"Yanlış var eyvallah, ama kışlayı yapacağız" diyen Başbakan, bir taraftan işi Allah'a havale etmekte, bir taraftan da üstün benim, kimse benden hesap soramaz, ben bildiğimi yapacağım demektedir. Bu sözler, hukuk devletinin yok edildiğini tarihe not düşen, itiraf niteliğindeki sözlerdir.
 

Başbakan, gündemi oluşturan demokratik hareketi küçümsemiş, bu tavrı sergileyenlere hakaretvari sözler de sarfetmiş, bununla da yetinmemiş, bu tablodan kendini çıkarmanın karşı adımı olarak Taksim'e cami ve de kışla yapacağını ifade etmekle, halkın bu konudaki duygularını sömürmeye ve siyasi çıkar için din tüccarlığı da yaparak, bu antidemokratik durumu perdeleme iradesini de bir kez daha ortaya koymuştur.
 

Bir hukuk devletinin başbakanı, üstün benim, bildiğimi yapacağım, yargı kararınıda tanımayacağım diyemez. Yaşananları da basite indirgeyip, tamam aşırı gaz kullanımı var diyerek, kendisini ve temsil ettiği siyasi gücü kenara çekip, iki polisin sırtına yıkmakla da geçiştiremez. Demokratik hukuk devletinin kuralları hazmedilmek, demokratik hukuk devleti kuralları içinde kalınmak zorunludur. Çağdaş hukuk, hesabı o dünyada değil, bu dünyada soran bir sistemdir.
 

Yargı organları,özellikle 2010 anayasa değişikliği ile siyasi iktidarın etki ve kontrolüne açık biçimde yapılandırıldıkları için Başbakan, beklemediği bu yargı kararı hakkında, bu enteresan kararın itirazı da var demekle, kızgınlığını ve şaşkınlıklığınıda ortaya koymuştur. Bu kızgınlık ve şaşkınlık, yargıkararlarıyla bile sistemi kontrol eden bir iktidarın, kendi beklentisi dışında bir kararla karşı karşıya kalmayı hiç bir biçimde hazmedemediğinin, yargının nasıl bir baskı altında tutulduğunun da açık bir itirafıdır. Bu itiraf, süreçte verilecek kararı da her durumda tartışılır kılmış, yargıdaki çalışma koşullarının yok edildiğini herkese bir kez daha göstermiştir.
 

Yargıçlar Sendikası olarak, ilgili mahkeme kararı ve yargıçları hakkında siyasi iradenin etkisiyle ne gibi işlemler yapılacağı titizlikle takip edilecektir.

Saygılarımızla. 2.6.2013