Şiddet Artık Heryerde

Şiddet Artık Heryerde

Doktora saldırı, Melike Sönmez adlı kızın baskı sonucu intiharı, Dilan Alp'in taburcu edilmesi... Şiddet bu ülkede soluk almamacasına sürüyor ve her gün yeni kurbanları listesine asıyor.

Bir doktor dün saldırıya uğradıve burnu kırıldı. İnsan hayatını her şeyin üzerinde tutmaya adamış bir “Hipokrat yeminli” doktor, hasta yakını tarafından dövüldü ve burnu kırıldı. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Kadın Doğum Kliniği’nde görevli Dr. Aytaç Yüksek için bir basın açıklaması düzenlendi ve aynı yararsız sloganlar atıldı, pankartlar açıldı: “Sağlıkta şiddete son”, “Şiddet durmuyor”…

“Şehitler ölmez vatan bölünmez,”sloganı gibi…

Hasta yakınları ise doktorlara şöyle saldırıyor: “Sizi boşuna öldürmüyorlar!” Eh, bu daha geçerli bir slogan, ne dersiniz?
İyi de, bir de öteki cepheden bakmak gerek. Taksim’de 1 Mayıs kutlamaları sarısında polisin attığı gaz bombasıyla başından yaralanan ve yoğun bakımda tedavi gören Dilan Alp, hastaneden apar topar çıkarılmış.

Baba Ali Ekber Alp, hastane yetkililerinin iki gün önce akşamüzeri, “Dilan’ı taburcu ediyoruz,” diyerek, "Doktor bizi karşısına almadı, bir açıklama yapmadı. Güvenlik dedi ki, ‘Dilan’ı taburcu ediyoruz.” Dilan’ı güvenlik amirleri kapıdan teslim etti. Damdan düşer gibi olduk. O arada biz telaşa düştük, yukarı çıktık. Dedim ki ‘serviste yer ayarlayın, bu çocuğu bu şekilde eve götürmek vicdanen beni rahatsız ediyor. Eğer mümkünse yukarı katlarda yeriniz varsa 2-3 gün serviste kalmasını istiyoruz. En azından içimiz rahat etsin diye. Onlar da bize ‘şu anda yerimiz yok’ dediler.”

Buyurun şiddetin bir de bu yanına bakın. Vali Avni Mutlu’nun, hatta İçişleri Bakanı Muammer Güler’in devreye girmesi ve bu kızcağızın en iyi şekilde tedavi edilmesi için kolları sıvaması gerekirken, koskoca hastane, Medikal Park Bahçelievler Hastanesi yani, yoğun bakımdaki bir hastayı kapının önüne koymakta hiç çekinmiyor.

Şiddet ille de bir kadının karnını bıçaklamak, bir doktorun burnunu kırmak, bir hayvana eziyet etmekle sınırlı değil. Toplumsal olarak bir şiddet dalgasının eşiğindeyiz. Çocuğu yoğun bakımdan çıkarılıp da kapının önüne konan bir babanın, doktorlar üzerine uygulayacağı şiddete, “kısasa kısas” demekten başka yapacak bir şey var mı Allah aşkına?

Hastane, Dilan Alp’in tedavisinin tamamlandığını, taburcu edilmesinde sağlık açısından bir sakınca bulunmadığını açıkladı. O zaman neden yoğun bakımda tutuluyordu, diye sormazlar mı adama?

Bir de Melike Sönmez’in öyküsü var ki, içler acısı. 16 yaşında abisinin uyguladığı şiddet sonucunda hayatına babasının beylik tabancasıyla son veren Melike, Anadolu kadınının çektiği ızdırabın son örneği olmayacak.

Abi işsiz sayılır. Bir otobüs firmasında muavin olarak çalışıyor. İlkokulu torpille bitirmiş. Evdeki tek sorunu kız kardeşi Melike. Telefonlarını dinliyor, kimle konuştuğunu sürekli takip ediyor ve bunu sokakta ve evde dillendiriyor.

Melike cıvıl cıvıl bir genç kız. Kimi zaman arkadaşlarıyla, kimi zaman da sevgilisi olarak gördüğü biriyle telefonda konuşuyor. Ne eve geç gelmek var, ne sokaklarda dolaşmak… Tek araç telefon.

Ağabey bunu kaldıramıyor ve kardeşinin telefonuna el koyuyor. Okuldan almakla tehdit ediyor. Daha önce de okuldan almış zaten. Dedenin baskısıyla yeniden izin vermiş. Ağabey evde tek otorite.

Sonunda bu muhteşem ağabey kardeşini bir güzel pataklıyor.

Arkasından yaptığı “insani(!)" açıklama da müthiş doğrusu: “Ben korkuttum, benim yüzümden intihar etmiş olabilir.”
Bakın bunun altından yine ağabeyin kız kardeşini göğsünden vurduğu çıkacak, göreceksiniz.

Şiddete bugünlük ayırdığımız pay yeter. Nasılsa hiç durmayacak...