Sinsi bir karşı devrim

Sinsi bir karşı devrim

Nurten AKYAZILILAR
 

Dün, Karşıyaka Belediyesi tarafından Mustafa Kemal Mahallesi Kapalı Pazaryeri ile Yalı Mahallesi'nde yaptırılan Kardeşlik Parkı açılışlarını yapmak üzere İzmir’e gelen CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Çarşı Kültür Merkezi’nde düzenlenen, “Gençlerin istihdama katılımı” başlığındaki panelin de konuşmacısıydı. Salon asma katı dahil dopdoluydu ama gönül isterdi ki çoğunluk gençlik olsun ve panele yol, partiye yöntem sunsun.

 

Sayın Umut Oran, konuşmasında ekonomi, istihdam ve üniversiteler üzerinden devletin planlama eksikliğine değindi. Gençlerin ‘diplomalı işsiz’ olduklarına, kadınların ise istihdam kayıtlarının azaldığına dikkat çeken Oran, bu gelişmeleri iktidarın, ülkemizi “teğet geçti” dediği küresel ekonomik krizle bağlantıladı. Açıklanan ekonomik büyüme oranlarının da yanlış veriler üzerinden abartılı rakamlar olarak sunulduğunu kaydeden Oran, sonuçların işsizlik değerleriyle çelişkilerini belirtti ve neticede,  ülke ekonomisinin iyi yönetilmediğini anlattı.

 

Tesadüf ki panelden 1 gün önce akşam saatlerinde İstanbul’un tıkanık trafiğinde bunalıp Twitter’da durumu şikayet eden CNN TÜRK Ekonomi Müdürü Emin Çapa ile devletin planlama teşkilatının olmadığı/çalışmadığı konusunda mesajlaşmıştık. İktidarın her fırsatta eleştirdiği Atatürk döneminde dahi yıllar sonrasının nüfus ve araç trafiği düşünülerek kamu yapılaşmasının sağlandığını yazmam üzerine Sayın Çapa; O zamanlar Türkiye dutluktu. O dutluk döneminin yatırımlarını özelleştire sata geçici refah yaratıyoruz ama olsun” dedi. “Son derece haklısınız ve bu satıp savmanın dışında 'Devlet Planlama Teşkilatı'mız var ama ne iş yaparlar, bilginiz var mı?” deyince, kendisinden; “Aaaaa sizin haberiniz yok mu? Biz çağ atladık, DPT kapatıldı” yanıtını aldım. Dikkatimden kaçmış; uyarı üzerine, www.dpt.gov.tr adresini tıklayınca gördüm ki ‘Kalkınma Bakanlığı’ sayfası açılıyor; teşkilattan bakanlığa yükselmiş! İktidar partisinin adında bile ‘Kalkınma’ var ama sokakta sorsak vatandaşa, kaç kişi Kalkınma Bakanı’nın adını bilir? İktidar partisinin açık adı; ‘Adalet ve Kalkınma Partisi’ ama nasıl bir ironidir ki ülkede, adalet ve kalkınma her gün tartışılır, yitip gittiği eleştirilir…

 

Panelde gerek Karşıyaka Belediye Başkanımız Sayın Cevat Durak gerekse Genel Başkan Yardımcımız Sayın Umut Oran’ın altını çizdikleri istihdam, ekonomi, yerel yönetimler ve iktidar üzerinden yaptıkları konuşmalara sonuna kadar katılıyorum. Ancak CHP Karşıyaka İlçe Belediye Meclis Üyeliğine Aday Adaylık dosyası sunmuş bir Partili ve kadın vatandaş olarak farklı bir bakış açısı daha eklemek istiyorum. Çünkü özellikle kadınların istihdam değerlerinin azalmasını, ekonomik krizlerden ayrı şekilde iktidarın sinsi bir karşı devrim hareketi olarak öngörüyorum.

 

Emile Zola, şöyle demiş: “İrtica saltanatını, bir ülkenin eğitimini ele geçirerek kurar ve böylece kökleşir, kalır. Okullarda beyinleri yıkanan genç kuşaklar yönetimde görev aldıkları zaman, ülke çıkarlarının değil, kendilerini eğitenlerin sözcüleri olacaklardır”… AKP iktidarının “en az 3 çocuk, yetmez 4, 5 çocuk” kampanyaları ardından çalışan kadınların doğum izinlerinin uzatılması ve “4+4+4 eğitim sistemi” ile İmam Hatip Liselerinin yaygınlaştırılması çalışmaları, Zola’nın bu sözüyle birlikte değerlendirildiğinde durumun vahameti daha net anlaşılır. Gündeme yansıyan son haberler üzerinden gidelim:

 

-Süleyman Demirel Üniversitesi’nde Sağlık Bilimleri için yapılan bina, İlahiyat Fakültesi’ne tahsis edildi. Dersliklerin yetersizliği nedeniyle dersi ayakta dinlemek zorunda kalan sağlıkçılar, duruma tepki gösterdi! Panelde Sayın Durak ve Sayın Oran, Başbakan Erdoğan’ın dediği gibi üniversitelerin çokluğu değil aksine üniversitelerin plan ve program dahilinde açılıp nitelikli eğitim-öğretim vermesi gerektiği üzerinde durdular.

