Sanata faşizm geliyor... Sanatta “havuç sopa” dönemi!

Sanata faşizm geliyor... Sanatta “havuç sopa” dönemi!

İstanbul Şehir Tiyatroları’na yapılan müdahaleye gelen sert tepkilerin ardından tiyatroları özelleştireceklerini söyleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu tehdidi fazlasıyla gerçek oluyor.

İstanbul Şehir Tiyatroları’na yapılan müdahaleye gelen sert tepkilerin ardından tiyatroları özelleştireceklerini söyleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu tehdidi fazlasıyla gerçek oluyor. Devlet Tiyatroları (DT), Devlet Opera ve Balesi (DOB) kapatılıyor. Yerine hükümete bağlı, Başbakan’ın tek söz sahibi olduğu bir kurul oluşturuyor. Tiyatrolara dış politikadaki “havuç sopa” yönteminin bir benzeri getiriliyor. Ya Başbakan’ın hoşuna gidecek "muhafazakar sanat" yapılacak ya da destek verilmeyecek.

Basına yansıyan bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla Erdoğan’ın, özelleştirme tehdidinden sonra Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın döneminde başlatılan yeni düzenleme çalışmaları taslak aşamasına geldi. Bakanlıkta hazırlanan taslakla Türkiye’de zaten yetersiz olan sanatsal faaliyetlerin köküne kibrit suyu ekilecek.

Radikal’den Hacer Boyacıoğlu’nun haberine göre; Bu kapsamda üç ayrı taslak hazırlandı. Bunlardan Radikal’in ulaştığı taslak, hem Devlet Tiyatroları’nı hem de Devlet Opera ve Balesi’nin kapatılmasını öngörüyor. Taslak uyarınca sanatla ilgili “Türkiye Sanat Kurumu” diye bir kurum oluşturularak, tüm sanatsal faaliyetler bu kurumun çatısı altında toplanıyor. Kurumun yönetim organı, 11 kişiden oluşan Türkiye Sanat Kurulu olacak. 

Kurul üyelerinden altısı kurumun destekleyeceği sanat dallarında öğrenim görmüş, görev yapmış veya temayüz etmiş (seçkinleşmiş) kişiler arasından seçilecek. Kurul üyeleri Kültür Bakanı’nın teklifi üzerine bakanlar kurulu kararıyla atanacak. Cumhuriyet’ten Selda Güneysu’nun haberine göre; Kurulun başkanı ve ikinci başkanı da Bakanlar Kurulu’nca belirlenecek. Görev süresi 2 yıl olan üyeler, yüz kızartıcı bir suçtan mahkum olsa bile Başbakan’ın onayı olmadan görevden alınamayacak.

Taslağın aynen yasalaşması halinde Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi ile Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar genel müdürlükleri kapatılacak. Bu ait, binalar ve taşınmazlar da Türkiye Sanat Kurumu’na devredilecek. Böylece tiyatro ve opera salonları da kuruma geçmiş olacak. 

SANATÇI VE YÖNETİCİ KIYIMI

Devlet Tiyatroları ile Devlet Opera ve Balesi genel müdürlüklerinde çalışan tiyatro, bale ve opera sanatçıları ile tüm personel Kültür ve Turizm İl Müdürlüklerine yanı Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilecek. Sanatçılar ve personelin kadrolu çalışmasına son verilecek ve sözleşmeli statüye geçirilecek. Bu personele aylık sözleşme ücretlerinin dört ikramiye ve iki teşvik ikramiyesi hariç kısmı aylık olarak ödenmeye devam edilecek. 

Taslak sanatçıların, izin almak kaydıyla sanatsal faaliyetlerde çalışması uygulumasının sürmesini öngörürken, DT ve DOB’da görev yapan konservatuvar mezunu sanatçılardan en az 15 yıl görev yapmış olanlar isterlerse konservatuvarlar ve güzel sanat fakültelerine öğretim görevlisi olarak atanabilecek. 

Taslak yasalaşırsa Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nde genel müdür, genel müdür yardımcısı, daire başkanı ve şube müdürü kadrolarında olanların görevi bitecek. Yani yıllardır söz konusu kurumlarda yönetici olarak görev yapanların bu ünvanları bir yasayla ellerinden alınarak, sudan çıkmış balık gibi ortada bırakılacak.

Taslakla birikimine, deneyimine, ustalığa bakmadan emekliliği yaklaşan bütün sanatçıların ve personelin devletten atılmasının yolu da açılıyor. Buna göre; devlet bünyesinde görev yapan ve yaş haddinden emekliliğine az kalan sanatçılara teşvikli emekli ikramiyesi ödenecek. Yaş haddinden emekliliğine en fazla üç yıl kalanlara yüzde 40, üç-altı yıl kalanlara yüzde 50, altı yıldan fazla kalmış olanlara yüzde 60 fazla ikramiye ödenecek.

İŞTE TEK ADAM, İŞTE DİKTA DÜZENİ

TÜSAK, ancak Bakanlar Kurulu’nun belirleyeceği, kurulun onay vereceği oyunlara maddi destek sağlanacak. Ancak verilen bu maddi desteğin harcanmasından, proje alımlarında kullanılacak ihale yöntemlerine ilişkin usul ve esaslara kadar her şey, Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından belirlenecek. 

