O Kitap Fethullah Gülen'e Ulaştı mı?

O Kitap Fethullah Gülen'e Ulaştı mı?

'Operasyonları Cemaat yapıyor'



'Operasyonları Cemaat yapıyor'
 
Balyoz davasında 16 yıl hapsi istenen?Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek’in kızı İrem, babası cezaevine girdiğinde henüz hukukta öğrenciydi. Babası içerdeyken okulunu, stajını bitirdi. İrem Çiçek, şimdi yıllar sonra bile konuşulacak davada babasının avukatlığını yapıyor.Yurt Gazetesinin yayınladığı röportaj da Avukat irem Çiçek çarpıcı iddialarda bulunuyor.
 
İREM ÇİÇEK İLE YAPILAN RÖPORTAJDAN AYRINTILAR

 Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek. Bu isim dalgalar halinde yayılan Ergenekon ve Balyoz operasyonları ile adeta hafızamıza kazındı. Önce gözaltına alındı, tutuklandı, serbest bırakıldı, ardından yine tutuklandı, serbest kaldı ve son olarak yine tutuklandı ve bu baş döndürücü hızda değişen ortamda son durağı birçok asker ve gazeteci gibi Silivri Cezaevi oldu.
 
Balyoz Davası’ndan 16 yıl hapis cezasına çarptırılan Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek'in bu süreçte yanında olan ve onunla birlikte çetin bir hukuk mücadelesine giren bir kişi var ki o sadece Dursun Çiçek'in avukatı değil, belki de en önemlisi; kızı! İrem Çiçek yaşadıklarını ve yaşatılanları Derya Demir'e anlattı.
 
Dursun Çiçek cezaevinde. Uğruna dışarıda çetin mücadeleye soyunduğun kişi müvekkilin olmanın ötesinde aynı zamanda baban. Ne hissettiriyor bu tablo sana?
12 Haziran 2009 tarihinde söz konusu sahte “İrtica ile mücadele” yazısı malum gazetede yayınlandıktan bir hafta sonra mezuniyet törenim oldu. Babam da mezuniyet törenime geldi. Daha sonra her şey hızlı bir biçimde gelişti. İlk davalar başladığında henüz avukat bile değildim. 1 yıl staj yaptım. Babam stajım sırasında ikinci kez tutuklanmış ve hakkında iddianame hazırlanmıştı. Biliyorsunuz bu sürecin başında önce iki kez tutuklandı. Sonra birinde 18, diğerinde 48 saat gibi çok kısa bir süre içerisinde tahliye edildi. Daha sonra tekrar iddianame hazırlanınca tutuklandı. Tutuklanmasından bugüne kadar geldiğimiz süreçte aleyhinde tek bir delil dahi dosyaya girmedi, fakat tutuklu. Biz bu yolda kader arkadaşı ve yoldaş olduk. Baba ve kız ilişkimiz çok sağlamdı. Fakat bu dava ile birbirimize daha çok kenetlendik.
 
Öfke duyuyor musun?
Elbette. Bu projede rolü olan herkese. Öfke duyuyorum ve istiyorum ki bize yapılan bu haksızlıklar yanlarına kar kalmasın. Bu haksızlığı yapanları, bu davada yer alanları, bu projeye ortak olanları unutturmayacağım. Bu uzun vadeli bir mücadele.
 
Başbakan Tayyip Erdoğan, Org. Ergin Saygun'u ziyaret etti. Bu tabloyu nasıl değerlendiriyorsun?
Başbakan, durumdan vicdanen rahatsız olmuş olabilir ve ama bu davanın seyrinde olumlu ya da olumsuz bir etki yaratmıyor. Başbakan’ın konuşmaları ortada. Bu davalar üzerinde teoride değil pratikte olması gereken siyasi bir sorumluluğu var.
 
