Müjdat Gezen'den Habertürk TV'ye Şok Sözler

Müjdat Gezen'den Habertürk TV'ye Şok Sözler

"Türkiye’nin Nabzı", tek taraflı atan bir nabızmış!

Habertürk TV’de katıldığı program yarıda kesilen Gezen, “12 Eylül de dahil Türkiye’de böyle bir sansürün uygulandığı döneme hiç tanık olmadım” dedi. Didem Yılmaz ise iddialara üzüldüğünü söyledi.

Sözcü'den Yüksel Şengül'ün haberine göre; Çarşamba akşamı Habertürk’te canlı olarak yayınlanan "Türkiye’nin Nabzı"programına katılan Müjdat Gezen “Bu programa katıldığım için bin pişman oldum” dedi. Kendisine programda bir saat ayrıldığı söylenmesine rağmen yarım saatte yayının kesildiğini, konuşmasına fırsat verilmediğini ve tavırlar karşısında üzüldüğünü açıklayan Gezen, o geceyi şöyle anlattı:

Bana telefon edip, Habertürk kanalında yayınlanan ve Didem Yılmaz’ın moderatörü olduğu programa katılmamı istediler. Zaman verin, yoğunluğum var dedim ama ısrar ettiler ve sonunda “Naklen yayın arabasını yollayalım, öyle katılın programa” dediler.

Bu müthiş ısrara önce anlam veremedim. "Başka kim katılacak bu canlı yayına?" diye sordum. Telefondaki kişi“Aynur adlı bir şarkıcı” dedi. Bu şarkıcı kızı bilmiyordum. Meğer Aynur, Kürtçe türküler söyleyen bir şarkıcıymış. Bunların amacı bir Türk, bir Kürt sanatçıyı karşı karşıya getirmekmiş, bunu sonradan anladım. Türk sanatçıyı köşeye sıkıştırmak, bana yapmaya çalıştıkları gibi verip veriştirmek, diğer taraftan da Kürt olanı pohpohlamak…

Didem Yılmaz belli ki bana karşı programlanmıştı, bunu soru sorma tarzından anlamamak mümkün değildi. Müjdat Gezen’e kurulan bir tuzaktı bu.

Didem Hanım, “Müjdat Bey siz politikayla ilgileniyorsunuz, bir sanatçı politikayla bu kadar ilgilenmeli mi?” dedi. Başbakan, heykelden operaya kadar her türlü sanatla ilgileniyorsa, bir sanatçı olarak izin verin ben de politikayla ilgileneyim dedim. Ayrıca sanatçı politika yapmamalı diyorsanız, niye Başbakan kalkıp akil insanlar arasına sanatçıları da kattı karşılığını verdim.

İŞTE O HABER

Hazır konu akil insanlara gelince de ben aptal adamım, çünkü akıllı olsam hükümetin dümen suyuna gider kendi menfaatlerimi kollardım dedim.

Didem Yılmaz “Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Milliyetçi mi, ulusalcı mı, laik mi, Kemalist mi?” dedi. Ben de siz hakim misiniz, yargıç mısınız, insanları böyle kategorize etmek hoş değil ve bu soru şeklini kabul etmiyorum, çünkü olay inananlar, inanmayanlar konusuna gidiyor karşılığını verdim.

Aynı soruyu ben sorunca da “Soruları ben sorarım” dedi Didem Yılmaz. Oysa karşısında da hayatını sanata vermiş bir insan var. Daha saygılı olmalıydı. Ama belli ki "Türkiye’nin Nabzı", tek taraflı atan bir nabızmış!

Sohbetin tansiyonu giderek artınca programı kesmek istediler. Bana bir saat demiştiniz, daha yarım saat oldu dedim ve karşı çıktım ama kestiler. Benden sonra çıkan Aynur, yani Kürt türküleri söyleyen şarkıcı, bir saat ekranda kaldı. Nedense ona hiç sivri soru, kinayeli konu sorulmadı…

Bu programın 02.00’deki tekrarını izledim ve şok oldum. Çünkü programın tekrarında ben yoktum… Programda sadece Aynur vardı. Türkiye böyle bir sansür görmedi, yaşamadı. Ne yazık ki kimseye Başbakan’ın ve hükümetin aleyhinde tek kelime söyletmiyorlar.

Daha sonra bu konuyla ilgili kulağıma tüyler ürpertici bir bilgi geldi. Ben yayındayken kanala yukarıdan ihtar telefonu gelmiş ve benim yayınım apar topar kesilmiş… İnanmak istemiyorum dedim. Az önce de söylediğim gibi sanat hayatım boyunca, 12 Eylül dahil, Türkiye’de böyle bir sansürün uygulandığı döneme hiç tanık olmamıştım.

Didem Yılmaz ise yaptığı yazılı açıklamada, Gezen'e tuzak kurmasının söz konusu olmadığını, yaptıkları konuşmada Gezen'le Aynur Doğan'a bir saat ayırdıklarını söylediğini savundu. Programda Gezen'e 34 dakika ayırdıklarını belirten Yılmaz, şunları söyledi:

"Müjdat Gezen gibi değerli ve usta bir tiyatro sanatçısının net 34 dakikalık bir yayında kendisini ifade edememesi gibi bir durum sözkonusu olamayacağına göre kendisinin 'sansür' iddiasının dayanağı da bir vehimden ibaret kalıyor. Eğer kendisine birkaç dakika az zaman ayırdıysak sebebi bu kısır konuşmalardır. Sayın Gezen'in asılsız iddialarından dolayı duyduğumuz üzüntüyü ve bunu kendisine yakıştıramayacağımızı ifade etmek zorundayız."