KILIÇDAROĞLU'NDAN  GÖRÜŞME ÖNCESİ ÖNEMLİ AÇIKLAMA

KILIÇDAROĞLU'NDAN GÖRÜŞME ÖNCESİ ÖNEMLİ AÇIKLAMA

Müzakere masasına koyacaklarınız arasında, ‘Erdoğan’ başlıklı bir dosya olacak mı?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, pazartesi günü (13 Temmuz 2015) AKP ile yapacakları koalisyon görüşmesine ilişkin olarak, "14 kuralımıza bakınca CHP - AKP koalisyonu olasılığını düşük görüyorum ben" dedi. "Biz koalisyon görüşmelerinde ‘Erdoğan faktörü’nün tümüyle devre dışı tutulmasını istiyoruz" diyen Kılıçdaroğlu, "MHP - AKP koalisyon ortaklığı olasılığını daha güçlü görüyorum" ifadesini kullandı.

SARAY KONUSU KOALİSYONU NASIL ETKİLER

Vatan Gazetesi Ankara Temsilcisi Murat Çelik'in sorularını yanıtlayan (12 Temmuz 2015) Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
 
Cumhurbaşkanlığı Sarayı’yla ilgili hep, “Kaçak Saray” ifadesini kullanıyorsunuz ve “Oraya gitmem” diyorsunuz... Bu da, Erdoğan’a tepkiniz olarak görülüyor ve koalisyon görüşmelerinin atmosferini etkiliyor. Bu durum, yarınki görüşmeye de etki eder mi?
 Bunu, bir Erdoğan karşıtlığı üzerinden görmemek lâzım. Hukukun üstünlüğü kuralının geçerli olduğu bir ülkede, ki Türkiye’de de bunun geçerli olduğunu düşünüyoruz; devlet kendisini gecekonduda inşa etmez, gecekonduda görmez, göstermez, görmemeli, göstermemelidir. Dolayısıyla, Saray’a gidip gitmemeyi Erdoğan karşıtlığı olarak görmemek gerekiyor. Erdoğan, diyelim ki Dışişleri Konutu’nda kabul ettiği zaman gidiyorsunuz zaten. Buradaki olay şu: Sizin devletin saygınlığına gölge düşürmemeniz gerekir. Eğer birileri gölge düşürüyorsa da, sizin o düşen gölgeye ortak olmamanız gerekir. İşin özü bu.
 
GÖREVİ SARAYDAN ALMAM

- Bir şekilde, Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti kuramazsa ve görev sırası size gelirse?..
- Cumhurbaşkanı, Sayın Baykal’ı Dışişleri Konutu’nda kabul etmişti mesela... Ben öyle bir durumda görevi almaya, benzer bir çağrı olursa tabii giderim. Saray’da değil, başka bir yerde yani.
 
14 ŞART

- İlk tur pazartesi (yarın) başlıyor. Şeffaf bir süreç işliyor. Herkesin kartları açık... Sizin 14 şartınız var mesela...
- ‘Şart’ demeyelim de, kuralımız var, 14 ilkemiz var diyelim. Üç aşağı - beş yukarı konuşulacakları kamuoyu biliyor.
 
- Görüşme baş başa mı olacak, heyetler arası mı? Format, katılım belli oldu mu?
- Tercih tümüyle Sayın Davutoğlu’na ait. Bire bir mi görüşmek ister, heyetler halinde mi görüşmek ister, onun tercihi. Randevu talebinde bulunan o, görüşmenin içeriği de kendisine ait. Bizim şu an için bildiğimiz; heyet olarak gelecekler. 1 + 4 şeklinde bir heyet. Ama yanındaki arkadaşlar kimler olacak onu bilmiyoruz. Bildireceğiz dediler ama isimleri şu ana kadar (Cumartesi saat 17.30) bildirmediler. Biz de ona göre bir heyet belirleyeceğiz ve oturup konuşacağız.
 
