Tüm İstekler Ortak Olmayabilir Ama İstenmeyen  Başbakan Ortak

Tüm İstekler Ortak Olmayabilir Ama İstenmeyen Başbakan Ortak

Gezi parkı ile tüm Türkiye’ye yayılan direniş;

Bu Direniş Herkesin:

Ham bilgiyi depolamak için kitap okumayanların, sınavda sorulacak sorulara çalışmayanların, çok satılsın diye dergi çıkarmayanların, herkes okusun diye yazmayanların, kartviziti olmayanların, trafikte küfredecek zamanla zoru olmayanların, film izlemek için belirli bir saati beklemeyenlerin, hep çok iddialı olunması gereken pompalanmasına rağmen çok da iddialı olmamayı seçmiş insanların,

Hayatı boyunca iddialı olmuş en iyi okullarda okumuş, en iyi işe girmiş ancak 30 yaşına varmadan yeni hiçbir hedefinin kalmadığını ve eriştiği hiçbir şeyin sonunda bir türlü mutlu olamadığını anlayanların,

Cumhuriyetin kazanımlarının yok olduğunu düşünenlerin,

Yaşam tarzlarına müdahale edilmesinden ve alışkanlıklarının elinden alınmasından korkanların,

Bir ağacın gölgesinde oturmayı hiçbir şeye değişmeyen, yaşayan her canlıya en az insan kadar değer verenlerin,

Derdi sadece şu andaki iktidarla olmayan her türlü iktidar yapısına karşı olanların,

Örgütlü siyasete inananların,

Hayatı boyunca hiçbir örgüt yapısına ait olmamış ve olmayı düşünmeyen, siyasete inanmayanların

Bunların pek çoğunu birden içinde barındıran ya da benim tanımadığım dolayısıyla tanımlayamadığım pek çok insanın direnişidir.

Ve hepsinin “ortak” olarak karşı olduğu tek şey birisinin onlara ne yapılacağını ve ne yapılmayacağını, onları görmezden gelerek söylemesi ve bu uğurda can acıtmaktan çekinmemesidir.

Dolayısıyla hazır halk hareketlendi diye buradan tek bir sonuç beklemek ve her biri farklı duygularla isyan eden bu insanlardan tek bir organizma gibi davranmasını beklemek gerçekçi değildir.

Bunun yerine başta iktidar partisi olmak üzere her siyasi örgütün bu insanların bu güne kadar sorunlarını neden siyasette aramadıklarını, neden sokağa döküldüklerini sorması lazım. İktidar partisi ve onun sözcülüğünü yapanlar her olayda olduğu gibi “esas suçlu muhalefettir,”diyerek kendi hatalarının üstünü kapatmaya çalışıyorlar ve kendileri dışındaki partileri marjinal ilan ediyorlar. Toplumda muhalefet partileri işini yapamadığı için insanlar sokağa dökülüyorlar algısı yaratmaya çalışıyorlar. Muhalefet şu anda sokaklarda direnen insanlar için kucaklayıcı olmuştur ya da olmamıştır ancak şöyle bir gerçek vardır ki meclisi, %10 barajı ile pek çoğu için imkasız meclise girebilenler için ise etkisiz, siyasetin ortak olarak üretilmediği bir hale getiren iktidar partisinin kendisidir. Mecliste muhalefet milletvekillerinin ne yaparlarsa yapsınlar engel olamadığı yasalar gündeme gelmiş, hatta vekiller yaka paça dışarı atılırlarken bir taraftan oylamalar gerçekleştirilmiştir. Ülkenin eğitim sistemi değiştirilirken şahit olduğu bu sahneler herkeste mecliste ya da siyasetle hiçbir şey değişmeyecek algısını kuvvetlendirmiş “ne yaparsak yapalım dediklerinden dönmüyorlar” düşüncesini yerleştirmiştir. Şu anda yaşananlar da tam olarak bu algının doğruluğunu kanıtlıyor. Ancak bu kez umutsuz değiliz çünkü kaybetmekten korktuğumuz hayat standartlarımızın bizi mutlu etmediğinin ve böyle giderse bu mutsuzluğun artacağının farkındayız.

Bu işten ne çıkacak diye sormak, tam olarak da kimseyi tatmin etmeyen ve umut vermeyen sıfır toplamlı siyaset anlayışını sürdürmek ve yaşanan süreci görmezden gelmek olur.

"kendi halkını görmezden gelen demokrasiyi rakamlara indirgeyen bir başbakan istemiyoruz."

2 Hafta öncesine kadar kimsenin sokakta bir mücadeleye inanmadığını unutmayalım. Birbirimize olan inancımızı görmemizle büyüyen “değiştirebilme umudumuzu” kaybetmeyelim. Bu sürecin en büyük kazanımı “biz” olduğumuzu görmemizdir ve bu bizi koruyabilmek hepimizin farklı endişeleri olduğunu anlayabilmek ile mümkün.

Nasıl başbakanın teğet geçti demesiyle ekonomik kriz kimseye dokunmadan geçmediyse, yönetemedikleri bu toplumsal kriz de onların koltuklarını sarsmadan geçmeyecek.

Bir kere sokaklar bizim oldu, korkmamayı öğrendik, kendimizi ifade edebilmenin ve önümüze çıkarılan yapay çatışmaların ne kadar önemsiz olduğunu gösteren gerçek bir direnişin coşkusunu, ölülerin ve yaralıların acısını aynı anda yaşıyoruz. Şu anda ne istediğimiz değil ne istemediğimiz önemli, kendi halkını görmezden gelen demokrasiyi rakamlara indirgeyen bir başbakan istemiyoruz.