PARALEL YARGILAMASININ HAKİM VE SAVCILARI

Yine gece yarısı operasyonları ve casusluk iddiaları ile çalkalanıyoruz. Bu kez mağdur olanlar dün hükümet tarafından takdir ve madalyalarla ödüllendirilen polis memurları.

Hükümete göre birçok insanı ve en önemlisi Başbakan’ın konuşmalarını dinlemişler, hani şu youtube’un kapatılasına neden olan konuşmalar, hani şu montaj denen konuşmalar. Kardeşim bir karar verin montaj mı değil mi bizim de başımız döndü.
 
Ben gerekirse Cumhurbaşkanının da Başbakanın da Ulusal güvenlik açısından yasal olarak dinlenmesinden yanayım. Ülke güvenliği söz konusu olunca kimseye güvenemezsiniz. Türk Halkı’nın en az yarısından fazlası bu operasyonun neden yapıldığını biliyor. Biz kimseye “önüne yatarım Rıza “demedik, .

Operasyonun başladığı günün sabahı C. Başsavcılığımızca açıklama yapılan sözde Selam-Tevhid adlı örgüt kurulduğu iddiasıyla 251 kişi hakkında yürütülen soruşturmayla ilgili yapılan inceleme ve araştırma tamamlanıp takipsizlik kararı verildiği" belirtildi. Karar gerekçesinde de belirtildiği üzere ortada terör örgütü kurulduğu yönünde delil olmadığı halde bir kurgu oluşturarak …......

İşte orda duralım arkadaşlar. Böyle bir örgüt var 17 Ocak 2000 tarihinde Beykoz’daki Hizbullah evi baskını sırasında bu örgütün var olduğuna dair belgeler ele geçmiş. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 11.07.2000 tarih ve 1999/648 Hazırlık, 2000/158 Esas ve 2000/111 sayılı iddianamesi ile başlamış ve 11. Ağır Ceza Mahkemesinin dava sonucunda aldığı mahkûmiyet kararları Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından onanmıştır. Dairenin kararında, "Tevhid Selam Kudüs Ordusu Örgütü"nün, 1988-1999 yılları arasında Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı'nın öldürülmesi olaylarının da aralarında bulunduğu 18 ayrı saldırıyı gerçekleştirdiklerinin anlaşıldığı ifade edildi. "İslami Hareket Örgütü"nün de Çetin Emeç ve Turan Dursun'un öldürülmesi olaylarının da aralarında bulunduğu 1990-1994 yılları arasındaki 5 olayı gerçekleştirdiği belirtilen kararda, "Tevhid Selam Kudüs Ordusu"nun ve "İslami Hareket Örgütü"nün, silahlı terör örgütü niteliklerinin Yargıtay tarafından 2002 yılında kabul edildiği anımsatılmıştı.

AKP hükümetinin 17-25 Aralıktan sonra atadığı Cumhuriyet Başsavcılığı bugün bu örgüte yok diyor.

Şimdi gelelim bu dava için atanan savcı ve hakimlere; 

Soruşturmayı yürüten savcı İrfan Fidan 17 Aralık soruşturması dosyası elinden alınan Savcı Muammer Akkaş'ın yerine geçen savcılar'dan biri.

İrfan Fidan atanır atanmaz iletişim içeriklerinin yani ses kayıtlarının yok edilmesini emretmişti.Yine 17-25 Aralık operasyonları sonunda Halkbank Müdürü Süleyman Arslan’ı tahliye eden Hâkim Hulusi Pur, çıkarılan yeni yasa gereği, bu karara yapılacak itirazı da yine tartışmalı bir kararla Reza Zarrab’ı tahliye eden Hâkim İslam Çiçek değerlendirecek.

Çiçek, Başbakan Erdoğan için attığı “Seni seviyoruz uzun adam” tweetiyle tanınıyor. Şimdi biz bu hâkimlerin vereceği karara mı güveneceğiz?

Ben paralel falan anlamam arkadaşlar benim bildiğim devlet kurumları içinde çalışan herkes halkının huzuru, refahı ve güvenliği için sadece ve sadece devlete hizmet eder. Hiç bir devlet memurunun bir şahsa ya da gruplara biat etme hakkı yoktur. Ha gönül bağınız olur seversiniz o ayrı mesele ona kimse karışamaz ama bu sevgiyi görevinize yansıtamazsınız.


