Mustafa Yıldırım

Mustafa Yıldırım

TÜRKLERDEN YANA OLAN VAR MI?

 

 

TÜRKLERDEN YANA OLAN VAR MI?

Türkiye'de Türklerle bağları kopuklar taraf seçiyorlar.

Kimisi Arap'tan, kimisi Acem'den yana.

Kimisi hem Acem Ayetullahından, hem Putin'den, hem Çin'den yana...

Kimisine göre hepsi "Milli"...

Kimisine göre "milli" vatanla ilgili, çoğuna göre Arapçılık millisi...

Bu işin keyfini çıkaran da Kürt milliyetçileri!

Onlar hepsinden yanadırlar!

Haydi, bakalım bir kerecik olsun atın maskelerinizi!

Rehber İmam, Denizleri aşıp da gelen Moon düşkünü, Seyyidler, Türkçülüğü Arapçılık sayan milliyetçiler...

Yani Türklükle bağını koparmış, ama bayrak, vatan diye diye fiyaka satanlar, ona buna sarılanlar!

Ümmet diyemedikleri için ""Millet" diyenler.

Milliden, milletten Şeyhin Şıhın müritliğini anlayanların hoşuna gitsin diye, "ulus" demekten kaçarak "artizlik" (Bakkal Kemal'in gazetelerden birine bakarak söylediği) oynayan Şanghay uydurukçusu...

"Mustafa Kemal'in askeriymiş!"

Haydi, ordan sen de!

Türklerin Müslümanlığı kendilerine göredir!

Ne Ayetullahınkine, ne Arabınkine benzer!
Anladınız mı Denizleri aşan ve bir videoyla partisini ötekine, Seyyide teslim eden...

*

UYDURMACILIK HASTALIĞI MÜRİT YARATIR

İnternette yorumculuk ne kolay! Liderlik bedava!

Seyyid nereden çıktı?

Siyasal bir komplodan söz ediyorsak yalnızca mantıksal bağlantılarla doğrulayamayız.

Önce kanıtları, kesin bilgiyi toplamalı ve "Ne oluyor?" diye sormalıyız.

İlişkileri çözümledikten sonra gerçekten bir komplo varsa onu bulmalıyız!

Önceden sonuca kara verip, ondan sonra o sonucu kanıtlamaya çalışırsak, haklı çıkabilmek için gerçekleri görmezden gelir; işinize geleni kullanırız ki buna "komplo" çözümlemek değil "komplo teorisi" denir!

Diyelim ki bir kişi öldürülmüş. Kanıtları, tanıkları bilmiyoruz; ama "Olsa olsa filancalar yapmıştır" dersek iftira olur!

Belki iftira ettiğiniz filancaların düşmanısınız, onlara zarar vermekten hoşlanıyorsunuz; ancak önce yakınlarınızı, sonra gençleri, toplumu yanıltarak yanlışa sürüklemeye hakkınız yok!

En kolay iştir, kalıplaşmış düşmanlıklarla olaylaraı kanıtsız, tanıksız çarpıtmak...

O zaman araştırma, bilgilenme, düşünme derdiniz olmaz!

Günümüzde ne çok araştırmacı-yazar, gazeteci var değil mi?
Bu işi ustaları da, her gün yeni bir film çevirir gibi, ikide bir yorumlarını, yollarını değiştiren ilkesiz politika cambazları, şöhret hastalığına yakalanmış "lidercikler" değil mi?

Binlerce olaydan, belgeden, yayından, rapordan çıkardığınız sonuçlarla bir operasyonu çözümlemek, kanıtlamak öyle beş dakikalık iş değil! Sonrasında onu kitaba dönüştürmek ayrı bir uğraş.

Sonra birisi çıkıyor karşınıza "Abicim" diyor, "ne var anlamayacak? O işi şu örgüt, öteki odak, beriki devlet yaptı!" deyiveriyor...

Ya da lider bir şey yumurtluyor, geri kalanlar "Tamam" diyorlar, "İşte budur!" Artık düşünmelerine, doğruyu bulmak için akıllarını yormalarına, düşünmelerine, yeni şeyler öğrenmelerine gerek kalmıyor!

Seyyid Kemal'e gelince... Onu Rahşan Ecevit Hanım'a sormak gerekiyordu...

Bülent Bey nereden bulup da bu vergi memurunu Sigorta Genel Müdürü yaptı?

Yaptıysa yaptı, ama niçin kendi partisinden milletvekili yapmadı?

Kim dürtükledi de CHP'ye aldılar?

17 Şubat 2016

Önceki ve Sonraki Yazılar