Türkiye aniden durur mu?

Türkiye aniden durur mu?

Türkiye piyasalarında küresel gelişmelerin de etkisiyle son günlerde yaşananlar ekonomide yeni bir tartışmayı gündeme getirdi; 'sudden stop', yani 'ani duruş' riski...

Bu tartışmayı başlatan ise Türkiye'nin yurtdışındaki en önemli isimlerinden olan veMassachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) profesörlerinden Daren Acemoğlu. Acemoğlu'na göre FED'in tahvil alımlarını önce yavaşlatma daha sonra da durdurma yönündeki kararı Türkiye'den ciddi bir sıcak para çıkışına neden olabilir.

Aslında sıcak paranın kendiliğinden yavaş yavaş kesilmesi iyi bir şey. Ancak aniden olursa kötü. Çünkü bu durumda sıcak paranın hemen gitmesi ile "Ani Duruş" gerçekleşir ve ciddi makro ekonomik dengesizliklere yol açar. 

Peki Türkiye'de 'ani duruş' riski ne kadar var ve gerçekleşirse ne olur? Döviz kuru patlar ve faizler hızla yükselir mi? Yoksa bu durum piyasanın baş edebileceği bir hal midir? Görüşlerine başvurduğumuz bazı ekonomistler bu riskin gerçekten var olduğuna dikkat çekerken kimileri ise kısa vadede böyle risk olmadığının altını çiziyor. Piyasaya olan etkileri konusundaki görüşler de farklılık gösteriyor.

ZATEN 'ANİDEN DURDUK'
 
Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel'e göre Türkiye'de böyle bir risk var. Hatta daha da ötesinde Türkiye zaten bu durumu şu anda fiili olarak yaşıyor.

Türkiye ekonomisinin durgunluğun eşiğinde olduğunu belirten Gürsel, bir süreden beri devam eden kur ve faiz artışlarının sürmesi halinde kurun daha da çıkabileceğini ve bunu kontrol altında tutabilmek için daha yüksek bir faiz gerektiğine dikkat çekiyor.


KISA VADEDE RİSK YOK

 
İstanbul Ekonomik Araştırmalar Vakfı Başkanı Prof. Hüseyin Bilgin ise kısa vadede böyle bir risk olmadığını savunuyor.

 

Mevcut durumda Türkiye için her zaman risk faktörü olarak gösterilen kamu dengesi, cari açık ve yapısal reformlarda ciddi bir problem görülmediğine vurgu yapan Bilgin'e göre ekonomiyi ve piyasaları durdurabilecek ölçüde büyük riskler görünmüyor. Bilgin, "piyasadan 8 milyar dolar çıktı ama herhangi bir panik havası olmadı. Sonuçta kamu mali yapısı sağlam, mali ve siyasi istikrar var. Kimse hükümet gidecek diye beklemiyor. Dolayısıyla piyasalarda bir çöküş, bir kriz beklemiyoruz" diyor. 
 
Bilgin, gelişmiş ülkelerin bir çoğunun halen krizde veya resesyonda olduğuna dikkat çekerek, "Türkiye ve diğer gelişmekte olan ülkelere uluslararası sermaye için halen çok cazip. O nedenle para hemen gidemez" diyor. 
 
SADECE TÜRKİYE DEĞİL...
 
Ekonomistler Platformu Başkanı Dr. Oğuz Demir ise 'ani duruş' riskine biraz daha geniş bir açıdan bakıyor.
 
Demir, FED'in geçtiğimiz hafta aldığı karar ile birlikte kısa vadeli sermaye hareketleri için 'ani duruş' riskinin sadece Türkiye için değil şu an neredeyse tüm gelişmekte olan ülkeler için geçerli olduğuna dikkat çekiyor. Demir, "Buna son 10 yılın en önemli yükselen ülkeleri olan Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’i de ekleyebiliriz. Türkiye’nin böyle bir riskin gerçekleşmesi halinde daha fazla etkilenecek olması ise bu ülkelerdeki durumun tersine yüksek cari açık finansmanı ihtiyacından ileri geliyor" diyor.

