkü'nü de gördüm 10 sene boyunca. Devletin, milletin ve dış politikadaki gerginlikleri bizzat 10 sene rahmetli babamla yaşayarak öğrendim. Türkiye'nin yaşadığı dönemi, meselelerinin ne olduğunu çok iyi biliyorum, çözümlerinin de ne olduğunu çok iyi biliyorum. Biz Türkiye'yi yönetmeye, idare etmeye talibiz. Tabii ki bunun takdiri önce Allah'ındır, sonra milletindir. Bizim siyasi anlayışımızda mevki, makam yoktur. Biz makamları, mevkileri fazlasıyla gördük Allahıma şükürler olsun" dedi.

DİYANET İŞLERİ...

Türkiye'de kurulan Diyanet İşleri'nin devlete bağlı olduğunu ifade eden, “Bakanlığa bağlıydı, şu anda Başbakanlığa bağlı. Diyanet İşleri gibi bir kurumun devlete bağlı olması laikliğin temel prensibine aykırıdır. Hiçbir zaman devlet din işine karışmazsa, dinin de devlet işine karışmaması gerekir. Biz modern bir Türkiye'de, modern bir dünyada yaşıyoruz zaten" dedi.

ÇÖZÜM SÜRECİ

Özal, konuşmasında çözüm süreci de hakkında da şu değerlendirmelerde bulundu:
“Türkiye parçalanacak, bölünecek, bilmem ne olacak diye panik yapmak, insanları korkutmak doğru değil. Ben çözüm sürecine karşı değilim asla. Çözüm süreci devam etmelidir. Devam etmelidir ama, bu şekilde değil. Şu an ben taraflara bakıyorum; hangi tarafın ne olduğu belli değil. Bir tarafta, 'Yapılan anlaşmaları açıklarım' diyenler var. Öbür tarafta, 'Açıklarsan iyi olmaz' diyenler var. Peki ne anlaşma yaptınız? Devlette devamlılık esastır, ne anlaşma yaptıysanız bu halk önünde bunları açıklamanız lazım. Öyle, taraflar birbirini tehdit ederek bir çözüme varılmaz. Halkına güvenmeyen idarede başarılı olamaz. Halkınıza güvenin."

“BAŞBAKANLIK MAKAMININ 2 DÖNEMDEN FAZLA YAPILMAMASI KANAATİNDEYİM"

Ahmet Özal, Türk halkının hiçbir seçimde yanlış karar vermediğini belirterek, “Bu halkın siyasi seçimlerin hiçbirisinde şimdiye kadar yanlış karar verdiğini görmedim. 2001 krizinden sonra AK Parti iktidara geldi, 2002'de. Halk yanlış mı karar verdi? Hayır, doğru karar verdi. Koalisyon hükümetinin 2001'de yarattığı ekonomik krizden sonra, yaşananlardan sonra, 2002'de AK Parti'nin gelmesi çok normaldi. AK Parti iktidar olduktan sonra ilk 7-8 sene çok iyi işler yaptı Türkiye'de. Hiçkimse bunu inkar edemez. Son birkaç seneden beri doğal olarak yıpranmadan dolayı yavaşladı, durdu. Yanlışlar da oldu, olmaya da devam ediyor. Bunları da doğal kabul edelim. Ben Türkiye'de Başbakanlık makamının 2 dönemden fazla yapılmaması kanaatindeyim ve bu anayasayla engellenmesi gerekir. 8 sene sonra, başbakan da, cumhurbaşkanı gibi görevi bırakması gerekir. 8 seneden sonra başbakanlık, insanları ve etrafındakileri şaşırtabilir, yanlışa sürükleyebilir, insanları bıktırabilir."

BAŞKANLIK SİSTEMİ

Ahmet Özal, Türkiye'de çeşitli şekillerde başkanlık sisteminin tartışıldığına dikkat çekerek, şunları kaydetti:
“İlk bunu gündeme getiren rahmetli babamdı, başkanlık modeli. Sonra Sayın Süleyman Demirel getirdi. Şimdi Sayın Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı, gündeme getiriyor. Ben asla başkanlık sistemine karşı değilim. Ama başkanlık sisteminin de farklılıkları var. Bir; çeşitli başkanlık modelleri var. Bazıları diktatörlüktür, bazıları gerçekten demokrasidir. Yargı, yasama ve yürütmenin birbirinden bağımsız olmadığı hiçbir ülkede demokrasi olmaz. Fransa'daki başkanlık sistemi güzeldir, Amerika'daki iyidir. Ama Latin Amerika ülkelerinde veya geri kalmış ülkelerdeki başkanlık sistemleri tamamen diktatörlüktür. Bunları çok iyi ayırt edebiliyorsanız, başkanlık sistemi iyidir."

SEÇİM BARAJI

Özal, siyasete barajı geçmek için girmediklerini, iktidar olmak için girdiklerini söyledi. Seçim barajının kendileri için önemli olmadığını ifade eden Özal, “Türkiye'de önemli olan şudur; mutlaka ve mutlaka baraj yüzde 10 olmaz, çok yüksektir. Mutlaka yüzde 5'e, Avrupa seviyesine indirilmesi gerekir" dedi.

Kaynak:Haber Kaynağı