 

-Sakarya’nın Akyazı İlçesi’nde bulunan Akyazı İlköğretim Okulu’nda öğrenim gören öğrencilerinin velileri, okulun İmam Hatip Ortaokulu’na tahsis edileceğini ve kendi çocuklarının da başka okullara gönderileceğini öğrenince Hükümet Konağı önünde protesto gösterisi yaptı. Dindar nesil yetiştirmek amaçlı İmam Hatip okulları, halkın itirazlarına karşın hızla yaygınlaştırılıyor. İktidarın yönlendirmesiyle müfredat ta iyice rayından çıktı; zorunlu din dersleri ile seçmeli Kuran ve Peygamberimizin Hayatı dersleri eklendi.

 

-AYM'de kadın üye Zehra Ayla Perktaş, sezaryen yasağının iptali yönünde oy kullandı. Ret kararı 4'e karşı 11 oyla alındı. 17 üyesinden sadece 1'i kadın olan Anayasa Mahkemesi, iki üye yurtdışında olduğu için 15 üye ile toplanıp karar aldı. Yani kadın-erkek eşitliği farkının hızla açıldığı ülkemizde, kadınların bedeni üzerinden bir karar, erkeklerin oylarıyla Anayasaya girmiş oldu. Bunun adı demokrasi olabilir mi?

 

-Taksim Bakım ve Sosyal Rehabilitasyon Merkezi’nde cinsel istismara uğramış, 10-17 yaş arası kız çocuklarına fuhuş yaptırdığı iddiasıyla üç yetkili açığa alındı. Geri kalmış Müslüman ülkeleri genelinde sıkça şahit olunan küçük yaştaki kız çocuklarına tecavüz ve cinsel istismar olayları ne yazık ki gelinen noktada ülkemizde de çokça görülmeye başlandı. 4+4+4 eğitim sistemiyle 9 yaşında eve başörtüsüyle kapatılan kız çocuklarımız, Ortadoğu ülkelerindeki gibi babaları yaşlarında erkeklerle evlenmeye zorlanacak. Küçücük çocukların maruz kaldığı tecavüz davaları ise erkek egemen hukuk, adalet ve mahkeme işleyişlerinde ufak yaptırımlarla, gecikerek sonlanacak ki şimdiden örneklerini görmekteyiz…

 

- AKP’li Hüseyin Çelik, katıldığı yayında, bir program sunucusunun kıyafet dekoltesini eleştirmesi ardından ilgili o kanal, bayan sunucunun iş akdini feshediyor! Yani bu olay üzerinden görülmelidir ki hem bir kadının kıyafetine müdahale hem de iktidar korkusuyla hareket eden firmaların aldığı tasarruf kararları söz konusu...

 

-Kamu çalışanı kadınların kılık kıyafetlerine türban serbestliği yani dini kılık yönetmeliği geldi.

 

-Müftülüklerin kamu alanı yetkileri genişletilmekte, tarikat ve cemaatler yayılmakta…

 

-Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Parti grup toplantısında; "Andımız uygulaması 1933'te başladı. Metin yazarı tartışmalı bir isim olan doktor Reşit Galip'ti. Reşit Galip Türkçe ezan zulmünün mimarlarındandır. Aynı Reşit Galip insanları kafataslarına göre sınıflandıran sözüm ona bir bilim insanıydı… Geç de olsa andımız uygulamasını kaldırdık, geri kalmış ülke görüntüsünün önüne geçtik" şeklindeki konuşması da Cumhuriyet değerlerine açık bir saldırı niteliğindedir.

 

Kısa süre önce yaşandı; hatırlayın: Başbakan Erdoğan’ın, "dini gerekçelerle alkol düzenlemesi yapıldı" eleştirilerine; "İki tane ayyaşın yaptığı yasa muteber de dinin emrettiğinin neden reddedilmesi gerekiyor" şeklindeki açıklamasında, Atatürk ve İnönü’ye işaretle hakaret gibi Reşit Galip’in adının anıldığı bu son durum ile de Mustafa Muğlalı olayının benzerlikler göstermesi tesadüf olmasa gerek…

 

-Bakan Binali Yıldırım’ın da Ankara-İstanbul YHT setleri renginin vatandaşlar tarafından belirlenmesi amacıyla TCDD’nin düzenlediği anket sonucunun turkuaz rengi olduğunu açıklarken; “Ben kırmızı-beyazı bekliyordum ama vatandaş, turkuazı seçti" demesi, Osmanlı’yı simgeleyen turkuaz rengine gönderme açısından manidardır!

 

-Ticari ve kamu açılışları artık mehter marşlarıyla, dualar ve tekbirle yapılmakta…

 

Tüm bu gelişmeler, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik bir devletten uzaklaşarak din devleti haline dönüşmesinin göstergesidir. Dün, 8. Ölüm yıldönümünde andığımız, ruhu şad olsun, Attilâ İlhan, ‘MUSTAFA KEMAL’ şiirinde der ki: elsiz ayaksız bir yeşil yılan / yaptıklarını yıkıyorlar mustafa kemal / hani bir vakitler kubilay'ı kestiler / çün buyurdun kesenleri astılar / sen uyudun asılanlar dirildi / mustafa'm mustafa kemal'im