Neden başkası değil de baban, senin tabirinle hedefe konuldu?
Babamın son görev yeri Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Destek Dairesi’ydi. Bu dairede beş şubeden oluşuyor. Bu dairenin eski adı da ‘psikolojik harekat’tır. Bana göre Genelkurmay Başkanlığı’nın beynini oluşturuyor bu daire. Birinci Bilgi Destek Dairesi, PKK yapılanmasının nasıl ve neden oluştuğu yönünde araştırmalar yapıyor. Üçüncü Bilgi Destek Dairesi, babamın şube müdürlüğünü yaptığı daire. Burada da dış tatbikatlar, NATO, 1915, Ermeni olayları araştırılıyordu. Yine bunların psikolojik yönünü, bu gelişmelerin daha çok nedenlerini ve sonuçlarını araştıran ve bunu üstlerine sunan bir daire. Operasyonun, bu davaların başlatılması ve Dursun Çiçek'in tutuklanması ile birlikte kamuoyunda bu dairenin sanki harekat planları yazan bir daire olarak gündeme getirilmesi ile daire kapatıldı ve lağvedildi.
 
Davayla ilgili, “Dursun Çiçek irtica ile mücadele eylem planı gerçektir dedi” şeklinde haberler de çıktı ama…
Dursun Çiçek başından beri “İrtica ile mücadele yazısı yoktur. Bu belge sahtedir” dedi. Bu tarz haberler yapanlara dava açtık. İnsanların belli basın organlarını izleyerek bu davayı algılamaları ve bu komployu çözmeleri çok zor. Acayip bir yönlendirme söz konusu. Duruşmaya gelip, canlı canlı duruşmayı izlesinler. Belli başlı yayın organlarının yaptığı manipüle haberlerle bu davayı algılamaları onların da geleceği açısından sakıncalı. Bu bir Dursun Çiçek davası değil.
 
FETHULLAH GÜLEN’E MESAJ
 
Babanı anlatan bir kitap kaleme aldın. “Kışladan Hasdal'a adlı kitaptan bir tane de imzalı olarak içinde Maide Suresi 8'inci Ayet'ini hatırlatan bir not düşerek Fethullah Gülen'e gönderdin. Neden yaptın bunu?
Bu operasyonu başlatan kesimin emniyet içerisinde örgüt haline gelen cemaat polisleri olduğunu biliyorum. Çünkü söz konusu deliller ve tüm davaların kurguları bizi bu sonuca götürüyor. Dolayısıyla bu ve bunun gibi kitapları okuması gereken kişi, bu yapılanmayı kuran – ki bilmiyorum onun isteğiyle mi, yoksa isteği dışında mı gerçekleşiyor- okuması gereken kişilerin bence başında geliyor. Maide suresi 8. ayeti kendi hırs ve kinlerini, böyle bir adaletsizliğe karıştırmaması ve bulaştırmaması gerektiklerini anlatır. Kitabın ulaştığını düşünüyorum.
 
Babana bu iftirayı atanları bulanlara 100 bin lira ödül vereceğinizi açıkladınız. Geri dönüşler oldu mu?
Bu süreçte Orhan Aykut (Matkap Davası sanığı) çıktı ve bir takım şeyler söyledi. Aykut, Balyoz davasına konu olan cd'lerin nasıl oluşturulduğunu ve bir AKP'li milletvekiliyle İskender Pala'nın bu süreçte nasıl etki ettiğini çıkıp basında anlattı. Avukat Hüseyin Ersöz'ün bir emniyet müdürü ya da polis eşi olması lazım “Ben tanık olacağım, emniyetteki yapılanmayı anlatacağım” şeklindeki beyanları karşısında mahkemeye tanık olarak sunduğu bir kadın var. Ancak mahkeme bu tanıkların dinlenmesini reddetti. Gerçeklerin ortaya çıkmasının önü kesiliyor. Bu kadar iftira ve yalan bir yerde patlayacak mutlaka. Kişiler arasında bu planı tezgahlayan ya da şahit olanların çıkıp açıklama yapması bizim için en büyük delildir.
 
