Kılıçdaroğlu'ndan Yol KöprÜ ve Hitler Açıklaması

Kılıçdaroğlu'ndan Yol KöprÜ ve Hitler Açıklaması

Papua Yeni Gine lideri de yollar yapmıştır, Suudi Kralı da, Hitler de, Mussolini de. Çağdaşlık bireyin hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması demektir, hukukun üstünlüğü demektir, ifade ve düşünce özgürlüğü demektir"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 'hayır' çadırını ziyaretinden sonra yaptığı 'Şu anda çağdaş bir Türkiye yok mu? Neyiniz eksik" dedim. Yollarınız, okullarınız, köprüleriniz yok mu dedim.

14 sene önce bunlar var mıydı?" şeklindeki açıklamaları eleştirdi. Kılıçdaroğlu, "Çağdaşlık ölçütü yollar, köprüler, kanallar değil. İnsanların nasıl beton yığınları arasında yaşamaya mecbur bırakıldıklarını görüyoruz.

HİTLER DE MUSSOLİNİ DE YOL YAPTI

Papua Yeni Gine lideri de yollar yapmıştır, Suudi Kralı da, Hitler de, Mussolini de. Çağdaşlık bireyin hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması demektir, hukukun üstünlüğü demektir, ifade ve düşünce özgürlüğü demektir" şeklinde konuştu. BirGün gazetesinden İbrahyim Varlı'ya konuşan Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:

ÜLKEYİ 24 SAAT İÇERİSİNDE ELE GEÇİRİRSİNİZ

Bu sistemi kimin istediğini, önerdiğini bilmiyorum. Ancak bir ülkeyi ele geçirmek istiyorsanız bundan daha iyi bir fırsat olmaz. Öyle 30-35 yıl uğraşmanıza gerek yok. Bir kişiyi ikna ettiğiniz ya da kandırdığınız takdirde ülkeyi 24 saat içerisinde ele geçirmiş olursunuz. Bu yetkileri veriyorsunuz bir kişiye. Bir kişiye bu kadar yetki vermek yazıktır, günahtır. Bir kişiye dünyanın yetkisini veriyorsunuz. Ülkenin geleceği 1 kişiye teslim edilemez, 80 milyon bir kişiye emanet edilemez. Bir kişiyi kandırdığınız, ikna ettiğiniz zaman Türkiye Cumhuriyeti’ni en geç 24 saat içinde ele geçirmiş olursunuz.


 "1 mi, yoksa 1000 mi yardımcı olacak?"

Kaç tane başkan yardımcısı olacak? 10 tane mi, 20 tane mi, 50 tane mi, 100 tane mi, 1000 tane mi? Belli değil. Diyorlar ki "1, 2, bilemedin 3 olacak" Nerede yazıyor? Nerede yazılı? 18 madde içinde yok. Anayasada ne 1, ne 2, ne 3, ne 5, ne de 1000 tane başkan yardımcısı olacak diye hiç sayı yer almıyor. Her şey belirsiz, bir kişinin keyfine, arzusuna bağlı. 1 kişi istediği kadar başkan yardımcısı tayin edebilecek, ister 50, ister 500, ister 1000. Başkanın takdirine bağlı, kaç tane isterse ve kimi isterse o kadar atayacak. İsterse kendi partisinin il başkanlarını başkan yardımcısı olarak atayacak. Engel var mı? Yok.

"Afganistan’da dahi sayı belli"

ABD’de de, Afganistan’da da seçilecek başkan yardımcısı sayısı belli. ABD’de bir başkan yardımcısı var. Afganistan’da iki başkan yardımcısı vardır üçüncüye kimse izin vermez. Türkiye’de sınır yok. 18 madde var gösterin. ‘Bugünkü başkan atamaz.’ Yarın başka bir başkan gelir o zaman atar. Aynı şekilde bakan sayısı da belirsiz. 30 mu, 50 mi, 100 mü? Bir kişi keyfe keder bir şekilde bakan atayacak.

