Kılıçdaroğlu; İstediğin Kadar çalabilirsin !

Kılıçdaroğlu; İstediğin Kadar çalabilirsin !

"Ben sana bir soru sorayım, hangi ülkeni taşeronluğunu yapıyorsun?

KILIÇDAROĞLU: 'ETNİK TEMİZLİK YAPTIK' DİYE BİR DÜŞÜNCE ASLA VE ASLA KABUL EDİLEMEZ (2) 
 
ANKARA

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ""Ben sana bir soru sorayım, hangi ülkeni taşeronluğunu yapıyorsun? CHP düşmana saygı duyan bir anlayıştan geldi. Mustafa Kemal Atatürk İzmir'e girdiğinde Yunan bayrağını ayaklarının altına sermişlerdi. 'O bir ulusun onurudur, kaldırın buradan' dedi. Dolayısıyla 'Kurtuluş Savaşı sırasında etnik temizlik yaptık' diye bir düşünce asla ve asla kabul edilemez" dedi. 
 
Kılıçdaroğlu, etnik milliyetçilik konusunu da değinerek, "Ben sana bir soru sorayım, hangi ülkeni taşeronluğunu yapıyorsun? CHP düşmana saygı duyan bir anlayıştan geldi. Mustafa Kemal Atatürk İzmir'e girdiğinde Yunan bayrağını ayaklarının altına sermişlerdi. 'O bir ulusun onurudur, kaldırın buradan' dedi. Dolayısıyla 'Kurtuluş Savaşı sırasında etnik temizlik yaptık' diye bir düşünce asla ve asla kabul edilemez. Sosyal demokrat bir parti olarak bütün kimliklere, inançlara saygılıyız. CHP'de yer alacak herkesin bu gerçeği bilmesi gerekiyor. 'Kurtuluş Savaşı'nda etnik temizlik yaptık' diye bir düşünce asla ve asla kabul edilmez. Ülkemizi, tarihimizi seviyoruz, bu toprak için kan döktük. Batı'nın Hasan Tahsin'i neyse Doğu'nun Diyap Ağa'sı odur" şeklinde konuştu. 
 
Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında ilk olarak Mehmet Ali Birand, Toktamış Ateş ve Ahmet Mete Işıkara için başsağlığı dileğinde bulundu. 
 
Geçtiğimiz hafta Çin'e yaptığı ziyarete değinen Kılıçdaroğlu, "CHP ilk kez iş adamları ile beraber bir yurt dışı gezisine gitti. Çin Halk Cumhuriyeti önemli bir ülke. Çin, çalışmasıyla, birikimiyle, tasarruflarıyla, uygarlığı ve kültürü ile bütün dünyanın odaklandığı bir ülke. GSMH'sı 12 trilyon dolar olan Çin'in, 2030 yılında, dünyanın birinci ekonomisi olması bekleniyor. 1 milyar 335 milyon nüfusu var. 511 milyon internet kullanıcısı var. 1 milyardan fazla mobil telefon kullanılıyor. Olağanüstü rakamlar. Otomotiv üretiminde dünya birincisi.Bu ülkeye CHP olarak sırtımızı dönebilir miydik? Türkiye'nin Çin'e 2002-2011 yılları arasında 11 milyar dolar ihracat yaptı. Çin'den 105 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirdi. Türkiye için cari açık 9 yılda, 94 milyar dolar oldu. Bu durumu Çinlilerle de paylaştık, 'aramızda ticaret var ama hep Türkiye'nin aleyhine gelişiyor. Çin'in Türkiye'de yatırım yapması gerekiyor' dedik. Bundan hem Çin hem Türkiye kazançlı çıkar. Çin'in Türkiye'ye yatırımı Avrupa Birliği, Kafkaslar için de önemli. Dar siyaset kalıplarının arasına sıkışmadık. Ülkemizin çıkarlarını düşündük, o çerçevede görüşlerimizi ifade ettik. CHP, kendi ülkesinin, kendi bölgesinin en büyük sosyal demokrat partisidir, gücümüz var. Ulusal kurtuluş savaşından gelen geleneğimiz var. Onlar da bağımsızlık savaşını nasıl kazandıklarını anlattı. İki partinin de kendi ülkelerinin bağımsızlığı, çıkarları için verdikleri mücadele birbirine benziyor. Biz onları, onlar da bizi anlıyor. Biz güçlü Türkiye istediğimizi söyledik. Türkiye'nin kaderi masalarda belirlenmemeli. Türkiye güçlü olmalı, Türkiye masaları belirlemeli. Çin'i bu kadar güçlü konuma getiren nedir, onu da araştırdık. 'Biz üretiyoruz, bilime önem veriyoruz' diyorlar. Üniversitelerde müthiş çalışmaları var. Disiplin var, hedef var. Bilime önem veriyorlar. Uzay merkezine, bilgi teknoloji merkezlerine götürdüler.1 milyar 335 milyon kişinin yaşadığı Çin'de işsizlik yüzde 4. Biz de ise yüzde 10. Türkiye'de gençlerde işsizlik yüzde 25. Neden? Biz üretmiyoruz. Tüketen bir topluma dönüştük. Çin üretim yaparken bilgi toplumuna da ulaşmayı hedefliyor. Katma değeri yüksek ürünler üretiyor. Biz üretmiyoruz. Sıcak paraya teslim olan ekonomimiz var. Dışarıdan yönlendirilen ekonomi var. Kalkınma planı, bütçe umut vaat etmiyor. Çin üretiyor ve dünyaya meydan okuyor. Biz tüketiyoruz, kime meydan okuyoruz? Biz yurttaşları borçlandırdık. Çin'de tasarruf oranı yüzde 54. Olağanüstü bir rakam. Bizde vatandaşın borcu 250 milyar lira. Borç içinde yaşıyoruz. İşsiz 10 milyon, yoksul 15 milyon. Türkiye orta gelir tuzağına düştü. Bundan birkaç yıl önce akademisyenler, ekonomi yazarları, düşünürler iktidarı uyardılar ve 'sakın ola ki orta gelir tuzağına düşmeyin' dediler. Ama Türkiye bu tuzağa düştü. Bilimi dışladı, üretimi dışladı. Borçlanarak büyüme nereye kadar? Bir gün gelecek, onun parasını ödeyeceksin." 
 
