Kimin eli kimin cebinde?

Kimin eli kimin cebinde?

Adalet ve demokrasiyi sadece kendilerine işletenler, Gezi Parkı olaylarındaki palalı saldırgan ile BJK-GS maçında çıkan olaylarda gözaltına alınan 67 kişiyi ivedilikle serbest bırakıverdi.

Nurten AKYAZILILAR
 

Öyle bir ortam yarattılar ki hiçbir şey göründüğü gibi değil; sorgulamazsanız, gerçeğe ulaşmanız zor. Ama ne var ki bundan böyle Ortadoğu coğrafyasında gün gelir de bu savaş hali bir şekilde kesilse dahi hiçbir şey düzelmeyecek. Bölgede emelleri olan güçler, insanları ince ince ayrıştırarak öylesine böldüler ve birbirlerinden tamamen uzaklaştırdılar ki bir de yetinmeyip aralarına nefret tohumları ile intikam filizleri ektiler ki dünya döndükçe yaşanılanları unutup bir araya gelmeleri artık imkânsız ötesi…

 

21. yüzyıl siyaseti kan üzerinden beslenmeye odaklı: Çatışan gruplar yaratarak her birine ayrı ayrı destek vermek, ellerine acımasız silahlar dayamak, işlenen canice cinayetleri ‘din’ adına yapıyor göstererek Müslüman’ı Müslüman’a katlettirmek, savaş ve katliamların nesiller boyu sürmesi için insanların başlarını gövdelerinden ayırırken olayı sanki ‘horoz boğazlarmış’ gibi basite indirerek çocuklara dahi izlettirmek ve sonrasında olayların tamamen dışında görünerek barış ödülleri sunmak!..

 

Emperyal devletlerle işbirliği yaparak sınır ötesindeki komşuyu karıştırıp pay alacağım derken, ülkemizi ve vatandaşımızı kanlı batağa çeken bir yönetim anlayışımız mevcut ki bunu kendi seçtikleri dindar Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bile, şu sözlerle doğruladı; "Bizim için bu büyük bir güvenlik tehdididir. Türkiye’den devlet bilgisi içinde giden olamaz. Tankla topla sınırı beklediğimiz halde teröristin bile girmesine mani olamıyoruz"...

 

İnsanları mezhep, din, dil, ırk kapsamında bölüp ayrıştırarak vahşice savaştıran emperyal ülkeler ile işbirliğine giden bölge iktidarlarının, ne yapsalar aslan payı alamayacağına dair ders çıkarması gereken makalesinde Ergin Yıldızoğlu, şöyle diyor:
 

Ancak, hemen barış ve istikrar fantezileri üretmeye başlamamakta yarar var. Birincisi, dünya ekonomisi yeniden düzenlenirken gelişmelerin bölge halklarının karşısına dayatma, belirlenme, uluslararası işbirliği adına kolektif emperyalizm olarak çıkma olasılığı çok yüksek. İkincisi, tarih bize büyük güçler arası işbirliklerinin, birer şiddet uygulama, ekonomik rekabete bağlı güç yansıtma araçları olan devletler arasındaki siyasi, askeri rekabeti ortadan kaldırmadığını, kriz ortamında, hegemonya yokluğunda, geçici şekillenmeler olmaktan öteye geçemediğini gösteriyor”.

 

Sınırdışı bu çirkin stratejilerin benzerleri, yurtiçinde de her gün ayrı sahalarda sergilenmekte. En son örneğini Pazar akşamı BJK-GS derbi maçında gördük. Olaya dair yapılan açıklamalar öylesine tutarsızdı ki her beyan sonrası iş, daha da çetrefil bir hal aldı ama netice itibariyle de basit bir taraftar hareketi olmadığı, her yönüyle ortaya çıkıverdi. Spora dahi nifak tohumları ekerek kulüp çatısı altında birleşenleri ayırmak amacıyla maça bozuk politikalarını, adaletsizliklerini, yanlı basınlarını ve galeyan sokmayı denediler. Gezi Parkı gösterileri ile Cumhuriyet değerlerini savunan Atatürkçü çArşı taraftar grubuna karşı saltanat ve hilafeti çağrıştıran 1453 Kartal taraftar grubunun oluşturulması ve bu grubun iktidar eliyle desteklendiği belirdi. Sonuç ise hiç şaşırtmadı: Başbakan Erdoğan’ın memleketi Rize’de bulunan Recep Tayyip Erdoğan Stadı’nda oynanacak maç için BJK’ye seyircisiz oynama cezası verildi; ‘bir taşla iki kuş vurma hesabı’ yapanlar, Beşiktaş taraftarı çArşı’ya da ceza kesmiş oldu!

 

Bütün bunlar bir derbi maçı için konuşulup tartışılırken Ankara'daki Gezi Parkı eylemleri sırasında Ethem Sarısülük'ün ölümüne ilişkin polis memuru Ahmet Şahbaz hakkında, ‘meşru savunmada sınırın aşılması suretiyle adam öldürme’ suçundan açılan davanın ilk duruşması vardı. Mahkemede çıkan olaylar nedeniyle mahkeme başkanı, duruşmanın kapalı yapılmasına karar verdi. Neyden korkuyorlar ya da akıllarınca neyi gizlemek istiyorlar ki, her şey gün gibi ortada, değil mi?

 

Yine İstanbul’daki Gezi Parkı protestoları sırasında, 18 Haziran’da kaybolan ve aylardır kendisinden haber alınamayan Mimar Sinan Üniversitesi öğrencisi Gürcan Siviş’in durumu ile ilgili olarak CHP’li Umut Oran’ın yaptığı bilgi edinme başvurusu üzerine İstanbul Emniyet Müdürlüğü, mevzuata sığınarak yanıt vermekten kaçınmış. Öğreniyoruz ki Gürcan’ın babası Hayati Siviş’e de emniyet ve savcılık, bilgi vermemiş! Gezi protestolarına katılan bir çocuk, buharlaştı sanki; yok…

 

Adalet ve demokrasiyi sadece kendilerine işletenler, Gezi Parkı olaylarındaki palalı saldırgan ile BJK-GS maçında çıkan olaylarda gözaltına alınan 67 kişiyi ivedilikle serbest bırakıverdi. Sanıyorlar ki bu devran hep böyle devam edecek ve hem kendileri hem de nesilleri dünya döndükçe rahat edecek. Oysa Allah’ın adaleti bu dünyada işliyor, bırakmaz ahrete; devran döner;  nesiller boyu hesabı sorulur soysuz düzenlerin ki yakın ve eski tarihlerde siyasi ibret örneklerini görmek mümkün… Tabii anlayana…