"Amcasının oğlunu vali atayabilir"

Demokratik bir hukuk devletinde kimin nereye nasıl atanacağı kurallarla belirlenmiştir. Şimdi bu durum ortadan kaldırılıyor. Kim müsteşar olacak nitelikleri ne olacak, kim vali olacak kıstasları ne olacak, kim bunları atayacak, nasıl atanacak bellidir. Meclis devre dışı. Yeni modelde bir kişi belirleyecek. İlkokul mezunu amcasının oğlunu vali tayin edebilir, müsteşar yapabilir. Bir kararname ile muhtarlıkları kapatabilir, emek ve meslek örgütlerinin kapısına kilit vurabilir. Yetki var mı? Var.

" Burası Patagonya mı?"

Bu anayasa değişikliğiyle Türkiye Cumhuriyeti bir parti devletine dönüşecektir. Hangi parti iktidardaysa devlet ona göre şekillenecektir. Devletin yapısı ve işleyişiyle ilgili bütün kararları başkan bir kararname ile düzenleyecek. Bir kararname ile arzu ederse devletin bütün müsteşarlarını, bütün genel müdürlerini, bütün daire başkanların, bütün müftüleri, bütün kaymakamlar, bütün büyükelçileri, bütün komutanları bir kararname ile değiştirebilir. Yeni gelecek genel başkan bütün bakanlıkları bir gecede kapatabilecektir, yeni bakanlıklar açabilecektir. Bütün vilayetleri kapatıp, yeni vilayetler inşa edebilecektir. Burası Patagonya mı?

"Hitler Almanyası’nda da seçim vardı"

Demokrasinin bize ne zararı oldu. Demokrasi içinde milletvekillerimizi seçtik, Ankara’ya gönderdik, yeri geldi milletvekillerini değiştirdik. Bazen A, bazen B partisi iktidar oldu, düşüncelerimizi özgürce ifade ettik, televizyon kanalları özgürce yayınlarını yaptı, yolumuzu köprümüzü yaptık. Peki şimdi hangi gerekçeyle demokrasiden vazgeçiyor, tek adam rejimini istiyoruz? Bana bunu çıkıp bir Allah’ın kulu açıklasın. Diyorlar ki ‘demokrasiden vazgeçilmiyor, Meclis yerinde duruyor, yine milletvekili seçilecek.’ Tek başına seçim demokrasi değil. Hitler’de de seçim vardı. Saddam’ın Irak’ında da vardı, Suriye’de de. Libya’da da vardı.

"Evetçilere sesleniyorum"

Bu anayasa değişikliği işsizlik sorununu çözecek mi? Komşularımızla bir barış havası estirmeye vesile olacak mı? Çiftçinin mazotunun fiyatını düşürecek mi? Terörü bitirecek mi? Her eve huzur, her eve bereket getirecek mi? Demokrasinin önündeki engelleri kaldıracak mı? Bu değişiklik bu sorunların hiç birine çözüm getirmeyecek. Memleketin sorunun çözmüyor, işsizliği çözmüyor, çiftçinin esnafın sorununu çözmüyor. O zaman bu değişikliği niye getiriyorlar?

"Çocuklarının geleceği için getiriyorlar"

Halkın değil, kendi çocuklarının menfaati için, torunlarının geleceği için bu sistemi değiştirmek istiyorlar. Çocuklarının istikbalini garanti altına almak istiyorlar. Bu telaş ve koşuşturmaca bunun için. Yoksa bugüne kadar ne istedilerse yapmadılar? Ama kendilerinden sonraki çocuklarının geleceğini garanti altına almak için rejimi değiştirmek istiyorlar. Bunun için de her şey tek bir kişinin emrine tahsis ediliyor. Egemenlerin hukuku kurulmak isteniyor. Yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü yok ediliyor.

"Frensiz otobüse evladınızı bindirir misiniz?"