"SEN O İŞÇİYE ADAM GİBİ PARA VERDİN Mİ?"
 
Kılıçdaroğlu konuşmasında, Türkiye Taşkömürü Kurumu'nun yayımladığı bir genelgeye değinerek, şunları kaydetti: 
 
Borçlarından dolayı icralık duruma düşen işçilerin, akıllarını iş harici konularla meşgul etmesi nedeniyle konsantrasyon problemi yaşadığı ve bu durumun iş kazalarına neden olabileceğinin belirtiliyor. 9 ocak 2013 tarihinde bir genelge yayımlanıyor ve 'Kimin maaşında haciz var, tespit edeceğiz. Uyarı göndereceğiz, (borcunu öde) diye. Ödemez ise işine son vereceğiz' deniliyor. Hangi vicdan bunu kabul eder? Kim gönüllü borçlanır, icra dairelerine düşer? Sen o işçiye adam gibi para verdin mi? Hayatını ortaya koyuyor. Sen genelge yayımlıyor ve 'Borcun var, icralıksın. Borcunu kapat yoksa işine son veririm.' Bari idam sehpası kursaydın. Bu AKP'nin anlayışıdır. Hangi demokraside böyle bir genelge yayımlanır? İnsan hakları denen bir kavram var. Hukukun üstünlüğü denen kavram var. 'Ya borcunu kapat ya işine son vereceğim...' O işçinin ailesi, çoluk çocuğu yok mu? Nasıl böyle bir genelge yayımlarsınız? Bu genelge demokrasimizin yüz karasıdır.Sendikalara söylüyorum. Sıcak koltuklarında oturup Mercedese binen sendika ağalarına söylüyorum. Sabah akşam AKP şakşakçılığı yapan o sendikalara söylüyorum; İşçilerin haklarına siz sahip çıkamazsınız. O koltuklarınızdan ayrılın. Çağdaş bir ülkede böyle genelge olmaz. Beyler koltuklarında oturuyor. CHP iktidarında o sendika ağalarına hesap sormak benim boynumun borcu olacak."
 
