Tansel Çölaşan itiraf etti

Tansel Çölaşan itiraf etti

2005'lerde bu kadar kötü olamazlar diye düşünemedik. Kimse hayal edemezdi. HSYK başkanı, üyeleri Avrupa seyahatlerinde gezerken Silivri Mahkemelerinin savcı hakimlerinin tayinleri kotarılıyormuş meğer.

24 Ocak günü ve bir 31 Ocak günü kalleşçe öldürülen Uğur Mumcu ve Muammer Aksoy adına düzenlenen ve 20.si süren Adalet ve Demokrasi Haftası, Ankara ve ülkemiz için önemli saptamaların yapıldığı oturumlara neden oldu. 
 
31 Ocak 2013 günü Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde yapılan  "89 Yıl Sonra Türkiye" panelinde ADD Başkanı Tansel Çölaşan'ın konuşmasının tam metnini haberartiturk okurları için yayınlıyoruz:  
 
 
Tansel Çölaşan (ADD Genel Başkanı): Muammar Aksoy'un katledilişinden sonra Türkiye çok kötü süreçler yaşadı. Onlar yalnız kaldılar ve hedef seçildiler. 1980'den sonraki bu planlı dönüşümü engellemede geç kaldık diye düşünüyorum. Muammer Aksoy laik, demokrat ve devrimci cumhuriyeti savunan birisi olduğu için öldürüldü. 90'lı yıllar devrim şehitleri yıllarıdır. O yıllardaki katliamlar bugünkü uzun tutukluluklarla yok edişin eski modeliydi.
 
Muammer Aksoy, 1954 Petrol Yasası'nı engelleyen adamdı. 1954'de Petrol yasasıyla tüm petrol alanlarımızın ruhsatı Amerikalalıra veriliyordu. Atatürk'ün ölümünden yalnızca 16 yıl sonra siyasetçilerin çapı buydu, Türkiyeyi getirdikleri yer buydu. Petrol yasasını Amerikalılar hazırlamıştı. Atatürk'ün ölümünden yalnızca 16 yıl sonra bu gerici anlayış kapitülasyonları kabul etmeye hazırdılar. 1957'ye dek 6 kez borç almalarına karşın iflas etmiş bir siyasi anlayıştır bunlar. Muammer Aksoy bu ruhsatların, 80 yerin ruhsatının verilmesinin önüne geçen, hukuk mücadelesiyle engelleyen adamdı. Herkesin bakışları altında kazanmıştı bu mücadeleyi. Cumhuriyet nedir, tam beğımsızlık nedir bilmeyen bir politikacılar grubunun elindeydi Türkiye.
 
Ama ne oldu? Petrolümüz milli kalmalıdır diye mücadele ederken bugün geldiğimiz yer ne oldu diyeceksiniz.
 
Şimdi yine kuruluş ilkelerinden vazgeçmiş bir siyasi yapının, gericilerin eline geçmiş adı demokrasi olan bir cumhuriyete sahibiz. Değil 80 ruhsat, yeraltı yerüstü tüm zenginliklerimiz hepsi satıldı.
 
Muammer Aksoy hiç mücadeleyi bırakmadı. 80 sonrası bugünleri gördüğü için Atatürkçü Düşünce Derneği'ni kurdu. Türk İslam Sentezi denen şeyin tehlikesini görmüştü. Mücadele sözü vardır, etmiştir.
 
Aksoy düşüncesi hep aydınlıkçı, cumhuriyetçi ve hukuk mücadelesi temel alan bir anlayıştı. Hukuk Kurumu Başkanlığı, Baro Başkanlığı da yetmemişti.
 
Bu mücadelesinden korkan karanlık odaklar tarafından katledilmiştir bu yüzden. Ondan 9 ay sonra Bahriye Üçok alçakça öldürülmüştür. İlahiyatçıların en aydınıydı. Dinimize göre başörtüsünün zorunlu olmadığını kanıtlamıştı. Bunun için hedef seçildi. Bombayla kalleşçe parçalanarak öldürüldü.
 
Onun katlinden 2.5 yıl sonra Uğur Mumcu katledildi. Rabıta'nın Diyanet'i nasıl ele geçirdiğini, Milli Görüşçülerin Almanya örgütlenmelerini, Cemalettin kaplan'ın çalışmalarını adım adım izliyor, aktarıyor, yazıyordu. Tehlikeyi görüyordu. İmam Hatiplerle uğraştı. Bu okulları bitirenler kaymakam hakim olacak diye anlatmak için çırpındı durdu. Gerçekleri yazdı. Bunun için katledildi. Bu karanlık gelişmenin önünde olan herkes katledildi.
 
O yıllarda Özal döşüyordu taşları ama herkes demokrasi havarisi sanıyordu Onu. Oysa Özal özel olarak seçilmiş görevli bir adamdı. Demokrat diye yutturdular. İşte bu yalanlarla bugün acı biçimde yüzleşiyoruz.
 
Geç mi kaldık anlamakta, kavramakta siz karar verin.
 
Uğur Mumcu, Graham Fuller'in faaliyetlerini tek tek yazıyordu. Onun eylemlerini adım adım izliyordu. Onun projesi olan Yeşil Kuşak Projesinin Kürt sorununu çıkaracağını, Türkiye'yi çökerteceğini emperyalizmin dişlerinde paramparça edeceğini biliyordu; bize bu tehlikeyi var gücüyle anlatmaya çalışıyordu.
 
Ekonomik bağımlılığımız siyasi bağımlılığa neden oluyor. 40 bin kaçak kuran kursu var kimse bakmıyor.
 
Planı Graham Fuller yıllar önce yapmıştı. O plan adım adım uygulanıyor. Hiç bir şey rastlantı değil; masada bir plan; o uygulanıyor. Onlar bu planı ve olası sonuçlarını görmüşlerdi; bunu önlemek istemişlerdi. Öldürüldüler.
 
Bu plan darbe va Özal zamanında tıkır tıkır işledi. Koalisyonlar zamanında süreç yavaşladı,; zaman kaybettiler.

Şimdi o arayı kapatarak hızla ilerliyorlar. Rol vermişler başbakana, içerde ne yaparsan yap ama planımızı uygula demişler. Önümüzde seçimler var. Bu bir seçim değildir, seçim olmayacak. Bir ülkenin varoluş ya da yokoluş durumu var. İktidarın kafasında ne olduğunu Suriye'ye bakarak görelim. Rejimi değiştiriyorlar. 2005'lerde bu kadar kötü olamazlar diye düşünemedik. Kimse hayal edemezdi. HSYK başkanı üyeleri Avrupa seyahatlerinde gezerken Silivri mahkemelerinin savcı hakimlerinin tayinleri kotarılıyormuş meğer. HSYK'dan bu isimler nasıl geçti arkadaşlar. Bu tehlikeyi az dikkatli olsaydık görebilirdik. Görevimizi yapmadık. 
 
80'den beri göstere göstere geldiler. Kindarım diyor adam. Daha ne desin. Ama hala demokrat olabileceğini düşleyen saflar var.
 
12 Eylülde başlayan tablonun devamıdırlar. Dersi alalım. 30 yıldır gözümüze soktular göremedik görmezden geldik. Hala o parti bu parti diyoruz. 
 
Parti filan yok artık cephe var.
 
Teşekkür ederim hepinize beni dinlediğiniz için.

Haber: Ahmet Yıldız