Harcamaları da Başbakan belirleyecek: TÜSAK’a aktarılacak ve Türkiye Sanat Kurulu tarafından kullanılacak gelirler “genel bütçeden aktarılacak Hazine yardımları”“Başbakan tarafından ihtiyaca binaen diğer kaynaklardan yapılacak transferler”“ayni ve nakdi bağış ve yardımlar” ile “her türlü yapım ve yayın gelirleri”nden de oluşacak. Harcamalar Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Yasası ile Kamu İhale Yasası’ndan muaf tutulacak. Harcama yöntemi, Başbakan tarafından keyfi bir biçimde belirlenecek, keyfi bir biçimde harcanacak, kimse de Erdoğan’a “Böyle şey olur mu? Bu yasaya aykırı” diye itiraz edemeyecek.

Taslakla sanata “havuç sopa” politikası da sokuluyor. Oyun ve gösterilere maliyetinin yüzde 50’sine kadar destek verilecek. Ancak destek verilen oyunlar, kurulun belirlediği kriterlere uygun olarak sahnelenmezse destek geri alınacak, oyun da sahnelenemeyecek. Bu şekilde desteği geri alınan kişi ve kurumlar, 3 yıl süreyle destek için kurula yeni başvuru da yapamayacak. 

Bir başka deyişle, hükümet sadece gelenek ve göreneklere, geleneksel kültüre uygun oyun ve gösterilere destek verme kararı alırsa, sözgelimi; dini motifli, zikir sahneleri olan tiyatro oyunları, tesettürlü ve ilahili opera, bale, dans gösterilerine destek verilmesini kararlaştırırsa TÜSAK sadece bu tür oyanlara destek sağlama kararı alabilecek. Bu durumda devletten destek almak isteyen sanaçlar ya dini motifli veya geleneksel oyun ve gösteriler hazırlayarak destek isteyecek ya da hiçbir şekilde destek alamayacak; yani devletten sürekli sopa yiyecek. Devlet havucu sadece istediği türden oyun ve gösteriler gelirse verecek. 

Böylece Erdoğan’ın Şehir Tiyatroları’na ilişkin tartışmalar sırasında istediği, müstehncenlik içermeyen, dini temaları olan oyunlar ve gösterilerin sahnelendiği “muhafazakar sanat”oluşturulmuş olacak.

TOBAV’DAN TEPKİ

Evrensel’in haberine göre; Devlet Tiyatrosu Opera ve Balesi Çalışanları Yardımlaşma Vakfı (TOBAV) Başkanı Tamer Levent, Devlet Tiyatroları ile Devlet Opera ve Balesi’nin isminin ve varlığının tamamen kaldırılmayı amaçlandığını söyledi.

Levent, senelerdir birçok taslağın var olduğunu, şimdiki taslağın da işlemeyecek bir yapıyı getireceğini belirtti. Levent, yeni bir yapının oluşması için ilgili örgütlerle birlikte Kültür Bakanlığı’nın bir araya geldiği bir kurultay yapılmasını talep ettiklerini dile getiren Levent, şu ana kadar bin 500 imza topladıklarını, yeteri kadar imzanın toplanmasının ardından da taleplerini Bakanlığa ileteceklerini bildirdi. 

Üniversitelerden ve sanatçılardan görüş alınmadan hareket edilmesini eleştiren Levent, şöyle konuştu:

“Başbakan geçen yıl sanatçının memuru olmaz dedi. Biz de aynı şeyi düşünüyoruz. Mevcut 657, Fikir ve Sanat Eserleri Üretme Kununu’yla çelişiyor. Biz yıllarca telif haklarının mücadelesini verdik, taslakta özlük haklarının tanımı dahi yok. 657’nin altında özlük hakları var fakat sanatçılara yönelik hiçbir şey yok. Özerklik denen kavram oluşturulacak olan Kurul’la ortadan kalkıyor. Kurulun altısı sanat alanlarından gelecek fakat bunu da Bakanlık seçecek. Ayrıca beş bürokrat da yine Bakanlık tarafından kurula atanacak. İşleyiş bütünüyle arapsaçına dönecek. Özerk bir yapı oluşturacaklarını söylüyorlar kurulda beş Bakanlık bürokratı olacak. Nasıl özerk bir kurul olacak bu? Başbakan’ın sık kullandığı bir söz var ‘Attan düşmeyen, attan düşeni anlamaz’ diye. Attan düşen sanatçıları, attan düşmeyen bürokratlar nasıl anlayacak.” 

“DURUM HİÇ AÇICI DEĞİL”

Tiyatrocu Üstün Akmen ise şu tepkiyi gösterdi:

“Demek ki, ödenekli tiyatrolarda bundan böyle kadrolu oyuncu alınmayacak, sadece sözleşmeli oyuncu çalıştırılacak, emekliliği gelenler emekli olmaya özendirilecek, mevcut kadrolu oyuncular bir havuzda toplanacak. 

“Oysa bilenler biliyor ki, kadrosu olmayan kurum, tasfiye halindeki bir kurumdur.
O halde amaç: Ödenekli tiyatroların tasfiyesi… Emekliliğe özendirilmeyle de yıllar içinde oluşmuş olan mesleki birikim, deneyim ve usta çırak ilişkisini ortadan kaldıracaklar. Ne kazanacaklar? Her ödenekli sanat kurumunun prodüksiyon tiyatrosuna dönüşmesini sağlayacaklar! Oyunculuk sanatı, akademik tiyatro anlayışından uzaklaşacak. Emekli olmayan oyuncular bir havuzda toplanacak, sanatımızı özelleştirme sevdalıları sanatçılarımızı taşeronlaştıracak, özel projelerle sanatçıyı da rant kapısı yapacak.”