‘ÜZERİMİZE NASIL BASKI KURULDU?’
 
Son duruşmayı birlikte izledik. Son duruşmada tanıkların dinlenmesi talebi mahkeme tarafından reddedildi…
Savunma hakkımızı hiçbir şekilde kullanamadığımız çok açık. Aslında mahkeme bize şunu diyor: “Siz konuşmayın, savunmayın, anlatmayın, zaten bizim kafamızda sonuç belli.” Avukatların üzerinde inanılmaz bir baskı kuruldu! Sanıkların tutuklanması gibi bunu da yavaş yavaş yaptılar yani sindire sindire. Biz “İstanbul mahkemelerine taşınsın” dedik, reddedildi. Daha sonra mahkeme ilk başladığında sanıklar ile yakınları celse aralarında görüşebiliyordu, o zaman mahkeme Başkanı Köksal Şengül'dü. Yani muhalif oy kullanan, tutuklanmama yönünde görüş bildiren ve gerekçe yazan Köksal Şengül'dü. Biliyorsunuz tutuklanmama yönünde görüş bildirenler farklı yerlere atandı, tutuklayanlarsa yargıtaya gönderildi!. Bu da davanın ne kadar siyasi olduğunu gösteriyor. Sonra avukatlara geldi sıra! Evrak alışverişini engellediler. Dava saat 9'da başlıyor, akşam 5'e kadar devam ediyor, bir tanık geliyor, ben müvekkilime “şu tanığa şu soruyu sorma” diyeceğim belki. Benim yazdığım bu notu mübaşir okumaya başladı ve daha ötesine geçildi her tarafa mikrofonlar konuldu. Celse araları bile kayıt altına alınmaya başlandı. Biz en son 13 Aralık'ta konuştuk bu da patlama duruşması oldu bizim için.
 
BAŞBAKAN HERŞEYİ BİLİYOR
 
Başbakan şu anda karşında olsa ona ne söylemek isterdin?
Burada anlattıklarımın hepsini ona da anlatırdım ve sonrasında “Siz bunu biliyor musunuz?” diye sorardım. “Bu tezgahı kuranları biliyor musunuz ve biliyorsanız neden sessiz kalıyorsunuz. Bu kadar ailenin bu sıkıntıları çekmesine neden olanlara neden izin veriyorsunuz?” diye sorardım.
 
‘BAYKAL’LA BEN GÖRÜŞTÜM’
 
Başbakan'ın bu davalarda etkisi olduğuna inanıyor musun?
Bu ülkede Başbakan'ın kontrolü dışında hiçbir şey olmadığına inanıyorum. Bu davada AKP şikayetçi. Müşteki sıfatıyla davada yer alıyor. Ancak duruşmalara tek bir AKP milletvekili gelmiyor. Çünkü orada karşılaşacakları tablodan çekiniyorlar. Başbakan'ın açıklamaları var. “Yargıya gerekli talimat verilmiştir. Dursun Çiçek'in Baykal'la görüşmesi bir suç ihbarıdır. Gereği yapılsın” gibi sözler ona ait. Başbakan'ın doğrudan bu kararlar üzerinde etkisi olduğu açıktır. Şunu da ilk kez söylüyorum. Baykal'la görüşen babam değildi, ben görüştüm. O dönem CHP Genel Başkanı olan Baykal'a dava ile ilgili bütün süreci anlattım. Ama bir ses kaydı ortaya attılar. O ses kaydı içine eklemeler yapılan gerçek dışı bir ses kaydıdır. Deniz Baykal ile Dursun Çiçek hiç görüşmedi. Bazı bölümler montajlanarak böyle bir hava yaratıldı.
Anahtar Kelimeler: Irem çiçek, Balyoz Davası Dursun çiçek, Balyoz Operasyon, Fethullah Gülen, Cemaat Operasyon