Ben bu davada adı geçen polislerin bu şekilde yargılanmasına karşıyım çünkü iddia edilen suçun aslından 17-25 Aralık gölgesinde boğulan, Irak’ta ki rehin konsolosluk elemanları, Gazze’de olup biten olaylar arasında sıkışıp çaresiz kalan Erdoğan ve kurmaylarının bu olumsuzlukları unutturmak ve kendilerini aklamak için yaptıklarını düşünüyorum.


Bu insanların çoğu bir gün zaten yargılanacaklardı ama şu an iddia edilen suçtan değil, Ergenekon ve Balyoz başta olmak üzere Askeri davalarda yapılan hukuksuz işlemler için yargılanmalılardı. 
Eğer “her şeyi başbakanın emri ile yaptım söylemi doğru ise, verilen kanun dışı emirleri uyguladıkları için yargılanmalılardı. Çoğumuz Gülen harekâtına yapılan bu operasyona seviniyoruz, geçmişte bu ülkenin Vatansever Askerlerine yapılan haksızlıklar akla geldiğinde kimse bu sevinci yadırgayamaz.

Ama unuttuğumuz bir şey var arkadaşlar.

Aslında sevineceğimiz gün; Türk Askerine kumpas kurulurken “ben bu davaların savcısıyım “diyerek bu kumpasa çanak tutanların, kumpasının piyonlarına kanun dışı emir ve talimat verenlerin adalet önüne çıktıkları gün olacak.

Neden mi suçlular;

Kumpas kurulurken “ben bu davaların savcısıyım ”diyerek yargıya müdahale ederek anayasal suç işledikleri için.

17-25 Aralık kendilerine de dokunulduğunda kamuoyu desteğine sahip olmak için “orduya kumpas kurdular “diyerek kendilerini aklama gayretiyle, kanunları hiçe sayarak yolsuzluğu, hırsızlığı kapatmaya çalıştıkları için.
 
Orduya kumpas kuruldu derken samimilerse; kumpasa seyirci kaldıkları için.

12 yıldır iktidarda olanlar bugün paralel bir yapı varsa bu yapı oluşurken emniyeti, istihbaratıyla bu yapıyı fark edemeyip görevlerini ihmal ettikleri için yargılanacaklar.

Arkadaşlar asıl kavga önümüzde ki haftalarda yapılması beklenen HSYK seçimlerinde yaşanacak. Hâkim ve Savcı atamalarını ve atanan hâkim ve savcılar hakkında soruşturma yetkisi olan HSYK 1. ve 2. dairelerine yeni üyeler seçilcek. Hükümet bu seçimlerde istediği insanların bu dairelere seçilmesini sağlayamazsa dün yaşananları da düşünecek olursak 17-25 Aralık davalarını Erdoğan ve Hükümetinin önüne bu kez tahmin edebileceğinden daha şiddetli gelecek.

Bu kez maşalar değil,maşaları tutanlar yargılanacak 

Belki konumuzla alakalı değil ama operasyonun başladığı gün İBDA-C örgütünün örgütü lideri olmakla suçlanıp ömür boyu hapse mahkûm olan Salih Mirzabeyoğlu ya da gerçek adıyla Salih İzzet Erdiş nasıl olduysa 20 yıl sonra çıkan yeni tanık ve deliller yüzünden tahliye edildi. 
Yeniden yargılama konusu ilk açıldığından “Erdoğan’ın amacı “kendisinden daha önce talep edilen AKP kamuoyunun yakından ilgilendiği ve 28 Şubat sürecinde öne çıkan AKABE VAKFI, MAZLUMDER İstanbul Şubesi, AKDAV, AKV, Anadolu Öğrenci Birliği, Anadolu Platformu, Fatih Akıncıları, Hikmet Vakfı, İHH, İnsan ve Medeniyet Hareketi, Medeniyet Derneği ve Özgür-Der’in de desteğiyle 28 Şubat döneminde yargılananları kurtarmak “ olduğunu ve yazmıştım. Bugünde aynı fikrimde ısrar ediyorum.-

Önceki ve Sonraki Yazılar