"BÜYÜME HIZINIZ HER YIL ORTALAMA YÜZDE 7 OLACAK"
 
"Cumhuriyetimizin 100 yılında bir hedefimiz var" diyen Kılıçdaroğlu, en büyük 10 ekonomi arasına girilmesinin hedeflendiğini, ancak bu şartlarda bu hedefe ulaşılamayacağını belirterek, "Eğer siz gerçekten ilk 10 ekonomi arasına gerecekseniz, büyüme hızınız her yıl ortalama yüzde 7 olacak ve istikrar olacak. 10 yıldır iktidardalar, ekonominin en temel sorunu var. İşsizliği bitirdiler mi? Hayır. Yoksulluğu bitiremediler mi?15 milyon insan yoksulluk sınırında. Hayır. Gelir dağılımında adaletsizliği bitirdiler mi? Hayıt. Ama beylerin cebi dolu, keyifleri yerinde. Herkesi öyle sanıyorlar. O nedenle bize Cumhuriyet Halk Partililere görev düşüyor. Yeni bir sanayi politikasına ihtiyacımız var. Yeni bir ekonomi politikasına ihtiyacımız var. Yeni bir teşvik politikasına ihtiyacımız var. Yeni bir bakış açısına ihtiyacımız var. Çağdaş Türkiye için, özgür Türkiye için, üreten Türkiye için, herkesin aş, iş sahibi olduğu bir Türkiye için yeni bir bakış açısına ihtiyacımız var. Bunu dillendiren tek parti Cumhuriyet Halk Partisi'dir. 
 
"ADALETİ ÇİĞNEMİŞLERDİR"
 
Medyanın özgür olmadığını belirten Kılıçdaroğlu şunları kaydetti: 
 
"Onların tek bir özgürlük alanı var, CHP'yi eleştirmek. İktidarın toplumun tüm kesimlerini sessizleştirdi. Böyle bir ortamda CHP'ye her zamankinden daha büyük görev düşüyor. Özgürlüğün, demokrasinin olmadığı ortamda hiçbir alanda gelişme kaydedilemez. Ülke iyi yönetilmiyor. Demokrasi ayaklar altından kayıp gidiyor. Ülke tarihinde ilk kez bir başbakan demokrasiden şikayet ediyor. Ancak buna tepki vermesi gereken üniversite, sivil toplum örgütleri gibi kesimler sessiz kalıyor. Beyefendi başkanlık sistemi istiyor. Ne demek o başkanlık sistemi onu bildiğini sanmıyorum. Ama onun anladığı başkanlık sistemi şu; 'ben başbakanken hangi yetkilere sahipsem, cumhurbaşkanıyken de aynı yetkilere sahip olayım'. İstediği bu. Sen isteyebilirsin ama bu halk bunu sana vermeyecek. Türkiye her alanda geriliyor. Uluslararası endekslerin rakamlarına göre, Türkiye adalet politikalarında 56. sıradan 83. sıraya geriledi. Geldiğimiz şu noktaya bakın.Türkiye'de adalet vardır diyebiliyor muyuz? O HSYK üyeleri orada oturdukları sürece adalet gelmez"
 
Adaletin üç önemli ayağı; savcı, yargıç ve avukatlar. Yargıçlar siyasi otoritenin emrine sokuldu. Gazeteci Saygı Öztürk'ün Balyoz Davası'na ilişkin bugün yazı yazmış. O Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyeleri orada oturdukları sürece bu ülkeye adalet gelmez. Adaleti çiğnemişlerdir. İddia makamı da Hükümetin eline geçti. Ama çözemedikleri bir şey vardı; avukatlar. Çünkü avukatları kontrol edemiyorlar. Şimdi ne yaptılar? Avukatlara operasyon düzenlediler. Operasyon yapıyorlar, avukatların sabah evlerini, bürolarını basıyorlar. Türkiye bir hukuk devleti olmak zorunda, hukukun üstünlüğüne inanmak zorunda. Gerek iç hukukta gerekse uluslararası hukukta yargı mensupları için özel düzenlemeler var. Düzenlenen operasyonlarda bu kurallara uyulmuyor. Avukatlar savcı dahi olmadan evlerinden, bürolarından alınıyor, mahkemelere getirilip, tutuklanıyorlar. Onun için özgürlük isteyen, adalet isteyen her yurttaşın mutlaka ve mutlaka bu olaylar karşısında duyarlı olması gerekiyor. Duyarlılığımızı korumak, tepki vermek zorundayız." 
 
"RECEP BEY DE BU GERÇEKLERİ KABUL EDECEK"
 
Kılıçdaroğlu, "Ben merak ediyorum, hukuk fakültelerinde o ders veren hocalar öğrencilerin yüzüne nasıl bakıyorlar acaba? O öğrencilere hukuku nasıl anlatıyorlar?" diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: 
 
"Savcı olmadan, kapılar kırılarak içeri giriliyor ve avukatlar gözaltına alınıyor. Neymiş? Kaçarlarmış bunlar. Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Başkanı yurt dışındaymış, arandığını duyunca binmiş uçağa gelmiş. Onlar sizden daha yurtseverdir Sayın Recep Tayyip Erdoğan. Unutma bunu. Toplu davalarda Türkiye'de bir sürek avı başlattılar. Ava çıkmışlar mübarek. Nerede beğenmedikleri, muhalif birisini görseler yakala, içeriye at. Böyle demokrasi mi olur? Hükümet beni, Türkiye'de yaşanan olumsuzlukları ortaya koyduğum için eleştiriyor. Ancak bunlar gerçekler. Gerçekler acıdır. Recep Bey de bu gerçekleri kabul edecek. Dünya görüyor bütün bunları. Dünyaya da duyuracağız bunları. Kenan Evren bile bunları yapmadı. Hiçbir askeri yönetimde olmadı. İlk kez yargı ayaklar altına alındı."
 
"İSTEDİĞİN KADAR ÇALABİLİRSİN, İSTEDİĞİN KADAR GÖTÜREBİLİRSİN"
 
"İktidarın işine geldiği gibi uygulamalar gerçekleştiriyor" diyen Kılıçdaroğlu, Almanya'daki Deniz Feneri e.V. bağlantılı davada bugün yaşananların, tersi bir durumun ortaya konulduğunu belirterek, "Yolsuzluk mu yaptın, kul hakkı mı yedin, fakir fukarayı mı soydun? Arkanda Recep Bey var. Rahat yap, huzur içinde yap, istediğin kadar çalabilirsin, istediğin kadar götürebilirsin. Sana yargıç, dokunamaz, sana savcı dokunamaz seni kimse gözaltına alamaz. Tam tersine sana dokunan savcıyı da yargıya çıkarırlar. Geldiğimiz nokta bu, adalet bu işte. O adalet adı altında, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na, kendilerine yüksek adı verilen kuruma söylüyorum; yeriniz yüksekte değil. Adalet açısından sizin yeriniz maalesef çukurda" şeklinde konuştu.
 
"BAHARIN GELMESİNİ ENGELLEYEMEZSİNİZ"
 
Terör örgütü DHKP-C'ye yönelik soruşturma kapsamında gözaltına alınan avukatların faili meçhuller, cezaevlerindeki haksız uygulamalar ile karakollardaki kötü muamele davalarına bakan avukatlar olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Türkiye'de insan hakları savunucuları gözaltına alınıyor. Hukukun çiğnendiği uluslararası örgütlerce tespit edildi. Ama ne yaparsanız yapın, çiçekleri ne kadar koparırsanız koparın, baharın gelmesini engelleyemezsiniz" dedi.
 
"KİBİR ŞEYTANDA VARDIR"
 
Kılıçdaroğlu, "CHP bir dilekçe ile kurulmuş bir parti değil. Köklerinde Anadolu uygarlığı, bağımsızlık hareketi ve Kuvay-i Milliye ruhu bulunuyor" diyerek şunları kaydetti: 
 
"Bugün gelinen noktada toplumun tüm kesimleri sıkıntı içinde. Atama bekleyen öğretmen, 'atamayı yapın' diyor. Kibre bakın siz, 'o oy senin olsun' diyor. Sonrada da diyeceğiz ki 'Kibir şeytanda vardır' diyeceğiz. Ben söylemiyorum, o söylüyor. O zaman kendine dön bir bak. CHP kimseyi ötekileştirmedi. Herkesle beraber yola çıktı. Soruyorlar bize 'siz ulusalcı mısınız, sosyal demokrat mısınız?' Cehaletin bu kadarına ilk kez tanık oluyorum. Bizim altı okumuzdan birisi milliyetçilik, Türkçesi de ulusalcılık. Elbette milliyetçiyiz, elbette ulusalcıyız. CHP'nin ulusalcılığı kafa tasçılık değil, ülkesini ve halkını sevmek. Biz ulusalcıyız ama aynı zamanda sosyal demokratız biz. Çünkü bizim siyaset anlayışımızın odağında insan var."