İFTARA DAVET ETTİK AMA

- Ama siz de ev sahibisiniz. Bir tercihiniz, öneriniz olmadı mı görüşmeye dair?
 
- Oldu aslında... Aslında biz kendilerini iftara davet ettik. Hem birlikte oruç açar hem konuşuruz diye düşünerek, iftar olsun istedik fakat Sayın Davutoğlu’nun Pazartesi, Ankara dışı bir seyahati olduğu için o olmadı. Olsaydı belki daha şık olacaktı. Biz ev sahibi olarak böyle bir jest yapalım istemiştik.
 
ERDOĞAN MASANIN DIŞINDA KALSIN


 Biz koalisyon görüşmelerinde ‘Erdoğan faktörü’nün tümüyle devre dışı tutulmasını istiyoruz. Bu, Cumhurbaşkanlığı makamına duyduğumuz saygının gereği. Diyoruz ki, Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanlığı makamındadır. Dolayısıyla koalisyonun nasıl kurulacağına, hangi koşullarda kurulacağına kararı Davutoğlu ve koalisyon ortağı verecektir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu koalisyonun belirlenmesinde bir aktör olarak devreye girmesini doğru bulmuyoruz. Hem hukuk açısından, hem etik açısından doğru bulmuyoruz.
 
KOALİSYONDA YER ALABİLİRİZ AMA

- Cumhurbaşkanı’nın Anayasal sınırları içinde kalması ve 17 / 25 Aralık konuları bu süreçte çok konuşuldu. Bu konular, ilk planda masanın dışında mı duracak? Böyle mi anlamalıyız?
- İçeriği konusunda Sayın Davutoğlu’ndan bir şeyler bekleyeceğiz tabii. Biz kendisine “Hoşgeldin” diyeceğiz, kendisi de içerik konusunda bilgi verecek bize. Biz tabii Türkiye’nin hükümetsiz kalmaması düşüncesinden hareketle, CHP olarak elbette bir koalisyonun içinde yer alabiliriz ama bunun nasıl olacağını, hangi koşullarda yer alacağımızı da oturup konuşmamız gerekiyor. Onlar neleri, hangi koşulları düşünüyorlar... Sayın Davutoğlu, “Önyargısız olarak görüşmeler yapacağız” diyordu, biz de önyargısız bir görüşme yapacağız ama nasıl bir görüşme olur, nasıl sonuçlanır, doğrusunu isterseniz bugünden bir şey söylemek mümkün değil.
 
'Çok da kolay görünmüyor'

- Sizle, iki hafta kadar önce yaptığımız röportajda “Kamuoyu kendini çok da hazırlamasın, hayal kırıklığı yaşanmasını istemem” demiştiniz. O günden bu güne, sanki biraz daha olumlu bir noktada mısınız?
- 14 ilkemize bakıldığı zaman, AKP ile bir koalisyonun çok da kolay olmadığı çıkıyor ortaya. 13 yıllık bir uygulamanın sonuçları var ve bu 13 yılda tahrip edilen, devletin hukuk düzeni var. Bunların tamamının onarılması gerekiyor. Yani bir onarım hükümetinin oluşması gerekiyor. Böyle bir onarım hükümetine AKP ne kadar hazır, bunu bilmiyoruz. Ama ben bütün açık yürekliliğimle bunları Sayın Davutoğlu’na aktaracağım.İlkelerimiz güzel ilkeler ama AKP bunu ne kadar içselleştirebilir, ne kadar kabul edebilir onu bilmiyorum.
 
- “Bu iş bizimle zor” diyorsunuz bir anlamda, öyle mi?
- Açık söyleyeyim... Bütün bunları önlerine koyduğumuz zaman, bizimle koşulların çok rahat uyuşmayacağını, uyuşamayacağını ben zaten ifade ediyorum. Bu nedenle, CHP - AKP koalisyonu olasılığını düşük görüyorum ben.
 
- MHP ile bir koalisyon ihtimaline göre mi daha düşük görüyorsunuz?
- Tabii... Türkiye’nin hükümetsiz kalmaması açısından açıkça söylüyorum: MHP - AKP koalisyon ortaklığı olasılığını daha güçlü görüyorum. MHP ile koalisyon kurmalarının daha kolay olduğunu düşünüyorum. Seçmen kitleleri arasında geçişkenlik olduğunu. Üç aşağı - beş yukarı benzer dünya görüşlerine sahip olduklarını... Meclis Başkanlığı seçiminde MHP’nin verdiği bir destek olduğunu, bunun da koalisyon görüşmeleri sırasında bir artı olarak düşünüleceğini görmemiz gerekiyor. ben AKP - MHP koalisyonunun, CHP - AKP koalisyonuna göre daha rahat kurulabileceği kanısındayım.
 
- O zaman, bu değerlendirmenizi de mi söyleyeceksiniz Ahmet Davutoğlu’na?
- Bu şekilde bir yol göstermemiz şık olmayabilir ama görünen tablo öyle bir seçeneğin daha güçlü olduğunu gösteriyor bize.
 
‘Sana Meclis Başkanlığı, bana RTÜK üyeliği” olmasın’
- ‘RTÜK üyesi seçimi’ tartışması var. Ya MHP’den ya da HDP’den bir RTÜK üyesi seçilecek. Meclis Başkanı, genel kurulda oylanarak seçilmesi yoluna gidince HDP buna tepki gösterdi. Siz ne diyorsunuz?
- Biz Anayasa hukukçularından da görüş aldık. Olağan olanı kura çekilmesi yöntemidir. Milletvekili sayıları eşit olduğu için, en doğrusu ve demokratik olanı kura çekilmesidir. Oysa burada izlenen bu farklı yöntem, şu kuşkuyu besleyecektir: AKP ile MHP arasında, “Ben sana Parlamento Başkanlığı’nı verdim, sen de bana RTÜK üyeliğini ver.” Bu etik değil. Bu Parlamento’nun saygınlığına gölge düşürecektir. 
 
'Kabinede olmam koşullara bağlı'

- MHP Lideri’ne “Sen Başbakan ol” dediniz, Bahçeli tepki gösterdi. Son olarak da, “Hükümet ortağı olsak da benim Başbakan Yardımcısı olmam şart değil” dediniz. Şahsen kabine içinde yer almamak gibi bir tercihiniz mi var? 
- Koşullara bakmamız lâzım. Koşulların kendi içinde gerçekten tutarlılığı varsa niye olmasın? Olur tabii. Ama o koşullar bizim arzu ettiğimiz tarzda olmazsa, bizim arzu ettiğimiz tarzda bir yapı oluşmuyorsa, o zaman başka bir arkadaş o görevi üstlenebilir. Bizim koltuk peşinde koşmamız gibi bir durum yok, bunu herkes bilsin. Bundan daha önemlisi, bizim en büyük arzumuz, Türkiye’nin sorunlarını kararlılıkla çözecek, 4 yıl süreyle görev yapacak, kararlı, net bir irade ortaya koyabilecek bir hükümet kurulabilmesi.
 
‘CHP’liler milletin vekili’

- Ak Parti içinde, “CHP’nin kendisi koalisyon, olası koalisyonda çatlak sesler çıkabilir” türünden bir görüş de var. Böyle mi gerçekten?
- Demokrasinin yeterince gelişmediği ülkelerde, partilerin, içlerindeki farklı seslere tahammül etmemesi gerekir diye bir algı oluşmuş. ‘Lider ne diyorsa o olur, bitti’ şeklinde bir anlayış var. Bu anlayış Parlamento’nun iradesine de saygısızlıktır. O milletin vekili, liderin vekili değil. CHP’liler liderin değil, milletin vekilidir. Parti disiplini olmalı ama milletin vekilinin, Parlamento’da düşüncesini özgürce ifade etme hakkı olabilmeli. Eğer demokrasiye alışacaksak buna hepimiz alışmalıyız.

Kaynak:Haber Kaynağı