MERKEZ BANKASI BU RİSKE UYGUN POLİTİKA ÜRETMEDİ

 

 

'ANİ DURUŞ' NEDİR

 

Ekonomi literatüründe genellikle gelişmekte olan ülkeler için kullanılan 'sudden stop' yani 'ani duruş', piyasalara sermaye girişlerindeki ani yavaşlamaları ve duraklamaları anlatmak için kullanılan bir terim. Ülke ekonomisine ilişkin siyasi veya iktisadi istikrarsızlık gibi içsel veya küresel likidite koşullarının daralması ve bulaşıcılık etkisi gibi dışsal nedenlerle olabiliyor. Piyasalardaki 'ani duruşlar'ı genellikle para birimindeki düşüşler, faizlerdeki yükseliş ve harcamalar ve üretimde keskin düşüşler takip ediyor.

Bu tanım ilk kez ilk kez Meksika krizi sonrasında 1995'te, iktisatçılar Dornbusch, Goldfajn, and Valdes tarafından kullanıldı.

Ekonomist Uğur Gürses, "ani duruş" tartışmasının aslında bir günün meselesi olmadığına dikkat çekiyor.
 
Türkiye'den 2011 yılının ikinci yarısında da yaklaşık 15 milyar dolar civarında bir para çıkışı olduğunu kaydeden Gürses, Merkez Bankası'nı piyasadan ani para çıkışı riskini gözeterek bir politika yürütmediği için eleştiriyor. Gürses, "Merkez son dönemde çok gevşek bir para politikası izledi. Enflasyon yüzde 6.5 iken yüzde 4.5'lik bir politika faizi vardı. Daha bir ay öncesine kadar 'negatif reel faize alışın' diyorlardı. Oysa bu ani duruş politikasına uygun değildi" ifadesini kullanıyor. 
 
'FAİZ LOBİSİ EDEBİYATI'NI BIRAKIN
 
Peki Türkiye'nin 'ani duruş'a yakalanmaması için ne yapması gerekiyor?

 

Prof Seyfettin Gürsel'e göre sorunun tanımının daha iyi yapılması ve 'faizi lobisi edebiyatı'nın bırakılması gerekiyor. Gürsel, "Türkiye'nin içeriden ve dışarıdan kaynaklanan faiz şokunu bertaraf etmek için dalaşmayı ve komplo teorilerini bırakması, Merkez Bankası'nın elini rahatlatması gerekiyor" diyor. 
 
Ekonomist Uğur Gürses, Merkez Bankası'nın Rezerv Opsiyon Mekanizmaları ile biriktirdiği dövizin emanet bir döviz olduğunu ve bu dövizle piyasaya girdiğinde bu sefer de faizlerin yukarı gidebileceğini belirtiyor. Uluslararası atmosferin bir günde değişebileceğini ve politikaların da buna göre düzenlenmesi gereğine işaret eden Gürses, "Cari açığı yüzde 7-8 olan bir ülkeye sermaye girişinin durması bir 'stop'dur zaten. Bu durumu 'ülkeye gelen döviz akışının hızlı bir şekilde düşmesi' olarak tanımlarsak sonucunda döviz kuru artar, sermaye düştüğü için kredi imkanları azalır. Faizler yükselir ve reel ekonomi çok ciddi zarar görür. 2011'deki çıkışın etkisini de 2012'de yüzde 2.6'ya düşen büyüme oranı ile gördük zaten" ifadesini kullanıyor. 
 
ÖNEMLİ UYARILAR
 
Kısa vadede Türkiye piyasaları için bir ani duruş riski görmeyen Prof. Hüseyin Bilgin orta ve uzun vade için ise önemli uyarılarda bulunuyor. Bunlardan ilki kur riski. Küresel piyasalardaki gelişmeler nedeniyle eğer dolar hızla yükselirse Türkiye'nin cari açığı yeniden tartışmalı hale gelecek. İkinci risk ise enerji fiyatları. Bilgin'e göre üçüncü risk de ekonomideki hızlı büyüme. Bilgin, yüzde 5'in üzerindeki büyümenin cari açığı da önemli oranda artırdığına ve bu açığın sürdürülebilirliği yönündeki tartışmaları yeniden gündeme getirdiğini kaydediyor.

Dr. Oğuz Demir'e göre yaşananlar aslında bir taraftan da Türkiye için bir fırsat. Demir, "Türkiye ekonomisi, bu sorunların üstesinden daha demokratik bir ortam yaratarak gelebilirse, uzun vadeli sermaye hareketleri için de daha cazip hale gelecektir" diyor. Ancak Demir, siyasi risklerin artmasının sadece kısa vadeli sermaye hareketleri için değil Türkiye için büyük önem taşıyan doğrudan yabancı yatırım için de ciddi bir soruna dönüşmemesi uyarısında bulunuyor.