Dr. Hasan Vasfi Altay

Dr. Hasan Vasfi Altay

MERGENEKON

“Cezaevinden özgürlüğe çıkış sonrasında toplumun büyük bir kesiminin yanı sıra, medyada da özgürlükten yana bir tablonun ortaya çıkması beni gelecek açısından ayrıca sevindirdi”.

Yukarıdaki tümce gazeteci Mustafa Balbay’a ait. Hem toplum, hem medya özgürlükleri sahiplenmiş de Mustafa da bu duruma sevinmiş. Mustafa Balbay Sincan’dan çıkıp İspanya’ya mı gitti acaba? Türkiye’de özgürlükleri sahiplenen ne bir toplum, ne iktidar, ne de medya bulunmaktadır. Mustafa’nın tahliyesi de gayet konjonktürel bir meseledir. Adam beş yıla yakın bir süre zindanda yatıp çıkınca, kaybettiği eşeğini bulmuş gibi seviniyor. Oysa ileri demokrasi doldur boşalt yapmaktadır. Merdan Yanardağ’ı içeri atıp Mustafa Balbay’ı dehlemiştir. Balbay’ın içeride geçen beş yılını ben içime sindiremezken kendisinin özgürlükler güzellemesi yapmasını yadırgadım.

“Star’dan Yeni Şafak’a kadar pek çok yayın organı tahliyenin 12 Eylül 2010’da yapılan referandum sonucu kabul edilen anayasa değişikliğiyle sağlandığı görüşündeydi… Mademki 2010 referandumu geç de olsa adaleti getirdi bunun devamı toplumun bütün kesimlerinin içine sinecek, vicdanları rahatlatacak bir şekilde olsun”
 diyerek devam ediyor Mustafa Balbay. Hayır dostum, yanılıyorsun. Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın işmarıyla gerçekleşen tahliyenin 2010 referandumuyla bir ilgisi yok. Tersine, senin dört yılı aşkın içeride yatman 2010 referandumunun eseri. O referandum ne Hrant Dink’in yakınlarına merhem oldu, ne de demokrat ve muhalif gazetecilere. Ne Malatya Zirve Yayınevi katliamını aydınlattı, ne Rahip Santoro cinayetini. Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümü de muamma. YÖK faşizmi de üniversitelerin tepesinde boza pişiriyor. Eğitim sistemi felç oldu. Hülasa, dışarıya çıkınca Polyannacılık oynamanın alemi yok. İleri demokrasi emperyalizmin silkelediği bir kısım derin devlet unsurları ve kontrgerilla artıklarını bir çok muhalif aydınla birlikte Ergenekon kayığına bindirerek bir taşla birkaç kuş vurmayı başardı. BOP projesi temelinde dışa bağımlı derin devletin motoru artık Ergenekon değil Mergenekon’dur sayın seyirciler. Sam Amca’nın yeni prodüktörü Mergenekon (Muhafazakar Ergenekon) oluyor. Yargı ve emniyetteki derin yapılanma cesametini koruyor. Mergenekon’un şiarı ileri demokrasi. İleri demokrasiye duacı olma Mustafa. Gezi olaylarında ölen çocuklarımız var. Hesabını sormadık henüz. Cezaevleri aydınlarla dolu. Senin tahliyen denizde damla. AKP-Cemaat maçı devreye girince kartlar yeniden karıldı. Çıkışına elbette sevindik. Ama abdestli kapitalizm iktidardayken bunu hayırlara yoramıyorum.  


YANDAŞ MEDYANIN AKTÖRLERİ

Yandaş medyada mebzul miktarda aktör var. Hepsi Yeşilçam’dan fırlamış. Bunlardan biri de Star yazarı Ahmet Kekeç. Muhterem 13 aralık tarihli köşesinde şöyle diyor: “Menderes’i astınız birader. Hala hıncınızı alamadınız mı?... Ne yapalım yani? Erdoğan’ı da asalım mı? Gezi’de alt edemedik. Yeniden darağaçları mı kuralım?”. Niye Ferdi Tayfur ayakları yapıyorsun Ahmet? İdam cezası kalkalı çok yıllar oldu. Ama siz hala Adnan Menderes davasına ekmek bandırıyorsunuz. Başbakanın karnı tok, sırtı pek. On bir senedir keyfi gıcır. Sen ise dertli dertli konuşup bizi ağlatıyor ve sümkürtüyorsun. Dincilerin en önemli meziyeti her ortamda ağlayıp zırlamak. Yıllardır tepemizde her türlü fındığı kırıyorlar ama mağduriyetleri hiç bitmiyor. Aynı yazıda Turgut Özal’a da ağıt yakmış Kekeç. “Devletin başında fiilen bir diktatör oturuyordu, ismi Kenan Evren’di… ama diktatör suçlamalarını nedense Özal göğüslüyordu. Darbecisine toz kondurmayan bağımsız gazeteciler, seçimle gelmiş başbakanı hem diktatörlükle itham ediyorlardı, hem de Menderes’in akıbetiyle korkutuyorlardı”.

Biraz kartlaşmış olmakla birlikte Ahmet Kekeç 12 Eylül’e Fransız gözüküyor. Turgut Özal darbenin başbakan yardımcısıydı. Faşist darbeyi Kenan yapmış olmakla birlikte, Sam Amca darbe ortamını Turgut Özal için hazırlamıştı. Nitekim 24 Ocak kararlarını Özal icra etti. Faşizmin askeri Kenan ise, sivili Turgut’tu. İkisi de ileri demokrasinin taşlarını döşeyen kahramanlardı. İkisi de AKP’nin fidelerini diktiler. Yani, bu Ahmet’in atası Turgut Özal oluyor. Kol kanat germesi normal.

DipNot1: Muhafazakar AKP miletvekili Zeyid Aslan bu kez kıç sevmeye kalktı. CHP milletvekili Muharrem İnce’nin kıçına kast eden milletvekili daha önce de Kamer Genç’in annesine ve kadın gazetecilerin bacak aralarına ilişmişti. Demokrasi ararken pornografiye sardık. Muhafazakarın da hayırlısı.

DipNot2: Defaten söyledik; 12 Eylül yargılanamaz diye. Nitekim haklı çıktık. Referandumun  üzerinden üç yıl geçti. 12 Eylül rafa kalktı ve darbe ile alakası olmayan 28 Şubat yargılandı. Kenan Evren 97 yaşında ama Erdal Eren hala 17 yaşında. “Yetmez ama evet” diyen alaturka liberalleri Mergenekon çarpsın. Zeyid Aslan sevsin kıçlarını.

Önceki ve Sonraki Yazılar