Özellikle kadınlara, annelere seslenmek istiyorum. Onların sezgileri güçlüdür. Bir memlekette kadın endişeli kaygılıysa o memlekette huzur yoktur. Siz freni olmayan bir otobüse evlatlarınızı bindirir misiniz? Nereye gittiği belli olmayan bir trene çocuklarınızı bindirir misiniz? Şimdi diyorlar ki freni olmayan, nereye gittiği belli olmayan bir trene 80 milyonu bindirip göndereceğiz. Nereye gideceği belli değil. Herkesin düşünmesi lazım. Sandığa giderken hepimizin sorumluluğu var. Kullanacağınız her hayır oyunun bu ülkenin geleceğine, bu ülke barışına, bu ülkenin demokrasisine, bu ülkenin huzuruna katkı yaptığını sakın unutmayın. Vereceğiniz her oy bu ülkenin hayrına olacaktır.

"Neden Evet’i anlatamıyorlar"

‘Hayır’ oyu kullanılması gerektiğini bütün ayrıntılarıyla anlatıyoruz. Ama onlar neden ‘evet’ oyu kullanılması gerektiğini bir türlü anlatamıyorlar. Ne diyorlar, ‘Hayır oyu kullananlar teröristtir’ diyorlar. Bu memlekette ‘evet’ veya ‘hayır’ oyu kullananlar bizim vatandaşımız. Demokrasinin gereği olarak ‘evet’ veya ‘hayır’ tercihinde bulunacak.

"Ne istediler de yapmadılar?"

Bu anayasa ile Türkiye uçacak diyorlar. 15 yıldır hükümetteler, istediği kanunu çıkarıyorlar, istediği kararı alıyorlar, bütün bakanlar kendilerinden. E Türkiye’yi uçurdunuz da biz çıkıp size engel mi olduk? Siz karar aldınız da herhangi biri çıkıp size engel mi oldu? Hiçbirisi olmadı. Aynı kadro, bütün yetkiyi bir adama verecekler. Diyorlar ki çift başlılığı engelleyeceğiz, Türkiye’yi uçuracağız yok böyle bir şey. Efendim başbakan ayrı cumhurbaşkanı ayrı telden çalarsa. Ne zaman ayrı telden çaldılar. Nerede çift başlılık var? Siz Binali Bey’in ayrı telden çalacağını düşünüyor musunuz? 500 metreden öteden Erdoğan’ı görse önünde 80 düğme olsa 8 saniyede hepsini ilikler. Öyle ayrı telden çalma falan yok.

"Suudi Kralı da yollar köprüler yaptı"

Çağdaşlık ölçütü yollar, köprüler, kanallar değil. İnsanların nasıl beton yığınları arasında yaşamaya mecbur bırakıldıklarını görüyoruz. Papua Yeni Gine lideri de yollar yapmıştır, Suudi Kralı da, Hitler de, Mussolini de. Çağdaşlık bireyin hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması demektir, hukukun üstünlüğü demektir, ifade ve düşünce özgürlüğü demektir.

"Ülkenin saygınlığını yerle bir ettiler"

Yanlış, saplantılı dış politikanın ülkeyi nerelere sürüklediği ortada. Uyguladıkları dış politika ülkenin beka sorununu gidermek yerine daha da arttırdı. Dünyanın dört bir tarafında radikal İslamcı Selefi, IŞİD’ci militanların Türkiye üzerinden Suriye ve Irak’a geçmesine göz yumdular. IŞİD ile iş gördüler, işbirliği yaptılar. Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarını derinden sarstılar. Ülkenin uluslararası saygınlığını zedelendi. Fırat Kalkanı’nın amacına ulaşıp ulaşmadığı tartışmalı. Kendi adımıza El Bab’dan öteye gidilmesini, Suriye içlerinde daha derinlere inilmesini doğru bulmadım. Türkiye’nin yerlerde sürünen imajı dolayısıyla ülke artık farklı bir gözle değerlendiriliyor. THY’ye uygulanan yaptırım da bu algının bir sonucu.

"Her oy altın değerinde"

Ülkemizin geleceği için, bu memleket için sandığa gideceğiz. Kullanacağımız her oyun altın değerinde önemi var. Ya demokrasi diyeceğiz, ya tek adam rejimi diyeceğiz. Bunun herhangi bir siyasi partiyle alakası yok. Tercih demokrasiden yanaysa ‘Hayır’, tek adam rejiminden yanaysa ‘Evet’ diyeceğiz.

İlgili Haberler