Yara Rantı, Zengin Kürtler Arazi Topluyor !

İmralı görüşmeleri üzerinden uzatılan rant 30 yıllık yaraları sarmaya yetecek mi?

 
 
 
Yara-rantı…

İmralı görüşmeleri üzerinden uzatılan rant 30 yıllık yaraları sarmaya yetecek mi?

Yusuf Yavuz
İmralı süreci adıyla yürütülen görüşmelerin paralelinde yaşananlar yalnızca siyasi reflekslerle sınırlı değil. Hatta siyasi refleksler giderek kendi sınırına çekiliyor demek hiç de abartılı olmaz…
Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafyada uzun yıllardır manüple edilerek sürdürülen ‘çatışma kültürü’nün yerine yaratılmaya çalışılan ‘barış havası’nın da aynı anlayışla servis edildiği hissiyatı, hatırı sayılır bir kesim tarafından burukluk ve kaygıyla izleniyor.
Sürecin aktörlerinin durumun ‘selameti’ açısından yaptığı açıklamaları bir kenara koyarsak, Erdoğan’ın başkanlık rüyasıyla Öcalan’ın kişisel ikbalini de içinde barındıran tutanakların içerdiği detayların toplumun gündeminde bir yaprak kıpırdatmadığı ortada.

TOPLUMSAL AKIL KAYMASI DÖNÜŞÜMÜ KABUL ETTİRECEK Mİ
Aslında gelinen noktada Türkiye’nin temel sorunsalından hiç de bağımsız olmayan Güneydoğu meselesinin en temel sorusunun hiç bir zaman gündeme getirilmemesinin yarattığı toplumsal akıl kayması, İmralı süreci ile toplumsal bir barışın kapısını açmaktan çok, rant ve ulufe dağıtarak yaratılmak istenen dönüşümün kabul edilebilirliğini sağlamaya yarayacak gibi görünüyor.

TOPRAĞIN ÜRETİM ARACI OLMAKTAN ÇIKARILMASI
Türkiye’nin temel sorunsalı olarak saydığımız toprak meselesinin, daha doğrusu topraksızlık meselesinin bugün doğudan batıya Türkiye kırsalının sahici meselesi olmaktan çıkarılmasıyla birlikte toprağın bir üretim aracından çok yalnızca arsa değeri üzerinden rant aracına dönüştürülmesine sahici bir yanıt üretmeden bu ülkede sahici bir barıştan söz edemeyiz.

İMRALI SÜRECİNDE ‘DOĞUYA HÜCUM’ BAŞLIKLARI
Bu görüşü daha da somutlaştırarak ifade edecek olursak, İmralı görüşmelerine parallel olarak özellikle ‘yandaş’ basında şişirilen haberlerin başlıklarına bakmak yeterli. Türkiye Gazetesi, 6 Mart tarihli manşetinde “Doğuya Hücum” başlığını kullandığı haberinde, “terör bitecek yatırım artacak” beklentisinin Güneydoğu’daki göçü tersine çevirdiğini ele alan ayrıntılara yer veriyordu.

ZENGİN KÜRTLER ARAZİ TOPLUYOR
Cüneyt Bitikçioğlu ve Uğur Küçük imzalı haberin ayrıntılarında ise Batı illerinde yaşayan varlıklı Kürt vatandaşların özellikle tarım alanları başta olmak üzere büyük araziler toplamaya başladığı bilgisine yer verilerek, “aileler nakit paralarının yanı sıra evlerini ve otomobillerini de satarak arazi için kullanıyorlar. İki yıl önce 25 bin lira civarında olan arazi fiyatlarının 5-6 bin liraya kadar gerilemesi de bölgedeki alımları tetikliyor. Altın Emlak Genel Müdürü Hakan Erilkun, Diyarbakır, Şırnak, Siirt gibi noktalarda büyük parselde arsa ve tarla alınmaya başlandığını söyledi. Halk arasında yabancı sermayeli, özellikle Amerikan firmalarının bölgeye yatırım yapacağı söylentileri ile Siverek istikametindeki arsalara olan talebin de arttığını ifade eden Erilkun, ‘Söylentilerin yanı sıra bu hızlı ticarette devletin yaptığı yatırımların da payı büyük. Çünkü siyasi alandaki bu olumlu adımlar yatırım kanadında devletin 'yatırım için harcamayı zorunlu kıldığı' teşviklerle bölge adeta yeniden hayat buluyor. Yalnızca Mardin'de 170 yeni yatırımcının teşvik başvurusu yaptığı ve şehirde 100 milyon dolarlık bir sabit yatırımla beş yıldızlı bir otel için teşvik belgesinin alınması da bu gelişmelere örnektir’ dedi” görüşü aktarılıyordu.

DİYARBAKIR’DA RANTA HÜCUM
Diyarbakır Tüm Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜMSİAD) Başkanı Hüseyin Oğulmuş’un görüşleri de aktarılan haberde,  TÜMSİAD Yönetim Kurulu Üyesi iş adamı Cemal Arslan’ın “Bu görüşmeler ve Hükümetin çabası bizi umutlandırdı. Biz Diyarbakır'da ticaret ve yatırım yapıyoruz fakat birçok arkadaşımız terörden uzaklaşmak için başka illere gittiler. Şu anda onlarda Güneydoğu'nun gelişeceğinden büyüyeceğinden emin oldukları için buralarda arazi bakmaya başladılar” açıklamasına yer verilirken, Diyarbakır Tüm Emlakçılar Derneği Başkanı Mustafa Koç’un, “Şu an bölgede 7'den 70'e herkes bu konuya odaklanmış durumda. Diğer taraftan batıdaki işadamları da bu meselenin çözüleceğine inandıkları için sürekli yatırım araştırması yapıyor. Telefonla bizden yer ve fiyatlar konusunda bilgi istiyorlar. Henüz fiyatlarda önemli bir değişim söz konusu değil ama yakında artış olmasını bekliyoruz” ifadeleri aktarılıyordu.

YIKIMI YARARANTIYLA SARMAK
Benzeri örnekleri çoğaltmak mümkün. Türkiye’nin geleceğini ipotek altına alan projelerden biri olan GAP’ta gelinen nokta, tarım arazilerinin villalara açılması mesela… Sözü dolandırmadan söylemek gerekirse, son otuz yılın toplumsal acılarının tam ortasında duran terör meselesinin, adına “ülke” ya da “vatan” denilen ortak payda üzerinde yarattığı yıkımın, ‘yararantıyla’ sarılması girişimidir bunun adı. Ülke’nin, arsaya, arsanın ranta, rantın da pazara evrilmesi. Otuz yıldır terörle bileylenen beklentilerin yarattığı travmaların, rant dağıtarak toplumsal bir kabule dönüştürülmesi. Türkiye’yi üretmeden tüketen insanların ülkesi haline getiren betonarme uygarlığının habis bir ur gibi tüm gövdeye yayılması. Adına Kürt ya da Güneydoğu sorunu denilen meselenin, toplumsal alandan koparılarak bağlamından uzaklaştırılması. Bunu kapitalizmin doğasına bağlayıp köşeye çekilmek de bir tercihtir tabii. Ancak kapitalizmin doğal gelişimine bile tahammül edemeyenlerin yarattığı bu çürümenin tüm renkleriyle Anadolu’nun değerlerini içine çekmesine daha ne kadar seyirci kalacağız?
Bu rant yaraları sarmaya yetecek mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar