LEVENT ÜZÜMCÜ'DEN ÇARPICI SOSYAL MEDYA SÖYLEŞİSİ

LEVENT ÜZÜMCÜ'DEN ÇARPICI SOSYAL MEDYA SÖYLEŞİSİ

Elimizde kalan tek özgür gazete...

Türkiye’de Twitter’ın en aktif isimlerinden biri olan tiyatrocu Levent Üzümcü, sosyal medyanın toplum hayatındaki yerini Al Jazeera Türk'e değerlendirdi. Üzümcü, sosyal medyanın özgür iletişim için tek yer olduğunu belirtti.

Twitter’da yer alan ünlüler arasında en çok öne çıkan isimlerden biri olan Levent Üzümcü, sosyal medya-insan etkileşimini Al Jazeera Türk’e anlattı. Üzümcü, Twitter’da yaşadığı tartışma ve diyaloglar aracılığıyla Türk toplumunun sorunlarını görebildiğini söylüyor. "Tartışmaktan ve düşüncelerini ifade etmekten vazgeçmeyeceğini, çünkü önemsediği çok fazla şey olduğunu" belirtiyor.

İnsanların gözünde bir aktör olarak değil, kendisi olarak tanınmak istediğini söyleyen Üzümcü, sosyal medyayı kalan tek özgür gazete olarak nitelendirirken, adalet ve medyanın yalnız bıraktığını ifade ettiği Türk toplumunun internetteki görünümünü yorumladı.

Sizi takip etmeye başladığım son 25 ay içinde takipçi sayınız 1 milyon 200 bin arttı. Kendinizi bir Twitter fenomeni olarak tanımlayabilir misiniz?

Bir Twitter fenomeni olmak için daha önceden tanınmamak lazım. Bir anda ortaya çıkıyorsun ve yazdığın tweet'lerle insanları etkileyerek takipçi sayını artırıyorsun. Gerçek adını bile bilmediğimiz insanlar bir gün içinde yüz binlerce takipçi kazanabiliyorlar, tweet'leri bir anda yayılıyor.

Burada Twitter'ın yerinde duran bir hazne olmadığına dikkat etmek lazım. Yerinde duran bir hazne olsaydı derdim ki, 'Burada altı milyon insan var ve sonunda herkes bu kişiyi takip edecek.' Böyle bir şey yok. Twitter sürekli yeni kullanıcıların eklendiği, kiminin sadece bakmak için, diğerlerinin fikrini söylemek için girdiği; arkadaşlarına önerdiği veya önermediği bir ortam. Tıpkı evren gibi genişlemeye devam eden bir ortam. Genişledikçe de aslına bakarsanız herkesin takipçi sayısı artıyor. Saçma sapan şeyler yapmazsanız, mantık çerçevesinde böyle olması da gerekiyor. Örneğin çok ünlü bir TV yıldızı Twitter'a girer girmez 3 milyon takipçiyle başlıyor diyelim. Sonra bakıyorsunuz takipçi sayısı 6 milyona çıkmış. Bu, bir anda takipçi olmayı bekleyen 3 milyon kişinin bir yerde beklediği anlamına gelmiyor. Twitter'ın hacmi genişledikçe insanlar da fark ettikleri insanları takip ediyor.

Bu bakış açısı bir insanın büyümesine de benzetilebilir. Açtığınız hesap insanlara ulaşıyor ve onlar aracılığıyla yayılmaya devam ediyor. Bu bana çok anlaşılır geliyor. Bu yüzden kendimi bir Twitter fenomeni olarak görmüyorum. Tanınan bir insanım ve geçmişte de öyleydim. 

Sosyal medyanın insan profillerini sunma gücüyle, insanların sosyal medyada bulmaya çalıştığı yerin kesiştiği yerde mi Levent Üzümcü? Twitter’ın sunduğu Levent Üzümcü nasıl biri?

İnsanlar sizi, yaptığınız meslek dolayısıyla sadece oynadığınız karakterle bilirler. Oynadığınız karakterin sizi yansıttığını zannederler. Türkiye, Erol Taş'ın taşlanmış olduğu, onu kötü zannetmiş insanların yaşadığı bir ülke. O kişinin bir aktör olduğunu ve kötü adamları oynamakta ustalaşmış olduğunu insanlara anlatamazsınız. Değişen çok fazla bir şey olduğunu sanmıyorum. Sadece, Erol Taş'ın karakteri siyah beyazdan renkliye geçti. Ama halkın algısı hala siyah beyazda kalmış durumda. Bunun için bir aktör oynadığı karakterlerle bilinir. Sinemada ve televizyonda böyle olsa da, tiyatro için aynısını diyemem. Çünkü tiyatro seyircisi daha farklıdır.

Twitter, ‘Bak ben buna inanıyorum, bunu düşünüyorum ve böyle düşünüyorum' demenin bir ortamı oluyor. Ben Twitter'ı kullanıyorum ama Twitter'da dolaylı olarak beni kullanıyordur diye düşünüyorum. Sonuçta bir şirket ve reklamını yapması gerekiyor.

Dünyada bir şekilde tanınmış insanların, bir sebepten ötürü toplum tarafından tanınmış siyasetçilerin, sanatçıların, oyuncuların veya herhangi bir dalda başarılı olmuş sporcuların içine girdiği, durumu hakkındaki görüşleri yayınladığı kişisel gazete ve kısa kısa haberler yayınlıyorsun Twitter’da. Sadece manşetten ibaret. Manşeti atıp, haberin detayından uzaklaşıyorsun. Zaten çoğu insan da Twitter üzerinden yayınlanan uzun yazıları okumuyor. Ben alışkanlığım gereği uzun yazı ilgimi çekerse mutlaka okurum. Bir yandan okuma alışkanlığımı burada da sürdürüyorum. Bu şekilde herkes birbirine yardım ediyor.

Siz bahsettiğiniz insanlarla çok sık etkileşime giriyorsunuz. Nereye varacak bu ‘mücadele?’

Aslına bakarsanız Twitter'ı bir savaş alanı, fikirlerin çarpıştığı bir yer olarak görmüyorum. Çünkü fikirler, o fikri üreten zeka seviyesinde, algı seviyesinde tartışılabilirler. Nasıl sorunları çıkaran zihniyetle sorunları çözemezsin, tartıştığın tonda tartışmayan biriyle de tartışamazsın. Bu kadar net özetleyebilirim. Genellikle bu vatanın iyiliğini hisseden, dünyadaki tüm halkların iyiliğini istediğini iddia eden insanların bunu dile getirme şekli hareketle, küfürle, itibarsızlaştırmaya çalışmakla oluyor.

Herkesin Twitter'da dikkatini çeken bir şeye dikkat çekmek istiyorum. 140 karakterde bir şey anlatacaksın. Genellikle bana küfür ederek, itibarsızlaştırmaya çalışarak, hakaret ve tehdit ederek saldıranlara bakıyorum, yüzde 95'i Türkçe yazamıyor. Bu çok ilginç geliyor bana. Karşınızda bulunarak sizin görüşünüze sahip olmayan insanların genel ortalaması, genel ahlakı ortaya çıkıyor. Bunu söylediğin zaman, halkı aşağılayan biri olduğunu savunuyorlar. Senin onlara yukarıdan baktığını düşünüyorlar. Ben de şunu söylemeye çalışıyorum: Doktora gittiğinizde doktora bir saygınız vardır. Çünkü o doktordur. Miden ağrıyordur ve o gastroenterologdur, senin rahatsızlığınla ilgili bilgiye sahiptir ve sen 'Hadi oradan, hiçbir şey bilmiyorsun' demezsin.

'Beni iyileştir yoksa seni öldürürüm.' 'Annemi öldürdün, ben de seni öldüreceğim…' Olay buna dönmüş durumda. Yani artık senin düzgün Türkçe konuşmanın, fikirlerini saygı çerçevesinde ortaya koymanın hiçbir anlamı kalmamış durumda. Çünkü kendisini senin karşında gören insanlar, küfür ve hakaret dışında bir şey bilmiyorlar. Türkçe yazmakta, fikirlerini ifade etmekte zayıflar ve kendi görüşlerinin en doğrusu olduğuna inanıyorlar. Yani gastroenteroloğun ne dediğinin hiçbir anlamı yok. Onlar kendi arazlarını biliyorlar, çözümlerini biliyorlar, kendi ilaçlarını yapıyorlar. Doktora da gerek yok.

Twitter'da farklılaşmak insalara yarar sağlıyor mu? 

Bir kere biz, genellemelerden kaçınmak istesem de, çok ateşli bir toplumuz.  Twitter ve sosyal medya, açık açık söylemek gerekirse bir parça o ateşin gazını alıyor. Yani sosyal medyada cengaver olan biri, klavye başında cengaver. Geçtiğimiz günlerde çok güldüğüm, eğlendiğim bir görüntü paylaştım. New York Yankees eski oyuncularından Robinson Cano, uzun yıllar takımının formasını giydikten sonra transfer oluyor ve taraftarları çok üzmüş. Bir kamera şakasında Cano'nun büyük bir panosu New York'ta bir parka konuluyor ve Yankees taraftarlarına yuhalamak ister misiniz diye soruluyor. İnsanlar ağızlarına geleni söylüyor ve yuhalıyorlar. Şakayı yapan kişiler biraz daha bağırmaları için insanları teşvik ederken, bir anda Robinson Cano panonun önüne geçiyor. O esnada yuhalamaya hazırlanan insanlar bir anda Cano'nun elini sıkmaya, sarılmaya, öpmeye başlıyor. Bunun insan psikolojisiyle ilgili olduğunu düşünüyorum. 'Twitter halka nasıl yardımcı oluyor?' sorusunun cevabı içinde 'gaz almak' da yer alıyor. 

Halen çok aktifsiniz Twitter’da. Sizi eleştirenler, yardım isteyenler olsun herkesle ilgileniyorsunuz. Neden?

Önemsiyorum çünkü. Düşünsenize, bunu iletebileceğin hiçbir yer kalmadı. Bir tek telefonundan bunu yapabiliyorsun. Bir odaya tıkılıp kaldık. İstedikleri gibi ilk önce televizyonla alıştırdılar, sonra bilgisayarla perçinlediler. Ama hep teknoloji bunun önüne geçiyor. Örneğin cep telefonu. Gezi direnişi sırasında Gezi Parkı içinde tüm telefonlar bloke edildi ama yeni yeni yollar bulundu ve aşıldı bunlar. Bunları yeni öğrendik. Çünkü internet ağının kesilmesine hiç ihtiyacımız olmamıştı. Neler neler varmış ve biz yeni öğrendik. Çünkü insanlar bunu yaşamışlar. Artık elimizde kalan tek özgür gazete sosyal medya.

 

Kaynak:Haber Kaynağı